Dersim’de Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) tarafından Doğu ve Güneydoğu’daki çatışma ve sokağa çıkma yasaklarını protesto etmek amacıyla yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirildi.

Tüm Türkiye’de olduğu gibi Dersim’de de iş bırakma eylemi gerçekleştiren KESK, DİSK ve TMMOB üyeleri Merkez Moğultay Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “Savaş ve Baskı Politikalarına Hayır”, “Savaşa Karşı Barışı Savunacağız” pankartı açan kamu çalışanları buradan alkış ve sloganlarla Cumhuriyet Caddesi üzerine kadar yürüdü.

Yaşanan çatışmalarda hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunulmasının ardından konuşan KESK Dönem Sözcüsü Mazlum Doğan, sokağa çıkma yasaklarına tepki gösterdi.

Emek ve meslek örgütleri olarak defalarca kez, savaş politikalarının tırmandırılarak ülkemizin sürüklendiği “uçuruma” dikkat çektik diyen Doğan, “Çocukların, kadınların, gençlerin, yoksulların kanının aktığı, anaların gözyaşının kurumadığı, insanlarımızın yıllarca unutamayacakları acılar yaşayacakları ve bir arada yaşama umudunun gittikçe tükendiği bir savaşa ne içeride ne de dışarıda asla razı olmadığımızı her alanda dile getirdik. Endişelerimizi, taleplerimizi ve çözüm önerilerimizi her fırsatta ve her zeminde dile getirdik. Halkın barış isteğini haykırmak için 10 Ekim’de Ankara’da yapmaya çalıştığımız uyarı mitingi kana bulandı,  onur duyduğumuz 101 karanfilimiz katledildi, onlarcası yaralandı. Dünya kamuoyunda lanetlenen bu cani saldırı, açığa çıkartılıp tüm sorumluların yargı karşısına çıkartılması gerekirken, 10 Ekim Katliamı protestolarıyla ilgili bizlere soruşturma açıldı. Sendika yöneticilerimizin yanı sıra avukatlarımız da soruşturma kapsamına alındı” dedi.

dersim_ic-037.jpgSokağa çıkma yasaklarının eğitim ve sağlığa etkilerine değinen KESK Dönem Sözcüsü Mazlum Doğan, “Hükümet, yaklaşık 3 bin 800 öğretmeni savaş boyutundaki operasyon öncesi hizmet içi eğitim adı altında ilçelerden çıkarırken 40 bin öğrenciyi kaderlerine terk etmekle ve sağlık emekçilerini hastanelere hapsetmekle çok tehlikeli bir mesaj vermiştir. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri savaş düzenine göre yeniden dizayn edilmektedir.

Tarihi eserlerin dahi tahrip edildiği bu süreçte, ardı ardına yapılan operasyonlarla elektriksiz, susuz kalan, açlık tehlikesiyle burun buruna gelen, evleri kurşunlanan, bombalanan insanlarımızı çok daha büyük tehlikeler beklemektedir. 

Siyasi iktidar, Türkiye’nin saygın emek ve meslek örgütlerinin tüm bu endişelerine, taleplerine ve çözüm önerilerine gözünü kulağını kapatmış bulunmaktadır.  İçeride ve dışarıda yaptığı akıldışı politikaları sonucunda, dışarıda neredeyse kriz yaşamadığımız komşu kalmadı, içeride ise muhalif görülen her kesim baskı ve operasyonlarla sindirilmeye çalışıldı, düşman ilan edildi” diye konuştu.

Tüm dünya halkları bugün barbarlık tehdidi altındadır ifadelerine dile getiren Doğan, “Emperyalist çıkarlar doğrultusunda etnik-mezhepsel temelde bölünen ve birbirine düşürülen, yerlerinden yurtlarından edilen, yoksullaştırılan halkların oluşturduğu Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar bugün artık tüm dünyayı etkiler hale gelmiştir.

IŞİD ve benzeri cihatçı örgütleri besleyen politikaların bedelini tüm insanlık ödemektedir. Ege denizinde can veren Aylan bebeklerden, Lübnan’da, Nijerya’da, Kobane’de, Reyhanlı’da, Suruç’ta, Şengal’de, Lazkiye’de, Ankara’da, Paris’te katledilen yüzlerce insanın vebali bu insanlıktan çıkmış, vahşi politikaları uygulayan egemenlerin boynundadır.

Ülkemiz de ise, biz emek ve meslek örgütleri olarak, duyduğumuz sorumluluk gereği,  gidilen yolun, kan ve gözyaşlarının sel olup akacağı bir yol olduğunu; bu kirli savaşta çocukların, kadınların, yoksulların, işçilerin, emekçi halk kitlelerinin en ağır bedeller ödeyeceğini bir kez daha yineliyoruz” şeklinde konuştu.

Doğan sözlerini şöyle bitirdi:

Daha kaç kez söylememiz gerekecekse, bıkmadan, usanmadan tekrar tekrar söyleyeceğiz:

•    Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir!

.   Savaş, emekçilerin ekmeğinin küçülmesi, zenginlerin kasalarının dolması demektir!

•   Savaş, emek, demokrasi ve özgürlüklerin bitirilmesi demektir!

•   Savaş, insan haklarının, hukuk ve adaletin hiçe sayılmasıdır!

•   Savaş, çevrenin, doğanın tahrip edilmesi demektir!

Bu topraklarda KİMSENİN ÖLMESİNİ İSTEMİYORUZ! Sendikalar olarak, meslek örgütleri olarak, demokratik kitle örgütleri olarak biz BARIŞIN TARAFINDAYIZ! 

Eğer iktidarın demokrasiye tahammülü var ise muhalefeti sindirmekten vazgeçmelidir. Oysa çözümün ne olduğunu herkes biliyor. Çözüm, evrensel bir hak olan insan haklarının tanınması, temel sorunlarda demokratik çözüm için acil adımlar atılmasıdır. Çözüm, herkesin diline, kültürüne, doğasına özgürce sahip olmasıdır. Bunun bir lütuf değil bir ülkenin zenginliğinin açığa çıkması olduğunun herkesçe anlaşılmasıdır çözüm. Kısaca çözüm, Türkiye’nin gerçek bir demokrasiye kavuşmasıdır.

Bu nedenle diyoruz ki: ölen insanlıktır, insanlık ölmesin!

Son Olarak Sevgi ve Saygıdeğer yol arkadaşlarım,

•             Bugün “barış” demek, savaş çığırtkanlarının politikalarına engel olmak demektir!

•             Bugün “barış” demek, zenginliklerini korumak isteyenlerin, çocukları, kadınları, gençleri, yoksulları savaş ateşine sürüklemesine karşı çıkmak demektir!

•             Bugün “barış” demek, işsizliğe, açlığa, sermaye köleliğine “hayır” demektir!

•             Bugün “barış” demek, yolsuzluklara, adaletsizliklere, hukuksuzluklara “yeter artık” demektir!”

Açıklamanın ardından Cumhuriyet Caddesi’ni trafiğe kapatarak on dakikalık oturma eylemi gerçekleştiren kitle daha sonra sessizce dağıldı.