Kızı Deniz’in rüyasında babasının katillerini dövdüğünü söylediğini anlatan Mak, “Sevgi dolu bir çocuk yetiştirirken kızımın içerisinde kendiliğinden bir öfke birikmeye başladı” dedi. Eşi Mesut Mak’ın yaşamını yitiren 8 yaşındaki bir çocuğa üzülerek Ankara’ya gittiğini, saldırı sonucunda 8 yaşındaki kızının babasız kaldığını dile getiren Evrim Mak, “Mesut yaşarken bir gün onu kaybedecek miyim diye korku yaşardım. O korku kalmadı artık, benim korku duvarımı kırdılar. Ve insanlara sesleniyorum kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmadı. Çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakamadıktan sonra yaşamanın bir anlamı yok” dedi. Bölgede yaşanan ölümlere sessiz kalınmasına tepki gösteren Mak, “Neden sesinizi çıkarmıyorsunuz. Daha neyi bekliyorlar?” diye sordu.

Eşinizin ölümünden sonra neler yaşadınız?

Duyduğum anda ilk düşündüğüm şey; Deniz’e ne söyleyeceğim oldu. Yaklaşık 2-3 saat kendi etrafımda döndüm durdum. Ben Deniz’e babasının öldüğünü nasıl söyleyeceğim. Deniz için nasıl en iyi şekilde ölümü anlatabilirim diye düşündüm. Şimdi şimdi daha ayrıntılı düşünüyorum. Mesut, “Belki de bu eylem barış için yapılacak son eylem olacak. Ne kadar kalabalık olursak o kadar iyi, keşke hep beraber gidebilsek” demişti. Düşünebiliyor musun saçının telini öpmeye kıyamadığı kızını o eyleme gözünü kırpmadan götürecekti. Çünkü aklında hiç bir şey yok, çok insani bir talep, çok sıradan ve basit. Tüm bayramlık kıyafetlerini giyerek gitmişti. Ütülü pantolon, gömlekle, tıraşını olarak gitti. Hiç aklından kötü bir şey geçmemişti. Sistemi biliyorsun, ama ölümün bu kadar kahpece geleceğini bilmiyorsun işte. Adaletle ilgisi olan hiç bir şey yaşamadığımız için içimizdeki acı öfkeye dönüştü. Neden adalet yok. Ben Mesut’un acısını yaşamak isterdim. Ama yaşayamıyorum. İçim öfke dolu… Acımı yaşıyorum ama güvendiğim adalet ve sistem var bu olay çözülecek, sorumlular cezalandırılacak diyemiyorum. Bu insanlar öldüler evet, peki biz ne olacağız. Bu onursuzlukla mı yaşayacağız?

KEDİSİNİN ADINI YILDIZ KOYDU

Kızınız nasıl karşıladı babasının ölümünü? Ne gibi değişiklikler oldu hayatında?

Deniz’e babasının öldüğünü defin işlemlerinden sonra söyledik. Söylediğimizde “Çok şanssız bir insanım” dedi. “Anne ben daha çok küçüğüm, daha sekiz yaşındayım. Babamı kaybedemem” dedi. Sonra babasına ne olduğunu sormaya başladı. O an iyi hissetmesi için baban yıldız oldu dedim. Deniz kedisinin adını bu yüzden Yıldız koydu. Bir kıyafet aldığında üzerinde yıldızlar olan kıyafetler alıyor. Mezara giderken Tunceli’nin yöresel motifleri olan bir etek aldı ve babasının mezarını ziyarete o etekle gitti. Yumruğunu havaya kaldırıp “Ben üzülmüyorum babam için savaşacağım” dedi. Bazen babasının nasıl öldüğünü soruyor. Anlayabileceği şekilde anlatmaya çalışıyorum. Mesut da, ben de Deniz’i doğayı seven, insanları seven, hayvanları seven, iyi bir insan olarak yetiştirmeye özen gösteriyorduk. Ama sistem geldi tüm çabalarımızı bertaraf etti. Sevgi dolu bir çocuk yetiştirirken kızımın içerisinde kendiliğinden bir öfke birikmeye başladı. Küçücük, sekiz yaşındaki çocuk rüyasında babasının katillerini görüyor ve babamın katillerini dövdüm, kafalarında zıpladım gibi çok acımasızca şeyler söylüyor.

 ‘SESSİZ KALANLAR BU SUÇA ORTAKTIR’

 Barış taleplerine bugün bölge illerinde ölümler devam ediyor. Barış isteyenler “terörist” ilan ediliyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Yakın tarihimizden yola çıkalım Roboski’yle başladı süreç, hesabı sorulmadı, Gezi’de ölen çocukların hesabı sorulmadı, Suruç’un, Diyarbakır’ın hesabı sorulmadı. Ankara oldu, sorulmadı. İnsanlara en çok anlatmak istediğim şey bu, hesabı sorulmadıkça ölümler devam edecek. Sessiz kalanlara çok öfkeliyim, neden sesinizi çıkarmıyorsunuz. Daha neyi bekliyorlar. Neden ben 1 Mayıs kutlamalarına bile giderken ayakkabılarıma varana kadar aranıyorum da, bu adamların her tarafında bomba vardı, elini kolunu sallaya sallaya miting alanına girebildiler. Neden sorgulamıyorlar. Olay ilk yaşandığında büyük bir tepki olacağını düşündüm, bölgede yaşananları anlamıyorlar, bu sefer anlayacaklar dedim, ama öyle olmadı.

Nedeni ne sizce?

Diyor ya Nazım Hikmet bir şiirinde “Ah benim insanlarım yalanla besliyorlar sizi.” Evet yalanla besliyorlar…Ama Ankara gerçeği tüm çıplaklığıyla ortada ve sessiz kalanlar da bu suça ortak. Mesut, 8 yaşındaki çocuğa üzülüp barış için Ankara’ya gitti, 8 yaşındaki çocuk babasız kaldı. 10 Ekim’den sonra ne yazık ki yaş daha da düştü. 3 aylık çocuk kafasından kurşun sıkılarak öldürüldü. Hangi gerekçe bu durumu haklı gösterebilir?

Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?

Mesut yaşarken bir gün onu kaybedecek miyim diye korku yaşardım. O korku kalmadı artık, benim korku duvarımı kırdılar. Ve insanlara sesleniyorum kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmadı. Çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakamadıktan sonra yaşamanın bir anlamı yok. Ne diyelim barış diyenlerden bu denli rahatsızlık duyuyorlar madem ben de inadına barış diyorum gelsin beni de öldürsünler.

                                                                                                                                               Nuray ÖZTÜRK

                                                                                                                                               İzmir/Evrensel