Çorum katliamında resmi rakamlara göre 57 kişi öldü ve bu acı katliamda 35 yıl sonra hâlâ kentte Alevi- Sünni yurttaşları ayıran bir “Yeşil Hat” var.

Çorum’da 29 Mayıs – 10 Temmuz 1980 tarihleri arasında gerçekleştirilen katliamlarla 12 Eylül darbesinin taşları döşendi.

35 yıl sonra gerçekler hâlâ aydınlatılmış değil. Katliamın tanığı, tarafı, mağduru, avukatı Sadık Eral, “Anadolu’da Alevi Katliamları” adlı kitabında o günleri anlattı. “Türkiye’de tarlasından ekinlerle birlikte ceset toplayan tek talihsiz il Çorum’dur. Bugün Çorum’da Alevi-Sünni gerilimi yok. Ama yarın birinin damarına basın Çorum’dan 5 tane IŞİD çıkar. Herkesin bir kıyım, katliam korkusu vardır. Size söylemezler, bana söylerler…” diye de ekliyor.

Çorum katliamında resmi rakamlara göre 57 kişi öldü ve bu acı katliamda 35 yıl sonra hâlâ kentte Alevi- Sünni yurttaşları ayıran bir “Yeşil Hat” var. Sadık Eral, olaylar ilk başladığında hukuk fakültesinde öğrenciymiş, ikinci olaylar başladığındaysa Çorum’daymış. O günleri ve yargı sürecini şöyle anlatıyor:

 

ÇİVİLİ SOPAYLA DAYAK

 

2 Temmuz’da köyden şehre gelen bir minibüste pusuya düşürüldük. Minibüsü yaktılar. Benim hukuk fakültesi öğrenci kimlik kartımı bulunca bana daha çok saldırdılar. Yaşlı kadınlar, ucuna çivi çakılmış sopalarla dövülüyordu. Yakalandığımız Milönü semtinden duyulunca bizi kurtarmaya gelmek için silah sesleri gelmeye başladı oradan. Ben bu süreç zarfında bir kaçma girişiminde bulundum. Ateş ettiler, ayağımdan vuruldum.

 

Saldırganlar ülkücü militanlar. Kamyonunu yolun önüne çıkartıp yolu kesen insanlardan biriyle, avukatlık hayatımda daha sonra karşılaştım. Şoförler Cemiyeti’nin avukatlığını yapıyordum. “Beni tanıdın mı? Hani sen o kamyonla yol kesmiştin ya, üniversite öğrencisi bunu daha çok öldürün, diyordun ya o benim” dedim. Kahve fincanı birden düştü elinden, şaşırdı. “Su getirin” dedim, konuşamadı, terk etti.

 

CENAZEYLE YATTIM

 

O olaylardan sonra, 12 Eylül sürecinde de bizim bir köyümüzü bastı ülkücü militanlar. Akşam nöbete hazırlanıyoruz, insanlara parolalar falan veriliyor, tamamen iç savaş ortamı. Tepeden otomatik silah sesleri geldi, “Koşun bizi öldürüyorlar” diye çobanların sesi geldi. İbrahim Kaypakkaya’nın köyünde, Karakaya’da.. Biz oraya vardığımızda koyunlar yere serilmişti, vurmuşlar, çoban vurulmuş yatıyordu. Sabah jandarma gelecek, köylü korkuyor “Kendi adamınızı öldürdünüz” diyecekler diye. “Burada bekletelim, köye götürürseniz siz öldürdünüz” derler, “burada bırakırsak da militanlar geri kaçırırlar, başında bekleyelim” dendi. Köylü korkuyor, ben solcu olduğum için korkmamak zorundaydım. Korktuğum halde “devrimci biri korkmaz” diye cenazeyle yattık. Hâlâ geceleri çığlık çığlığa uyanırım.

