Bir yıldır. Süren, bu savaşı, çağın zirvesindeki insanlık, dünya, yener. Sonlandırır. Diye Umutlanmıştık. Sonlanmadı. CORONA Savaşı, bütün cephelerde, bütün şiddeti ile hala sürüyor.
    Koruma ordusu ile çevrili, Birleşmiş Milletler Toplantısına bile, CORONA Canavarı saldırmış. Brezilya Sağlık Bakanını yaralamış.
    Gazete yerime gelen bir eğitimci öğretmen, tedirgin bir ifade ile anlattı. ‘ Açılış, Daha bir iki hafta olmadı. Okullardaki sınıflar, bir, bir, kapanmaya başladı.  Giderek yayılıyor. Yayıldıkça da, Tekrar yeniden, geçen yıl yaptığımız gibi ONLİNE dediğimiz sistemle evlerden eğitim, vermeye başlayacağız. Bir yıl boyunca evlere kapatılan çocuklar, Okulu, sıralarını, arkadaşlarını, öğretmenlerini, o kadar çok özlemişlerdi ki. Biz, bunların yakından canlı tanıkları olduk. Şimdi onları, tekrar eve kapatmak, çok zor olacak. Okula göndermek istemediğim çocuğum. Kıyametleri koparıyor. İlla gideceğim. Diyor. Yeni tanıştıkları, sevdikleri arkadaşlarından, öğretmenlerinden, ayrılmak istemiyorlar. Anlayacağınız, CORONA okullarda giderek yayılıyor. Durum, kötü.’ Diyerek başını sallıyordu.
    Öğretmenin anlatımı beni korkutmuştu. Annelerini arayarak torunlarımı sordum. Okullarına gidip geliyorlarmış. Biz yaşlılara bulaştırırlar korkusu ile diye torunlarımızı bizimle görüştürmüyorlarmış.
    Milli Eğitim Müdürünü aradım. Büyük bir yoğunluğu içinde Nezaket gösterip bize zaman ayırdı. Öğretmenin dediği gibi, test sonucu iki pozitif çıkan öğrencilerin olduğu sınıflar, kapatılıyormuş. Bu tespitler sonucu bazı okulların sınıfları eğitime kapatılmış. Sayın Milli Eğitim Müdürünün övündüğü, ilimizdeki Öğretmenlerin hemen tamamının aşı yaptırmış olmaları, aşı yaptırmayan öğretmenlerin olmayışının okulları için bir güvence olduğunu söylüyordu. Okullarda da her türlü koruyucu tedbirleri aldıklarını söylüyordu.
    Sayın Milli Eğitim Müdürüne, son günlerde kamuoyunda çok ça tartışılan yurt sorununu da sordum. Yurt konusun da, Vali Beyin talimatları doğrultusunda Milli Eğitim Müdürlüğü olarak üstlerine düşeni yaptıklarını, Yurtlarını, misafir hanelerini, geçici olarak açıkta kalan öğrencilere tahsis ettiklerini, hizmet girmesi için çalışıldığı yurtlar için de ihtiyaç duyulan malzemeleri, sağladıklarını ifade ettiler.
    Sayın Belediye Başkanını da, aradım. Tunceli Halkının yakından tanıdığı, sevdiği, uzun yıllardır, hastanede genel cerrah olarak hizmet veren, hastane, sağlık sorunlarında, bütün hemşerilerine, yardımcı olan, Doktor Aydın Beyin Annesinin cenaze törenine katılmak üzere hazırlık yaparken, fazla zamanı olmadığı bir anda, son günlerde kamuoyunun gündeminde olan yurt sorununu sordum. Belediyenin yurt için hizmete açacağı binalarının olmadığı, var olan birkaç lojmanı yurt için hazırlayabileceklerini, açıkta kalan öğrencileri, ücretlerini ödeyerek otellere yerleştirdiklerini, belediyemizle diyaloğa geçen ailelerin talebi üzerine evlerde misafir ettiklerini, açıkta öğrenci bırakmama çabası içinde olduklarını, Vilayette oluşturulan koordinasyon kurulu ile de sürekli diyalog halinde olduklarını ifade ettiler.
    Soğuk havalar, gelince bu pis savaşın, daha da çok yayılacağı korkusu var. Koruyucu kalkan olan AŞI, ülke çapında henüz istenilen oranda yapılamadı. Hala çok insan, birinci aşısını yapmadan, yaşamını sürdürmektedirler. Aşı karşıtları için etkili mücadele edilmemektedir. Onlar, ÇORONANIN adamları olmalıdırlar. Onlara, özgürlük gerekçe gösterilerek, hoş görü ile bakılmamalıdır. Yaptırmak istemeyenlere her türlü yaptırım, ceza, vakit geçirilmeden, uygulanmalıdır. Pakistan’da yaptırmayanlar, hapse atılmaktadırlar.
     Bu savaşta, maske, mesafe, silahı, önemini, önceliğini, korumalıdır. Gazete yerime yakın bir yerdeki, dar bir alanda faaliyet gösteren kafelerin, önünde, açık alandaki masalarda, hemen her gün, maske takmayan, aynı masada, yüz, yüze, mesafesiz, oturarak, uzun süre oyun oynayanlar, toplum için büyük bir tehlikedir. Kafe sahibi mutlak, maske takmaları, mesafeli durmaları için uyarmalıdırlar. Maske takmayanı, kesinlikle kabul etmemelidirler. Taşıyıcı birinin uzun süre orada, oturması, oyun oynaması, bir sürü insan için büyük bir tehlikedir. Kafe sahipleri uyarmıyorsa, yetkililer, gezip sürekli uyarmalıdırlar. Bu bir ölüm kalım savaşıdır. Keyfiliğe bırakılamaz.
    Yazıyı yazarken, bizim ZAFER geldi. Çay söyledim. Maskesini çıkarmıyordu. Çay içerken bile aralıklı eli maskesindeydi. Karşımızda sokağın öbür başında bir grup genç toplu halde sohbet ediyorlardı. İçlerinde sadece birinin maskesi vardı. Diğerleri maskesizdi.
     Yazarken, Amerika’da, yaşayan, kafeteryası, marketi olan yakın bir arkadaşım, aradı. Yerinde misin? ’Dedi. Yerimdeyim. ‘Dedim. Dakika geçmeden içeri girdi. Özlememe rağmen, kendisini öptürmedi. El de sıkışamadık. Uzun zamandı. Göremediğim yüzünü kısa bir süreliğine açtı. Bizde böyle.’ Dedi. Amerika’da, özgürlüklerin yanında kültür seviyesi de yüksekmiş. Herkes sorumluluğunu biliyormuş. ÇORONA savaşı, Üçüncü Dünya Savaşı, orada başarılı bir şekilde sürdürülüyormuş. Nerdeyse toplumun tümü aşılanmış. Durumdaymış. Memleketini özlemiş. Gelmiş. Gelecekte dönmeyi de düşünüyormuş. Oturdu. Türk kahvelerimizi, yudumlayarak hasret giderdik.
    Geçen yıl, kâp kara bir yıl olmuştu. Yaşamımda, sürekli önemli bir yeri olan, sevdiğim canciğer arkadaşım, CANO AMACAYI, Yine sevdiğimiz bir arkadaşımız, eski belediye Başkanı Veli AYTAÇ’I, oyun arkadaşımız, aynı zamanda ALAMANCI, arkadaşımız, Ali AKBAYINI, bir, bir, kaybettik. Acımız, büyük olmuştu.
    Umarız bu yıl benzer acıları yaşamayız.