Kürtleri kendi topraklarında mülteci olarak tutanları, tarih bugün Kürtlerle komşu olmaya mecbur ediyor. Diyeceksiniz ki, zaten Kürtlerle iç içe yaşıyorlardı. Bu psikolojik travma niye? Burada çok önemli bir husus, bize göz kırpıyor. Onu hemen söyleyeyim. Şimdiye kadar beraber yaşadıkları Kürtler, onların Kürtleriydi. Çünkü Kürtler, hiçbir zaman kendileri olamadılar da ondan.

 21. Yüzyılda başlayan Kürt uyanış hareketi, dünya milletleri gibi, onlar da kendileri oldular. Bu durum, onları köleleştiren efendileri sadece rahatsız etmekle kalmadı, adeta korkutmaya başladı. Onun için yol yakınken hemen saldırmaya başladılar. Kürt Coğrafyasını kasıp kavuran DAİŞ vahşeti, bir yanıyla bu korkunun projesidir.

  Türkiye’de ve diğer üç komşu ülkede (İran, Irak, Suriye) Kürtlerin ayrı ayrı mücadele hikayeleri vardır. Hepsinin tarihsel yolculuğu, kan-acı ve gözyaşıyla doludur. Kürtlere, batı ülkelerini düşman olarak göstermeye çalışan bu dört Müslüman Ülkede, hiç birinde Kürtlere dair bir hak-hukukun olmaması, Kürtler açısında ders çıkarılması gereken teolojik, siyasi ve sosyolojik bir durumun olduğu bilinmelidir.   Bugün Kürtlerin çocuklarını IŞİD’in önüne atıp, paramparça eden devletlerin inanç kimliklerinden, Kürtler doğru sonuçlar çıkarmalıdır. “Kobani düştü düşecek” deyip zevkinde dört köşe olanlar ve yüksek sesle “PYD, DAİŞ’ten daha tehlikelidir” diyenlerin niyetini, Kürtler çok dikkatli ve isabetli okumaları gereken bir mülahazadır.

yazi_ic-001.jpgDAİŞ Kobani’ye saldırdı, 210 kadar sivil masum insanı hunharca öldürdü, bir o kadarı yaralı ve can çekişiyor. Erdoğan’ın, “Güney sınırımızda(Rojava’yı kast ederek) bir Kürt devletine izin vermeyeceğiz.” Asabi açıklaması, saldırının nerelerden kaynaklandığının yeterli belgesidir.

 “En iyi Kürt, ölü Kürt’tür” diyen Milliyetçi Türkler, yıllarcadır derin düşmanlık duygularını, bu ülkede yüksek sesle Kürtlerin yüzüne okumadılar mı? Hep kendi Kürtleri bu ülkede kabul gördü. “Ben Kürt’üm” beyanı bu ülkede hep suç sayılmadı mı?

   Bunca olaydan sonra, Rojava’ya karşı DAİŞ terör örgütünü kullananlar, geleceğe dair Kürtlerle ilgili komşuluk tahayyülünü gerçekleştirmede, ne kadar samimi, etik ve güven verici olurlar? Zor günde siz kalkıp Kürt’e bu kadar derin bir düşmanlık yaparsanız, gelecekte iyi bir komşu olmanız için, yaptıklarınızla yüzleşmeniz gerekecektir. Unutulmasın ki ;“keser döner sap döner, bir gün hesap döner.” Tarih, tahayyül edemediğimiz nice gelişmelere muktedirdir.

  Şimdiye kadar etnik kimliklerinden dolayı, Kürtlerin ısıttığı su ile mutlu bir şekilde abdest alan İslam ülkeleri, Kürtlerin canına okumakta kimseye sıra vermediler. Artık Kürtler, buna izin vermeyecekler, ne İslam kazanın içindeki suyu ısıtan ateş, ne de bir kılıç mesafesi kadar kale kapısını bekleyen “zenci” olacaklardır.

Bir yüzyıldır, Kürt kimliğini sahte ümmetçilik kisvesiyle örten, dört Müslüman ülke, kendi elleriyle bir Kürt imha projesi olarak inşa ettikleri DAİŞ terör örgütü, farkındaysanız Kürt’ten başka hiç kimseyi öldürmüyor. Dün Kürtleri Müslümanlığın kale kapısında kendilerine korumacı olarak tutanlar, bugün katli vaciptir diyerek, Kürt çocuklarını, DAİŞ terör örgütüne parçalatıyorlar. İşleri ne kadar zor da olsa Kürtler, dört pençeli bu canavarın elinde kurtulmaları gerekir.

Kürtler, hiç çekinmeden, göğsünü gere gere, varlıklarından ve üzerinde yaşadıkları vatanlarından çok daha güçlü bir şekilde, artık söz etmelidirler. Dolayısıyla Kürtler, kendilerine yaşama şansını vermek istemeyenlere karşı, genç civanlarıyla beraber, sonuna kadar haklı mücadelelerini sürdürmeye devam etmelidirler.

 Şayet Kürtlerle komşu olmaktan rahatsız olanlar var ise, Afganistan ve Suudi Arabistan onlar için daha hayırlı bir kapı olacaktır. Geri kalan kelle kesme işlerine, oralarda devam edebilirler.

 Kimsenin toprağını işgale kalkışmayan, hiçbir halkın özgürlüğünü ve varlığını inkâr etmeyen Kürt halkı, kadim topraklarında barış içinde yaşama isteğini, tüm dünyaya beyan etmiş durumda. Çoğulcu bir anlayışla, bölgenin tüm renkleriyle, büyük insanlık abidesini, oğul-kızlarını feda ederek, kan ve gözyaşları arasında inşa etmeye çabalıyorlar. Dünya insanlığı, buna gözünü kapatamaz.

  Kürtler, artık savaşmaktan yoruldular ve çocuklarının ölmesini istemiyorlar. Dünya Milletleri bir vicdan muhasebesi yapıp, Mezopotamya’nın kadim Kürt halkının gözyaşına, onca çektiği acıya son verip, onların yaşam hakkına ve varlığına, bir meşruiyet kazandırmalıdır. Yoksa insanlık, giderek ağırlaşan bu vebalın altında kalacaktır!                 

 Yusuf Baran Beyi-Araştırmacı Yazar