Bir toplumun kadına verdiği değer veya kadının toplum içindeki yeri o toplumun gelişmişlik düzeyini göstermesi açısından önemlidir. 
Alevilik inancında kadının ayrı bir yeri yoktur; “can” vardır. Bu canlar arasında sınıf, cinsiyet, kültür, sosyal bir ayrım yoktur. Zorunlu olarak yazdığımız “Alevi İnancında Kadının Yeri” başlığı kendi kedini yadsımaktadır. Buna karşın, Alevilikte kadının diğer din ve inanç sistemlerinden farklı özgünlüklerini bilgimiz yettiğince özetlemeye çalışalım. 
Ekonomik üretim ilişkilerinin toplumsal yapıyı belirlediğini herkes bilir. Buna karşın Alevilikte kadının yerini göz önüne aldığımızda bu savın mutlaklık düzeyinde geçerli olmadığını; hala neolitik toplum izlerini taşıdığını görürüz. 
Diğer din ve inanç sistemlerinde üretim ilişkilerin erkek egemen sistemlere geçmesiyle kadının toplum içindeki rolünün giderek arka plana itildiğini, Alevilikte ise bunun değişmediğini; kadının üretim içindeki yerini ve konumunu koruduğunu görürüz.  Bunu en iyi göstergesi, din ve inanç öğelerini oluşturan temel etmenlerde kadının da erkeklerle birlikte neredeyse eşit oranda yer almasıdır.  Örneğin, Dersim Coğrafyasında Munzur Baba, Düzgün Baba, Sultan Baba, Aziz Abdal gibi baba isimleriyle anılan evliyalar olduğu gibi, Ana Fatma, Koyê Jelê, Gola Buyer, Haskar Ana vb. gibi anaların oluşturduğu ziyaretgahlar da vardır. 

Ziyaretgahlar ve oraları mekan eden evliyalar, Analar ve Babalar ( Düzgün Baba, Ana Fatma, Buyer, Jelê, Munzur Baba gibi ) hükmeden, her şeye kadir değillerdir. Onlar darda olanların, muhtaçların yar, yardımcısı, yaver ve yoldaşlarıdır. “Xızır yardımcın olsun” dendiğinde, eylemi insanın kendisine vererek, Xızır’ın ise yardımcı olmasını dilerler. Onların cehennemleri yoktur; insanı yakmazlar, öldürmezler, belaya sokmazlar. Onlar “cennette huriler” vermez. 
Alevilikte insan ölmez, don değiştirir; ruhu göklere çıkar ( Hak’ka ) ve Olî Divan’da  ( Şaê Merdu ) dara dururlar. 
Başat olan insandır. Bundan ötürüdür ki, beddualar bu ziyaretgahların adıyla yapılmaz; yani “Xızır seni kahretsin”, “Munzur seni cehennem ateşinde yaksın”, “Ana Fatma senin ocağını yıksın” gibi beddualar yapılmaz. Beddua genellikle Allah’ın adıyla yapılırken, dualar ziyaretgâhların adıyla yapılır. 
Kırklar Meclisi nötrdür; Anaların, babaların birlikte olduğu, Kırklar Ceminin kurulduğu mekândır ki, orada hiçbir ayrım yoktur. ( Kırklar Cemine 17 Ana / kadın katılmıştır.) 
Kırklar Ceminde cinsel-sınıfsal ayrım yoktur. Orada birlik, bir tek üzüm tanesiyle simgelenen eşitlik vardır. Birinin parmağı kesilince herkesin kanı damlar.
Hiyerarşi yoktur. O mecliste olmayan Hz. Muhammed bile peygamberliğini kapıda bırakarak öyle meclise dahil olur. Bir hiyerarşiden bahsedecek olursak Alevilerde “Güneş” isminin kadınlara, Kamer ( ay ) isminin erkeklere verilmesinden de anlaşılacağı gibi kadınlar daha üst konumdadır. Bu da anaerkil toplum etkilerinin devam ettiğini gösterir.
Cemlerde cinsiyet ayırımı yoktur; kadın erkek herkes orada candır. Beden yoktur. Benden yerini nura bırakır; insan ten değil, nefestir. Bugün bunu gözardı eden bazı alevi dedelerinin cahillikleri bu durumu suiistimal etse de cem ibadetinin en önemli postu anaya aittir. Çünkü dede, anadan razılık- rızalık almadan postuna oturup cem yönetemez.
Alevilikte Ana, pir postuna oturma yetkisine sahiptir. Bunun en iyi örneği Hacı Bektaş’ın hakka yürümesinin ardından onun postuna oturan Kadıncık Ana’dır. Kadıncık Ana Bektaşiliğin kurumlaşmasını sağladığı söylenen Abdal Musa’yı yetiştirmiştir. 
Alevilik inancı Ocak sistemi üzerine kuruludur. Baskın anlatı ve dil diğer dinlerde olduğu gibi giderek erilleşip kadın gözardı edilmeye başlansa da Ocağın koruyucusu kadın / anadır. Ateşi yakmak ve korumak onun görevi ve hakkıdır.  
Alevi inancında “kadın” veya “erkek” olarak insanlar ayrıştırılmaz, her ikisi de “can”dır. Erkek tek başına insan yaşamının döngüsünü sağlayamaz, kadın da öyle; ikisi bir araya gelince bir can olurlar. Ailede, toplumda, dinsel hayatta kadın-erkek ayrımı yapılmaz. Kadın ve erkek toplumun her alanında eşittir. Evde anne ve babalar çocukları arasındaki kız-erkek ayrımı yapmazlar. Evlilikte kadın ve erkek hakları eşittir. Kadın, ana ve bacı sıfatlarıyla vasıflandırılır; Hak’ın nurudur.
Boşanma yoktur. Mecburi bir durum olmadıkça boşanmaya sıcak bakmazlar. Boşanana da iyi gözle bakmazlar ve onu düşkün kabul ederler. Topluluktan dışlarlar. 
Kadın doğumun, yani yaşamın ve bereketin kaynağıdır; doğadır. Bütün yaşam sistemi bunun üzerine inşa edilir. Toprak, anadır; Ana Fatma, Anahita’dır.
Özcesi Alevilikte kadın bilgi ve yaşamın kaynağını ifade eder. Elma ile simgelenen bilgi, kadın tarafından erkeğe verilerek insan olmanın; iyi ile kötüyü, ışık ile karanlığı ayırmanın bilincini vermiştir. 
Alevilik inancında kadın-erkek ayrımı yoktur. Can vardır, canlar da Hak’kın ve halkın huzurunda eşittir.