Kültür ve Turizm Müdürü İsmet Hakan Ulaşoğlu başkanlığındaki İl Somut Olmayan Kültürel Miras Tespit Kurulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’ne yaptığı başvuruda,

Konuya ilişkin şu detaylara yer verdi:

SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS UNSURUNUN AYRINTILARI

             Unsurun Adı:  DOĞUM ADETLERİ

             Unsurun Bilinen Diğer Adları: ---

             Unsurun somut olmayan kültürel miras alanı/alanları;

     -Somut olamayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar.

    -Toplumsal Uygulamalar Ritüeller ve Şölenler.

    -Doğa ve Evrenle İlgili bilgi ve Uygulamalar.

             Unsuru Uygulayan Grup, Topluluk ve kişiler: İl genelinde.

             Unsurun Kısa Tanımı: Doğum Adetleri: Yöremizde hamile kadının aşermesi, doğum yapması ve doğum sonrasına kadar bir takım gelenek ve görenekler hale günümüzde devam ettirilmektedir.

       Yeni evlenen çiftin çocuğunun olmaması aileler arasında üzücü bir olay olarak değerlendirilir.  Çocuk isteyen ailelerde İnanç boyutu ağır basmakla birlikte, Allah’tan umut kesilmez deyip, yöremizde bulunan ziyaretlere ve dergâhlara götürülerek orada dualar edilir dilekler dilenir ve adaklar adanır.  Daha sonra ziyaret ve dergâha götürülen kadın hamile kaldığında gittiği yere götürülerek kurbanlar kesilir. Hatta doğacak bebeğe verilecek isim gidilen ziyaret ve dergâhın adı ya da ehl-i beytin isimleri konulur.

           Hamile kadına yöremizde çift canlı,  yüklü, hasta kadın gibi isimlerde verilir.   Hamile kadının evine yakın komşularında yemek yapılmışsa kokusu hamile kadına gider ve onunda canı çeker diye mutlaka evine yemek götürülür. Hatta hamile kadının yanında bir şey yiyip içilirse dahi hamile kadına ikram edilir. Hamile kadın ben yemek istemiyorum dese de  “Sen yemezsen bebeğinin gözü kalır, Bebeğin gözü şaşı olur” denilmektedir.

             Eski geleneğe göre kırsal kesimde yeterli sayıda ebe-hemşire olmadığı için bu görev genellikle tecrübeli köylü kadınlar tarafından yerine getirilir. Doğan bebeğin göbek bağı bu tecrübeli kadın tarafından kesilerek ebelik görevi yapılmış olur. Günümüzde doğum olayı imkânlar ölçüsünde modern tıbbın gereklerine göre yerine getirilmeye çalışılmaktadır.

            Doğan bebeğin göbeği düştükten sonra bebeğin geleceğini, ilerdeki hayatını işini ve eğitimini güzel etkilesin diye gelişi güzel her yere atılmaz. Anne ve baba çocuğu ile ilgili ilerde ne istiyorsa göbeği götürüp oraya atmaktadır.

           Doğum yapan kadın doğum sonrası yatsın diye annenin yatağı özenle hazırlanır. Yöremizde doğum yapan kadına emzikli, kırklı gibi isimlerde verilir. Ayrıca bir takım doğaüstü varlığın etkisi olduğuna inanılır.  Kırklı kadın asla evde yalnız bırakılmaz, bebeğin yanından ayrılamaz, ayrılacak olursa bebeğin yanında mutlaka birileri beklemek zorundadır.  Çünkü halk arasında doğum yapan anneye ve bebeğe al karısı, al kızı (helika pose) diye doğaüstü bu varlığın anneye ve bebeğe saldırıp onları korkutup onları öldürdüğüne inanılır.  Bunda korunmak için bebeğin beşiğine veya bebeğin yastığının altına bir parça ekmek, süpürge çöpü ve çuvaldızı soğan ve sarımsağa batırılarak yastık altına konulur.

          Ayrıca kırk basması inanışı da yöremizde yaygındır.  Kırk gün içinde anne ve bebeği hastalanır, bebeğin gelişimi iyi olmaz inanışıyla daha önce doğum yapmış kırklı kadın veya kadının kendi ailesi de dahi yeni doğum yapan kadının evine gidemez.

          Bebek doğduktan sonra bebeğin yıkanma suyuna tuz konularak bebek yıkanır. Bebek büyüdüğü zaman teri kokmasın diye bu işlem yapılır. Daha sonra 40 gün boyunca aileden bir büyük veya anneye yıkama şekli gösterilerek bebek yıkar. Bebeğin kırkıncı günü kırk çıkarma yapılır.  Bebek ve annesinin kırk süresince giydiği bütün kıyafetleri ve yatağı yıkanır. Daha sonra bir tasın içerisine 40 kaşık su ve 40 buğday tanesi karıştırılarak bebeğin başının üzerine bir kalbur konur “Yer gök sen şahitsin bu çocuğun kırkı çıktı” denilerek bu su dökülür.