CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek: Askerin, yargının içerisinde bir Alevisizleştirme hareketini uyguladığını mevcut iktidarın görüyoruz.

 

 

CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek: Bu ülkede etnik kimliklerinden dolayı, inanç kimliklerinden dolayı mevcut iktidarın pek de çaktırmadan, ama derinden bu tür eylemler, bu tür uygulamalar içerisinde olduğunu biliyoruz ve hatta bunu, biraz değerlendirme yaparsanız, Saldıray Berk'in, İlhan Cihaner'in, Ali Tatar'ın kimliğinden yola çıkıldığında askerin, yargının içerisinde bir Alevisizleştirme hareketini uyguladığını mevcut iktidarın görüyoruz.

 

"ALEVİ AÇILIMI ADI ALTINDA UYUTUYORLAR"

"Bir taraftan Alevi toplumuna, 'Alevi açılımı' adı altında bir uyutmaca yaparken, bir taraftan da askeri veya kamu personelinde bulunan insanları ayıklamaya başlamışlardır"

 

"AİHM'in kararını ulemaya havale eden bir Başbakan var. Bu topraklarda Alevi dedeleri Anadolu İslam anlayışı içerisinde yüzlerce yıldır yaşıyorlar"

 

"Sayın Başbakan Anadolu İslam'la barışık değil. Sayın Başbakan'ın barışık olduğu İslam Arabi, Vahabi İslam. Bir kez daha kendisini ele vermiştir"

 

CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek, içlerinde Alevi Dernekleri Federasyonu (ADF), Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Cem Vakfı'nın da bulunduğu 36 Alevi Derneği'nden 60 temsilciyle bir araya geldi. Basına kapalı gerçekleştirilen toplantı önce Şimşek, basın mensuplarını bilgilendirdi. Şimşek, Alevi toplumunun Türkiye'de çok önemli bir tarihi derinliği, bir kültür ve inanç yolculuğunun kimliğini taşıdığını söyleyerek, "Aydınlanmanın, aydınlatmanın öncülüğünü yapmıştır. Bu anlamda CHP İstanbul İl Başkanı olarak sizlerle 10 gün var referandum oylamasına, bilgilerinizi, görüşlerinizi almak ve katkılarınızdan istifade etmeyi düşündük. Bir çalıştay yapmıyoruz, yılan hikayesine dönen bir çalıştay değil. Türkiye'de mecburi din dersinin bir dayatma üzerinden yapıldığını, herkesin dinini öğrenmesinin bir özgürlük ve gerek olduğuna inanıyoruz. Ama bu tercihli olarak uygulanmalıdır" dedi.

 

AİHM'İN KARARINI ULEMAYA HAVALE EDEN BİR BAŞBAKAN VAR

Erzincan Mollaköy'de doktorluk yapan ve bir süre önce yazdığı bir dilekçeden dolayı memuriyetine son verildiğini iddia eden Müslüm Doğan'ın CHP'nin bu gibi uygulamalar karşısındaki tavrını sorması üzerine Şimşek, "Bu ülkede etnik kimliklerinden dolayı, inanç kimliklerinden dolayı mevcut iktidarın pek de çaktırmadan, ama derinden bu tür eylemler, bu tür uygulamalar içerisinde olduğunu biliyoruz ve hatta bunu, biraz değerlendirme yaparsanız, Saldıray Berk'in, İlhan Cihaner'in, Ali Tatar'ın kimliğinden yola çıkıldığında askerin, yargının içerisinde bir Alevisizleştirme hareketini uyguladığını mevcut iktidarın görüyoruz. İşin acı tarafı da budur. Çünkü bir taraftan Alevi toplumuna, 'Alevi açılımı' adı altında bir uyutmaca yaparken, bir taraftan da askeri veya kamu personelinde bulunan insanları ayıklamaya başlamışlardır" diye konuştu. Şimşek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün Sincan mitingindeki "Dedelerden talimat alma dönemi bitiyor" sözleri anımsatılması üzerine, "AİHM'in kararını ulemaya havale eden bir Başbakan var. Bu topraklarda Alevi dedeleri Anadolu İslam anlayışı içerisinde yüzlerce yıldır yaşıyorlar. Sayın Başbakan Anadolu İslam'la barışık değil. Sayın Başbakan'ın barışık olduğu İslam Arabi, Vahabi İslam. Bir kez daha kendisini ele vermiştir" dedi. Şimşek, Hanefi Avcı'nın kitabına da değinerek, kitapta tarikat şeyhleri ve tarikatlardan bahsedildiğinin altını çizdi.