 

CENAZELER KOKTU

 

Çorum olaylarında hayatını kaybeden iki kişi doğmadığı topraklarda yatıyor, mezarına götüremedik. Biri tıp fakültesi öğrencisi Süleyman Atlas. Olayları araştırırken evine gittim. İşkenceyle öldürmüşler, ailesine teslim etmişler. Köy yolu kapalı, hastane Sünni kesimin elinde, Süleyman’ın doğduğu topraklar faşistlerin denetiminde, yeni ölüler vermeyi göze almadan geçmek olanaksız bu yolu. Cenaze evde kokmuş, balkonun altına mezar kazmışlar, defnedecekken son anda polis korumasıyla Palabıyık köyüne götürmüşler.

 

ÖLÜ SAYISI ÇOK FAZLA

Karacuma köyünden insanlar olaylardan sonra Çorum’a buğday getirirken vuruldu, kamyon devrildi üç kişi öldü. Bizim minibüsümüzde işkence gören üç kişi sonra köyde öldüler, vadesiyle ölmüş gibi göründüler. Çorum olayları listesinde bunların adı yok. “Çorum olayları” diye toplu bir dava yok.

IŞİD neyse, katliamcılar oydu

Hacı Bektaşi Veli Derneği ve Çorum Kültür Merkezi Başkanı Nurettin Aksoy, Çorum’da o karanlık günlerin tanıklarından. O günlerde 18 yaşında olan Aksoy, anımsadıklarını, tanıklıklarını şöyle anlatıyor:

“Kendimizi sahipsiz hissettik. Devlet kanalıyla, devlet destekli bir katliam olacaktı. İnsanlar direndi, buna müsaade etmedi. Resmi kaynaklara göre 57 kişi öldü; ama asıl sayı çok fazla. Cenazelerini bulamayanlar, ortaya koymayanlar ya da dışarıdan çok militan geldiği için, gerçek ölü sayısı belirsizdi. 100’ün üzerinde insan öldü. Öldürülenlerin çoğu yaşlı, ‘bana bir şey olmaz’ diye sokaklarda olan savunmasız, tarlasına, bağına, bahçesine giderken öldürülen insanlar. Ekin tarlasının içinde baltayla kesilmiş olarak bulundu insanlar. Bugün IŞİD ne yapıyorsa zihniyet aynı. ”

HER YERDELER

Aksoy, “Hukuken hiçbir şey yapılmadı. Çorum olaylarının gerçekten yargılanmasını istiyoruz. Birilerinin ceza çekmesinden ziyade, oluş sebeplerinin ortaya çıkmasını istiyoruz. Unutmamak adına da bir anıtımız olmasını istiyoruz” diyor. “Alevilerde bugün de korku var mı” sorusuna şu yanıtı veriyor:

 

“Her an… Şunun bir garantisi yok: Bir Cuma günü camilerden çıkacak fetvalarla insanların nasıl tahrik olacağını kimse kestiremiyor. IŞİD’in sadece Suriye’de değil, Türkiye’nin her ilinde olduğunu biliyoruz.”

KATLİAMLA YÜZLEŞİN

Çorum katliamının yıldönümünde yaşamını yitirenler için anma törenleri düzenlendi. Çorum Hacı Bektaşi Veli Vakfı bahçesinde toplanan binlerce kişi Hürriyet Meydanı’na yürüdü. Alevi Kültür Merkezi Başkanı Nurettin Aksoy, “Katliamlarla yüzleşilmeden yenileri engellenemez. Kahramanmaraş’ta, Sivas’ta ve Çorum’da yaşananların hafızalardan silinmemesi ve tekrarlanmaması, insanlık onuru açısından önemlidir. Mahkemede bazı kişiler cezalandırılmış ancak Çorum katliamı tam olarak aydınlatılmamıştır. Dosyalar yeniden açılmalı, failler yeniden yargılanmalıdır” dedi.

 

TÜREY KÖSE / SEYFETTİN METE

Cumhuriyet