Dersim’le yüzleşilmeden barış ve kardeşliğin kurulamayacağının belirtildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Bugün Devletin Dersim Katliamı kararını aldığı kara günün 79. yıldönümü. 4 Mayıs 1937’de verilen emrin ardından ordu 5 Mayıs’ta “Tunceli Tenkil Harekatı” olarak adlandırılan yok etme operasyonun ilk saldırısını başlatmış ve Dersim halkı, iki yıl süren acımasız, insanlık dışı askeri yöntemlerle, sistematik bir şekilde soykırıma tabi tutulmuştu. En az 70 bin insanın öldürüldüğü, on binlercesinin sürgün edildiği bu operasyonun tanıklarından Dışişleri eski Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil soykırımı şöyle özetlemişti: “Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kesti!”

         Soykırıma giden sürecin işaret fişeği Cumhuriyet’in seçkin bürokratlarından Hamdi Bey’in 1926’da hazırladığı Dersim'i, “cumhuriyet hükümeti için bir çıban” olarak nitelediği rapordu.  Genelkurmay’ın raporu da Dersim halkını, onları yok etmekle görevlendirilecek olanların vicdanında soykırımı haklı kılmak amacıyla kriminalize ediyordu: “Dersim halkı cahildir. Şekavet ruhu hâkimdir. Bununla beraber şekavete, tecavüze, soygunculuğa asıl müessir rüeası olmuştur.” Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ın 1930’da hazırladığı raporda da Dersim’in Kürt-Alevi tekçi, inkarcı, asimilasyonist ve sömürgeci bir yaklaşımla hedef alınıyordu: “Dersimli okşamakla kazanılmaz, silahlı kuvvetlerin müdahalesi Dersimliye daha çok tesir yapar ve ıslahın esasını teşkil eder, Dersim daha çok koloni gibi nazara alınmalı.” Dersim’e yönelik yoketme kararlılığı 1935’te Bakanlar Kurulunda görüşüldükten sonra TBMM’ye sunulan kanunla bir devlet politikasına dönüştü. Kanun gerekçesinde, “Dersim yöresinde Cumhuriyet kanunlarının yetersiz kaldığı” ileri sürülerek “bu yöreye özgü bir kanun çıkarılmasının zorunlu hale geldiği” açıkça ifade edildikten sonra, soykırım hazırlıkları başlatıldı.

         Üzerinden geçen 79 yıldan sonra da Dersim Soykırımı’nın sızısı dinmiş değil. Soykırımla yüzleşilmedi: Devlet soykırım mağdurlarından resmen özür dilemedi, mağduriyetlerin tazmini için yasal düzenlemeler yapılmadı, katliam sırasında sürgüne gönderilen ailelerin tam listesi belirlenip açıklanmadı, kayıplar ve ailelerinden koparılan çocukların akıbetleri ortaya çıkarılmadı, aileleri yok edilip ya da ailelerinden koparılıp devlet memurlarına evlatlık verilen çocukların listeleri tüm il ve ilçe nüfus müdürlüklerince açıkça ilan edilmedi, Dersim’i tarihten ve coğrafyadan silmek için icat edilmiş Tunceli adı kaldırılarak ilin öz adı olan Dersim iade edilmedi.

Yüzleşilmeyen Dersim soykırımı yalnızca Dersim'in Kürt-Alevi halkının kalbinde açık bir yara olarak işlemeyi sürdürmekle kalmıyor, daha da kötüsü soykırımın cezasızlığı “öldürme tekeli”ni elinde tutanları yeni soykırım planları yapmaya, soykırımı meşru görmeye ve göstermeye özendiriyor. Bugün Sur’da, Silvan’da, Silopi’de, Cizre’de, Yüksekova’da, Nusaybin’de Kürt halkına dönük sistematik saldırı, katliam ve sürgünlere yol gösteren “Çöktürme Harekatı” Dersim Soykırımı'nın da temeli olan “Şark Islahat Planı”nın günümüze uyarlanmasından ibarettir.

Halkların Demokratik Kongresi ne bugün ne de bundan 79 yıl önce bu ülkenin halklarına karşı işlenmiş insanlık suçlarının hiçbirini unutmamaya ve unutturmamaya kararlıdır. Bu 4 Mayıs'ta Dersim katliamında hayatını kaybedenlerin anıları önünde saygıyla eğilirken, devleti bu katliam tarihiyle tam bir yüzleşmeye halklarımızdan özür dilemeye, halklarımızı da birbirlerinin acısına ortak olmaya, geçmiş yaralarını sarmaya yeni katliamlara karşı omuz omuza mücadele etmeye çağırıyoruz.