“Dersim 1938 Resmiyet ve Hakikat” isimli kitabı da olaylı yakalama, arama ve el koyma tutanağına geçirildi.

Kitabının tutanakla yer almasına ilişkin yazılı bir açıklama yapan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “İstanbul Emniyet Müdürlüğü bilindiği gibi geçtiğimiz hafta “yasadışı DHKP-C’ye” dönük olduğu açıklanan bir operasyon yaptı. ÇHD başkanları da dahil 9 avukat tutuklandı. Kültür Merkezleri basıldı; Grup Yorum üyeleri gözaltına alındı. Onlarca öğrenci tutuklandı. “Helikopterler” kullanılarak ve “çelik kapılar kırılarak” açılan “örgüt merkezlerinde” bazı “delillere” el konuldu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü AKP yandaşı medya aracılığıyla kamuoyuna sunduğu kara propaganda niteliğindeki haberlerle avukatlara “ülkemizin kozmik bilgilerini deşifre etmek”, “başka ülkeler lehine ajanlık yapmak” gibi ağır suçlamalar yöneltti. Bu iddiaların birer yalan olduğu savcılık ve sorgu hakimliğinde ortaya çıktı. Zira savcı ve yargıç avukatlara bu konularda tek bir soru sormadı.

Öte yandan avukat bürosu aramasına savcı gelmedi. Baro temsilcisini de gözaltına almaya kalkan polis ne derece pervasız olduğunu da gösterdi. Tüm hukuk kuralları ihlâl edildi. Avukatlar ve sanatçılar dövüldü. Atıldıkları hücrelerde bile bileklerindeki zincirler çözülmedi.

Operasyon kapsamında 17.01.2013 günü gece saat 04.15’te basılan İdil Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Olaylı Yakalama, Arama ve El Koyma Tutanağı”na göre bazı “suç eşyaları”na “delil” oldukları gerekçesiyle el konuldu. Bu tutanağın 5. Sayfasında “suç delili” olarak “el konulan” nesnelerden birisi de benim tarafımdan yazılmış bir kitaptır. Tutanakta “1 adet Hüseyin Aygün Dipnot yayınlarına ait ‘Dersim 1938 Resmiyet ve Hakikat’ isimli kitap” diye yazılmıştır.

Eğer İstanbul Emniyet Müdürlüğü, ana muhalefet partisi milletvekilinin yazdığı kitaba “DHKP-C örgütüyle ilişkiyi gösteren bir kanıt olarak” el koyabiliyorsa buradan iki önemli sonuç çıkar:

Bir: İstanbul Özel Yetkili Savcı ve Polisleri DHKP-C’nin ne olduğunu bilmemektedir!

İki: Hakkında herhangi bir mahkeme tarafından verilmiş bir “toplatma kararı” olmayan; piyasada satılan bandrollü bir kitaba keyfi olarak el konulmuştur. Her iki durumda da yargı ve polisin Türkiye’deki hali içler acısıdır. Bağımsız olması gereken yargı, AKP Hükümetinin kaba bir “vurucu gücü” olmuştur! Öte yandan “DHKP-C davası” denen bu tutuklamaların aslında demokratik muhalefeti susturmaya ve kitapları tıpkı “12 Eylül döneminde” olduğu gibi “suç aleti” olarak damgalamaya dönük olduğu yeniden görülmüştür.  

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yayınlanmamış kitaba “bomba” dediği bir ülkede CHP milletvekilinin yazdığı kitap elbette “DHKP-C delili” olur ve o kitaba el konulur! Üstelik bu milletvekilinin koskoca İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olmasına bile bakılmaz! AKP’den artık Türkiye’de hiç kimse “adalet” beklemiyor. Bu operasyona hiç kimse “terör örgütü operasyonu” diyemez!”