HDP Dersim Milletvekili Alican Önlü, Avukatı Enver Erdal Şimşek vasıtasıyla Cumhuriyet Başsavcılığı’na Emniyet Müdürü Fahrettin Şen ile kimliği tespit edilecek emniyet ve askeri personel hakkında haksız arama, siyasal hakların kullanılmasının engellenmesi, kişi hürriyetinden yoksun kılma, hakaret, görevi kötüye kullanma, görevi ihmal iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.

Başvuru dilekçesinde olaylar şöyle özetlendi:

Şikayetçi müvekkil, 24. Ve 25. dönem TBMM Tunceli milletvekilidir. Şikayetçinin  7 Haziran 2015  seçimlerinde milletvekili seçilmesi sonrasında genel olarak ülke genelinde özelde ise ilimizde yaşanan çatışmalı ortam içerisinde  vekil olarak bir takım faaliyetleri ve çalışmaları söz konusu olmuştur. İşte tamda bu faaliyet ve çalışmalar esnasında güvenlik kuvvetlerinin engellemesi ve keyfi davranışları ile karşı karşıya kalan şikayetçiye yönelik olarak, sivil kıyafetli,  kimden ve nereden emir aldığı bilinmeyen bir takım güvenlik görevlileri tarafından sistemli olarak faaliyetler yürütülmektedir.

İlk olarak Tunceli-Erzincan karayolunun cemevi çıkışında yol çevirmesinde, şikayetçinin araç meclis kartı bulunmasına ve milletvekili olduğunun kendisi, çevresindeki insanlar tarafından ısrarla vurgulanmasına rağmen askeri personel tarafından aracından indirilmek istenmiş ve aramaya tabi tutulmak istenmiştir. Sonraki günlerde ise yine aynı mıntıkada askeri personeller tarafından araçtan indirme eylemi çekiştirme ve mermiyi namluya sürüp silah kullanma noktasına kadar gelmiş olup bu yaşananlar devleti ve hükümeti temsil eden en üst düzey kamu görevlisi ilin valisine bildirilmesine rağmen herhangi bir dönüş yapılmadığı gibi adı geçen tacizler sonrasında da devam etmiştir. Bütün bu süreçlerde yaşanan olaylardan sonra sosyal medyada yaşanan tehdit twitleri ve mesajlara ilişkin olarak da takibi şikayete bağlı olmadığı halde herhangi bir işlem yapılmamıştır.

Yine sonraki tarihte;  adliyeye gelen şikayetçinin aracı kapıda görevli polislerce valilik giriş kapısından içeri alınarak valilik önüne park etmesi sağlanmıştır. Şikayetçi  valilik ana giriş kapısında toplanan kalabalık ile konuştuktan sonra içeri girmek üzere kapıya yöneldiğinde bir görevli,  şikayetçinin önünü keserek girişini engellemek istemiş, kendisine milletvekili olduğu beyan edilmesine rağmen,  polis memurunun milletvekiline fiili müdahalede bulunacak şekilde hareket etmiş olması yukarıda anlattığımız güvenlik kuvvetlerinin yapmış olduğu sistematik taciz eylemlerinden ayrı değerlendirilemez.

Bütün bu yaşananların mağduru şikayetçi olmasına rağmen, sırf ortam gerilmesin ve ilde huzursuzluk yaşanmasın diye şikayetçi tarafından herhangi bir şikayet, suç duyurusu tarzında bir girişimde bulunulmamıştır. Ancak şikayetçiye yönelik olarak eylem ve işlemlerin muhatapları veya olay dışı 3. kişiler ise bir takım hukuki girişimlerde bulunmuşlardır.

Şikayetçinin bu iyi niyeti tam olarak anlaşılmamış olacak ki; 11.04.2016 tarihinde şikayetçinin şoförü Eğitimciler Caddesi Polis Lojmanları altında ikamet eden milletvekilini evden almak üzere seyir halindeyken Atatürk mahallesi esnaf sanatkarlar kavşağı civarında polis çevirmesinde durdurulmuştur. Bu durdurmada şoför haricinde araçta kimse bulunmamaktadır. Şoförün aracın milletvekili aracı olduğunu söylemesi üzerine araç tanıtım kartı istenmiş, tanıtım kartı kimlik danışmanlık kartı da ibraz edildikten sonra kendisine gidebilirsin denilmiştir. Bu esnada ilgili görevli aracın camının içinden kafasını araç içine uzatmak suretiyle aracı da kontrol etmiştir.

