Raporda şu ifadelere yer verildi:

Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği, özelde Alevi – Bektaşi – Kızılbaş diye adlandırılan toplulukların, inanç özgürlüğünün elde edilmesi için çaba sarf ederken,  genelde ise Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18.  Maddesi “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır.” İlkesi ışığında, herkes için ve her yerde inanç özgürlüğünün hayata geçmesi için çaba sarf etmektedir.

Ülkemizde din ve inanç özgürlüğü,  genel olarak uluslararası insan hakları ve anayasal güvence altında olmasına rağmen yaşanan hak ihlallerinin önüne geçilememiş, uluslararası yargı kararları ve sözleşme hükümleri uygulanmamış, etkili olmamıştır.

Geçmiş yıllarda olduğu gibi 2012 yılında da Alevilere yönelik ayrımcı tutum, uygulama ve yasal olarak yok saymalar devam etmiştir. Daha önceki Hükümetlerden devreden yasaklar ve yok saymalar AK Parti Hükümetinde ve 2012 yılında yeni bir boyut almış ve Alevilere yönelik filli saldırılar rutin hale gelmiştir.

 

2012 yılına girerken;

-          Cemevleri’nin ibadethane Kabul edilmeyişinden kaynaklı sorunlar,

-          AİHM kararına ve Danıştay kararlarına rağmen Zorunlu Din Dersleri ile yaşanan asimilasyon,

-          Hacı Bektaş dergahı başta olmak üzere Alevilere ait olan dergah ve ibadethanelerin Alevilerde olmaması ve Alevilerin ihaleyle kullanımını aldıkları ibadethanelere yüksek miktarlı kira ödemeleri,

-          Alevi Köylerine, Mahallelerine zorunlu veya zorunlu taleple! (Cami talep edilmesi halinde köye yatırım yapılması vadi gibi yöntemler)  yaptırılan camiler,

-          Alevilerden alınan vergilerin Alevilerin Kabul etmediği Diyanet İşleri Başkanlığı Kurumuna ve Sünni Din memurlarına aktarılması,

-          Madımak Otelinin Müze yapılmaması,(yapılan anı evinde katiller ile mağdurların isimlerinin birlikte panoya asılması)

-          Nüfus cüzdanındaki Din hanesine Alevi yazdırmak isteyenlerin AİHM kararına rağmen Alevi yazılmaması ve/veya Nüfus cüzdanlarından din hanesinin tamamen çıkartılmaması

-          Alevilere yönelik kin ve nefret söylemlerinin en üst düzeyde devam etmesi,

-           Okullarda Alevi çocuklarına yönelik hakaret, tehdit ve dayak,

-          Askerde Alevi erlere yönelik kötü muamele,

-          Devlet kadrolarında çalışan Alevilere yönelik ayrımcı uygulamalar, hakaret ve işten atmalar,

-          Alevi kişilerın Devlet işlerine alınmaması, bürokraside yer verilmemesi

şeklinde özetleyebiliriz.  

2012 yılında tüm bu yaşananlar devam ettiği gibi ilave olarak da;

-          Cezaevinde bulunan Alevi mahkûmlara inançsal ayrımcılık yapıldığı görüldü.

-          9 ayrı bölgede Alevilerin oturduğu evler işaretlendi. Kimi bölgelerde Aleviler Müslümanlığa davet edildi.

-          İdari birimlerce Cem evlerine yıkım kararı çıkarken, kimi yerlerde cem evlerine fili saldırılar düzenlendi. Yapanlara ceza kesildi

-          Cem evlerinin ibadethane olmadığı yönündeki inkârcı söylem daha üst düzeyden söylenmeye ve yargı kararlarına yansımaya başladı.

-          Okullarda Seçmeli Ders! Aracılığıyla Alevilere yönelik ayrımcı tutum ve dayatma arttı, Dini içerikli dersler zorla seçtirildi. Seçmeyenler kayıt yapılmamakla tehdit edildi.

-          Zorunlu Din Dersi kitaplarına; AİHM kararlarının zorlamasıyla ve açılan davaları boşa çıkartmak amacıyla iki ünite Alevilik eklendi diye Alevi ailelerce bu dersten muaf tutulma taleplerine ret kararları verilmeye başladı.

-          Askerde ölen-öldürülen ve T.C Devletince Şehit kabul edilen Alevi askerler için iki tören yapıldı ve Cem evlerindeki törenlere Devlet erkânı katılmadı. Devlet erkânının katıldığı resmi törenler Camilerde yapıldı.

-          Alevi yöneticiler gözaltına alındı, Dersim Alevi Akademisi kapatıldı.

-          Sivas Madımak Katliamı davasında başta zaman aşımı kararı olmak üzere tutuklu mahkûmların masum olduklarını ispata yönelik girişimlerin olduğu şüphesi Alevilerce yoğun olarak hissedilmeye başlandı. Buna şüpheyi meydana getiren bir dizi olay yaşandı.