Kamer Genç’e Hak selametini versin! O, sağlığında ne Cami’ye, ne de Kilise’ye yaranamadı. Ölürken 72 millete bir gözle bakan Alevilerin Cemevinde, önce İstanbul’da, sonra Dersim’de kalabalık törenlerle Hak’ka yürüdü!.

Mecliste Türk milletvekillerinin her türlü hakaretlerinden sonra O, Hak’ka yürürken kendini bir de Türk bayrağına sardırarak aramızdan ayrıldı.  Dersim’in bir Seyuşen’i olur da, Türkiye’nin bir Seyuşen’i olmaz mıydı? Bilmeyenler için Seyuşen, Dersim’de yaşamış ve Dersim kırımını gören bir insanıydı! O’na deli lakabını halk pek yakıştıramıyordu. Çünkü O, birçok akıllıdan da akıllı, hal ve hareketleriyle kendi halkının gönlünde büyük yer etmiş biriydi. Seyuşen: “Ben kolay kolay ölmem! Beni bir yabancı öldürecek!” dermiş. Gerçekten de Dersim’e gelen bir yabancı tarafından, başı ezilerek öldürülmüştü! O, öyle gelip, öyle de gitmiş biriydi!..

Kamer Genç, Dersim’in yetiştirdiği en büyük politikacılardandı. Türkiye’nin ırkçı, şoven ve Kemalist çizgide yetiştirilmiş ve ölene kadar da o çizgiye sadık kalan biriydi. Ne yazık ki kendinin geldiği yere ait olduğunu fark etmeden, Kürt halkının dostluğunu kazanmadan, hatta Kürtlüğünü kabullenmeden aramızdan ayrılıp gitti. Vasiyetindeki  “Beni Dersim’e gömün!” elbette bu istek O’nun en doğal hakkıydı. Fakat  “Beni Türk bayrağına sarın!” demesi, Dersim’de yapılan soykırımı görmemezlikten gelerek, binlerce insanın ruhunu incittiğini de söylemek yanlış olmasa gerek!..

“Yiğidi öldür, fakat hakkını yeme!” derler. Kamer Genç yiğit ve mertti! Bildiğini korkmadan söyleyen bir yanı da vardı. O,  mecliste konuşurken Türk milletvekillerinin çoğunluğu O’na güler, doğru söylese de yanlışa yorumlayarak O’nunla alay ederek, kendisine hep gülerlerdi. Sanki O, Türkiye’nin bir Seyuşen’i idi. O’nun gerçek adına da Kamer Genç diyorlardı. Kamer Genç 23 Şubat 1940 yılında Dersim’in Nazimiye ilçesine bağlı Ramazanköy’de dünyaya gözlerini açmıştı. 1960 yılında Ankara Maliye Okulu’na yatılı olarak girmiş, sonra 1966 yılında Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi’ni bitirmişti.

Maliye Bakanlığı’nda staj yaptıktan sonra Bingöl’e vergi kontrol memuru olarak atanır. 6 Dönem boyunca TBMM’de Dersim Milletvekili olarak görev yapar. 1966 yılında girdiği Danıştay sınavını kazanarak, Tetkik Hakimliği ve Danıştay Savcısı olarak çalışır. 12 Eylül Darbesi ile görevinden ayrılır.

1981 yılında Dersim’den Danışma Meclisi Üyesi ve Başkanlık Divanı katip üyesi olur. 1983’te Dersim’den bağımsız milletvekili olmak istese de Danışma Meclisi’nde adaylığı veto edilir. Vetonun ardında 1983-1987 yılları arasında mali müşavirlik görevinde bulunur.

1987 yılında tekrar milletvekili seçilmesi için başvuru yapar. Bu sefer adaylığı kabul edilen Kamer Genç’in 28 yıllık milletvekilliği başlar ve 4 dönem Dersim Milletvekilliğini üstlenir. TBMM Başkanvekilliği görevini 1993 ile 2002 yılları arasında yapar. Seçime girdiği 2002’de DYP’nin barajın altında kalması nedeniyle meclis dışında kalır. 2007 yılında bağımsız olarak Dersim milletvekili seçilir. 2010 seçimiyle yine CHP’ye geri dönerek milletvekilli olur.

Sevim Genç ile 1967 yılında evlenen Kamer Genç’in iki çocuğu olur. Kamer Genç, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybederken geride kendi söyleyiş biçimiyle, yaptığı muhalefet tarzıyla O, hep siyasetin gündeminde yer aldı. Bazen tek başına bir parti gibi muhalefette bulundu. Sert ve alaycı sözleri kamuoyu tarafından bazen haklı bulunarak desteklendi; bazen ise eleştiri ölçüsünü kaçırdığı için eleştirilerinin bir anlamı kalmaz oldu. O’nun doğruları da iktidar partisi tarafından hep yanlışa yorumlanarak, oy çokluğu hesabıyla hep red edildi! Bazı doğruları dile getiren Kamer Genç nerde ise Türkiye’nin bir Seyuşeni olarak hep alay konusu oldu. Diğer tarafta O, Kürtlüğünü anlamadan, Kürtlere yaranmadan, şovenistlere hizmet eden sadık bir hizmetçi olarak aramızdan ayrıldı...

Kamer Genç, gece geç vakitlere kadar süren meclis mesaisinde uyuklayan vekilleri yaptığı iğneleyici konuşmalarla uyandıran ve meclisi eğlendiren en renkli kişilerinden biriydi. Kimi çevrelerce O, tek başına bir muhalefetti! Çok bildiği doğrularda ısrar etmesine karşılık O, ne Kürtlüğünü gördü, ne de ezilmekte olan Kürtlerin mücadelesine ışık tuttu! Aylarca tıpkı Sinoplu Filozof Diyojen gibi elindeki fanusu ile karanlıkta olan ve gün geçtikçe karanlığa doğru sürüklenen Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ışık tutmak istedi! O, hep alaya alınarak, kendisine bir deli muamelesi yapılarak dışlanıldı! O, TBMM’nin bir Seyuşen’i idi!..

Bir zamanlar Turgut Özal sağ iken Kamer Genç, O’nu bir “Tosbağa”ya benzetmişti. Özal da O’na: “Yaho sen kendini tarif etmişsin!” diyerek yanıtlamıştı! Gerçekten de her ikisinin fizyonomik yapıları birbirine benziyordu. Her ikisi de Kürt’tü. Şimdi ikisi de rahmetli oldu. Ne yazık ki her ikisi de ne Kürtlüklerini, ne de Türklüklerini kanıtlamadan aramızdan ayrıldılar!

Abuzer Bali Han