Daha sonra araya 10 dakika dahi girmeden Eğitimciler Caddesi Polis Lojmanları altında Berfin apartmanında ikamet eden şikayetçi milletvekili, eşi, danışmanı misafiri ve misafirin çocuğu ile birlikte araca binerek çarşı istikametine doğru hareket etmişlerdir. Eğitimciler Caddesi kavşağına gelen araç Tunceli, Elazığ yoluna girer girmez yolda bulunan zırhlı araçtan selektör yapılması ve korna çalınması suretiyle araç uyarılarak durdurulmuştur.

Şoförün camı açarak vekil aracı demesi üzerine cevaben “bekle ne bileyim vekil aracı” şeklinde söylemde bulunulmuş, bunun üzerine şikayetçi milletvekili araçtan aşağıya inerek “niye durduruyorsunuz size vekil aracı olduğunu söyledi” demesi üzerine araçta bulunan bütün polisler aşağı inerek aracın şüpheli plaka olduğunu ileri sürmüşlerdir. 

Şikayetçinin vekil aracı olduğunu, plakanın da her yerde bulunduğunu söylemesi üzerine “biz nerden bilelim” şeklinde bağırmaya başlamışlar, devamında danışmanın “vekil aracı” demesi üzerine ise “ne bilelim vekil aracı olduğunu lan” şeklinde diyalog devam etmiştir. Şikayetçi milletvekilinin sesini yükseltme şeklinde ikazı üzerinde “sen sesini yükseltme bağırma lan “ şeklinde bir kamu görevlisine yakışmayacak tarzda söylemlerde bulunularak şikayetçinin gitmesine engel olunmuş ve araç aranmak istenmiştir.

Şikayetçinin vali yardımcısını ve devamında basını araması üzerine olay yerine gelen emniyet amirleri dahil bütün polisler olay yerini terk etmişlerdir.

Şikayetçi milletvekilinin olay yerini terk etmemeleri ve olayla ilgili tutanak tutulacağını belirtmesi üzerine “gidersin tutanağını orada tutarsın” şeklinde beyanda bulunularak olay yeri terk edilmiştir. Yaşanan bu son olayın daha önceki olaylardan da bağımsız olduğu düşünülemez. Yukarıda da belirtildiği üzere sistematik şekilde TCK’da düzenlendiği şekli ile haksız arama, siyasal hakların kullanılmasının engellenmesi, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, hakaret, görevi kötüye kullanma teşkil edecek şekilde fiiller gerçekleştirilmektedir.

Son olayın basında yer bulması sonrasında yapılan açıklamada milletvekili aracı ile cenaze taşınacağı yönünde istihbarat alındığı iddia edilmekte ise de; ilimizde bulunan mobese ve PTS kayıtları ile aracın hangi saat ve zaman diliminde nereye girip çıktığı nereden gelip nereye gittiğinin tespiti kolaylıkla yapılabilecek olup, kaldı ki araç 10 dakika önce ana caddede durdurulup sorulmasına rağmen;  devamında tekrar durdurularak yukarıda anlatıldığı şekilde tavırlar sergilenmiş olması yapılan eylem ve işlemlerin belli bir amaca matuf olduğunu göstermektedir.

İlin valisi ve emniyet müdürünün yukarıda gelişen bütün süreçlerden haberdar edilmişlerdir. Ancak buna rağmen bu güne değin idari anlamda herhangi bir işlem tesisi etmemişlerdir. Bu açıdan il emniyet müdürünün; işlenen fiillere ilişkin olarak bugüne değin herhangi bir işlem yapmaması kamu hiyerarşisi açısından sorumluluğunu doğurmaktadır. 

Gelinen aşama itibari ile güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan eylem ve işlemler suç teşkil etmekte olup, adil etkin bir soruşturma yapılması suretiyle suç faillerinin tespiti ve cezalandırılmaları mümkün hale gelebilecektir. Bu açıdan 11.04.2016 tarihinde ve daha önce meydana gelen olaylara ilişkin olarak bütün mobese görüntülerinin celbi ile yaşanan olaylarda tanıklıkları olan tanıkların ifadesinin alınmasının sağlanması, mobese kayıtları sonrasında tespit edilecek şüphelilere yönelik olarak soruşturma başlatılması amacı ile Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurmak gereğimiz hasıl olmuştur.

Dilekçenin sonuç ve talep bölümünde ise şu ifadelere yer verildi: “Yukarıda açıklanan nedenlerle; faillerin tespiti ile şüpheli/ler hakkında, gerekli tahkikatın yapılarak, kamu davası ikamesine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederiz.”