 

DİLEKÇE VERDİM MEMURLUKTAN İHRAÇ EDİLDİM İDDİASI

Memurluktan ihraç edildiğini söyleyen Müslüm Doğan ise şunları anlattı: "İl Sağlık Müdürlüğü Personel Şube Müdürü beni tesettürle denetledi. Ben spor ayakkabı giyiyorum diye, kılık kıyafet yönetmeliğine uymadığım söylendi. Sağlık Müdürlüğü'nde bir cemaat toplantısına katılmam yönünde uyarı aldım. İl sağlık Müdürlüğü'ne yazdığım dilekçede Anayasa'nın ihlal edildiği, Türkiye'nin cemaatlere ve şeri hukuka göre yönetildiğini, Erzincan Valiliği'nin bilgisi dahilinde üzerinde baskı kurulduğunu yazdım. Dilekçemin ardından tehditler aldım. Erzincan İl Sağlık Müdürlüğü ve Erzincan Valiliği ve Erzincan'daki AKP milletvekili ve Ulaştırma Bakanı'nın da bilgisi dahilinde. Yasa dışı şekilde, dilekçe verdiğim için görevimden alındım. Sonradan bin 500 imza toplandı benim için. Ancak Erzincan Valiliği imza kampanyalarını yasaklayan bir karar aldı. Yasal olan herşeyi yasaklayarak, beni bir noktada terörist ilan ederek, yalnızlaşmamı sağladı. İç hukukta yasal haklarımı kullanamazsam, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğim. Bu seferki AKP, açılımlar adı altında Aleviler'e, Kürtler'e bir cemaat örgütlenmesiyle saldırarak yok ediyor. Ben bunu yaşayarak gördüm. Yaşadıklarımı anlatsam Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir hukuka göre değil, şerii hukuka göre yönetildiğin, en azından Ankara'nın doğusundaki illerin şerii hukuka göre yönetildiğin ben bizzat yaşayarak gördüm. Laik, sosyal demokrat bir insan olarak yasal haklarımı kullandım. Davamı, AİHM'e götüreceğim. Ancak değişik grupların tehditlerini alıyorum. 15 Mayıs 2008'den 15 Ocak 2010 tarihine kadar 550 gündür doktorluk yaptım. Dilekçemi, İlk önce Sağlık Müdürlüğü'ne, sonra valiliğe bilgi edinme yasası kapsamında gönderdim. Dilekçe hakkı bu ülkede serbest ama, ben dilekçe hakkımı kullandığımı için atıldım ve cemaat ve bürokrasinin hedefi haline getirildim. Gerek fiziksel ve psikolojik olarak tehdit edildim. Erzincan Valiliği'nde ve İl Sağlık Müdürlüğü'nde tehdit edildim. Tehdit edenlerde bugün görevde olan İl Sağlık Müdürü ve Erzincan Valisi'dir. Tabi rüşvetin belgesi olmayacağı gibi bunun da belgesi yok. Bana belge getir diyorlar. Kadıyı, kadıya şikayet ediyor hale geldim. Ben bir doktorum, bu ülkede kimsenin görev yapmadığı 11 dağ köyünün sağlık ocağında görev yaptım. Ve bu görevleri yaparken Türkiye Cumhuriyeti'nin laik anayasasına güvenerek yaptım. Bulunduğum görevler takdirler karşılanacağına, devletin bürokrasisi ve cemaatler tarafından yok edildim. Görev yaptığım köylerde bana destek için gösteriler yapıldı. Ancak, yerel medya görmezden geldi."

Kaynak: memlekethaber