Bir sosyal paylaşım sitesinde eleştirilerini paylaşan Aygün şu ifadelere yer verdi:

TBMM Dilekçe Komisyonu içinde adı Dersim Komisyonu bile olmayan bir grup milletvekili Mart 2012'den beri çalışmalara başlamıştır. Bu komisyona şu ana kadar devlet kurumlarından 21 bini aşkın resmi belge gelirken 8 bin civarında yurttaş başvuru yaparak 1938'in zararlarının giderilmesini talep etmiştir. Gelen belge sayısının da mağdur başvurularının da giderek artacağını tahmin etmekteyiz. Komisyon bugüne kadar bir-iki ilde mağdurları dinlemiş; TBMM'de "Dersim'in kayıp kızları" ile sevgili Kazım-Nezahat Gündoğan'ı ağırlamıştır. Komisyonun Dersim 1938 trajedisini aydınlatma ve çözüme hizmet etme yönünde bir rolü olacağını düşünerek desteklemiş Dersim Milletvekili olarak aşağıdaki açıklamayı yapmayı Dersim'in çıkarları; 1938 katliamının aydınlatılması ve halkımızın beklentilerini bir kez daha ortaya koymak bakımından zorunlu görmekteyim:

 

 1) Komisyon, kendisine belge göndermeyi reddeden devlet kurumlarına karşı bir yaptırım gücüne sahip değildir; Genelkurmay Dersim belgelerini tasnif edeceğini; MİT belge olmadığını belirtmişlerdir; Komisyon bu tavırlara herhangi bir müdahalede bulunamamıştır,

 

2) Komisyon henüz kendisine bir ad bile verememektedir, Oysa Roboski katliamını veya darbeleri araştıran Komisyonların bir "adı" vardır, son toplantıda ad verme zorunluluğunu ortaya koydum, Komisyon başkanı AKP Çanakkale Milletvekili arkadaşım herhangi bir yorum yapmadı,

 

3) Komisyonun bir planı, eylem takvimi veya yol haritası yoktur, oluşturma yönünde de bir istek henüz görülmemektedir,

 

4) Komisyonun BDP'li üyesi çalışmalara bugüne kadar katılmamaktadır, neden katılmadığı bilinmeyen bir şeydir,

 

5) Komisyona gelen belgeleri AKP'ye yakın gazeteciler bile elde edip haberleştirdiği halde Komisyon üyesi CHP İzmir milletvekili belgelerden "örnek" dahi alamamaktadır, Komisyona gelen belgeler "memurlara" açık, milletvekiline "kapalı" durumdadır,

 

6) Komisyon özellikle basına sızdırdığı belgelerle de bu meselenin aydınlatılmasına hizmet eden bir tutum değil; "1930'lar CHP'sini vurma" gibi bir yaklaşıma sahip olduğu izlenimi uyandırmaktadır, bu çok tehlikeli bir yaklaşımdır, 1938 katliamı bir AKP-CHP "dövüşüne" malzeme edilemez,

 

7) Komisyon ile çalışacak akademisyen, bilim insanı, tarihçi ve yazarların nasıl, neye göre belirleneceği bilinmemektedir, sadece YÖK'e sorularak Dersim tarihçileri ve akademisyenleri belirlenemez, "resmi" tarihçilerden oluşacak bir bilim adamları grubu sadece Dersim halkını "suçlu" gösteren yeni bir "rapor" yazar; böyle bir rapora Türkiye'nin de Dersimlilerin de ihtiyacı bulunmamaktadır,

 

8) Komisyon ilk başlarda "tüm dilekçe verenleri dinleyeceğiz" demişse de gelinen noktada bu hedef de sessiz sedasız terk edilmiş görünmektedir,

 

9) Bu komisyonda "Dersim Milletvekilinin olmaması" bir "eksiklik" olarak görülmüş olmalı ki Komisyon Başkanı Çanakkale Milletvekili tarafından toplantılara "davet" edildim, ancak çalışmalarda hiçbir katkım bugüne kadar alınmamıştır,

 

10) Son olarak "Türkiye'nin Yeni Yavuz Sultan Selim'i" olmaya özenen Tayyip Erdoğan bir kaç gün evvel yaptığı bir konuşmada "Dersim için özür diledim de ne oldu?" benzeri bir açıklama yapmıştır, dilerim Erdoğan'ın bu sözü zaten eleştirdiğimiz Komisyonun çalışmalarını büsbütün tahrip etmez, kamuoyuna ve Dersim halkına saygı ile duyururum..