Türkiye Kamuoyuna, CHP sevdalılarına ve Dersim Halkına zorunlu açıklama başlığıyla sosyal paylaşım sitesi üzerinden açıklama yapan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, şu ifadelere yer verdi: “Son haftalarda sosyal medyada tanıttığım bir kitaba dair ve Sakine Cansız'ın ailesine yaptığım taziye ziyareti nedeniyle başta başbakan Erdoğan olmak üzere milliyetçilik rüzgarından beslenen bazı çevrelerin çok haksız ve maksatlı eleştirilerine uğradım; bu kampanyaya üyesi olmaktan gurur duyduğum Cumhuriyet Halk Partili b...azı milletvekili arkadaşlarımın dahli ve basın önünde şahsıma karşı kimi beyanları beni ziyadesiyle yaralamıştır; basın önünde arkadaşlarıma cevap vermem; bizim iç işimiz içimizde konuşulur; ancak haksız bazı söz ve eylemlere cevap vermem zorunludur; Benim "CHP'li olmadığımı"; "partiden gönderilmem gerektiğini" söyleyen milletvekili arkadaşlarıma Tunceli'deki 2011 seçim sonuçlarına tekrar bakmalarını öneririm; PKK'nın baskıları altında başlayan kampanyamızın yüzde 60'ya yakın bir oy çoğunluğuyla sonuçlandığını; seçildikten sonra da CHP'yi kırlarda, ilçelerde, dağ başlarında, mezralarda anlattığım için; mesela Ovacık'ın en yüksek noktasındaki arıcıların sorunlarını dinlemeye gittiğim için PKK'nın hedefi olduğumu da kamuoyu iyi bilmektedir; bir önceki 2007 seçimlerinde CHP'nin Tunceli'den milletvekili çıkaramadığı sanırım hatırlardadır; ben bu partiye bağlıyım; amacım partimizin daha da güçlenmesi ve iktidarıdır; ancak bu partide daha sol isimlerden biri olarak var olduğumun da bilinmesini isterim; tanıttığım kitap 1913'ten itibaren Rumlara yapılanları anlatır; bu dönemin sorumlusu herhalde Atatürk ve arkadaşları değildir; 1. Dünya Savaşı sırasında Anadolu'da yaşanan korkunç zulümleri Kurtuluş Savaşı'mızla ilişkilendirerek benim sözlerimi çarpıtanları anlamıyorum; kötüniyet taşıyan eleştirileri zaten kabul etmem; Dido Sotiriyu'nun romanının adının bile Türk-Rum kardeşliğini anlattığını bilmem söylememe gerek var mı? "Benden Selam Söyle Anadoluya"; yazarının 1982'de "Türk-Yunan Dostluğu" adına Abdi İpekçi Ödülü aldığını da hatırlatıyorum; son sözüm de taziyeye dair: Bazı konular vardır siyaset dışıdır; ölenle birlikte "suçu", "günahı" da "ölür", aileye taziyeye gitmek ne zamandan beri siyasetin konusu oldu? Paris cinayetleri sadece 3 kadının yaşamına son vermemiş; Türkiye'nin barış arayışını da hedeflemiştir; durmadan propagandasını yaptığınız "anaların gözyaşına" saygınız bu mudur? Yoksa Tuncelili ana "ana" mı değildir? Bunu diline dolayan başbakan Tayyip Erdoğan ve onunla aynı düşünceye sahip olanlara son sözüm şu: Ayıptır, zulümdür, günahtır!”