SAVULUN ANGARYALAR! KARA MURAT BENİM!

(İsimsiz angarya savaşçılarına)

 

            Hepimiz eski Türk filmlerini severiz. O filmleri defalarca seyrettiğimiz halde, bir kez daha karşımıza çıktığında mutlaka göz ucuyla şöyle bir bakarız. Ben de böyle bir film çıkınca kaçırmayanlardanım. Fırsatım oldu mu en az bir iki sahnesini seyrederim. O filmler arasında en çok “Kara Murat” filmlerini severim. Onların ayrı bir tadı vardır. Şu anda bazılarının güldüğü sahneler aslında dönemin sinemacılığında gerçekten takdir edilmesi gereken bir şekilde bin bir zorlukla çekilmiştir.

 

            Zor çalışma koşullarının yanında topluma birçok mesaj vermektedir, bakmasını bilene. Şimdi bir mesleğin evrimini ve eski Türk filmlerinde ki benzerlikleri anlatmak istiyorum size.

 

            Kara Murat’ ı hatırlayın neler yapıyordu filmlerinde? Padişahın emirlerini yerine getirmek için yalın kılıç dalıyordu Bizanslıların arasına, atlıyor, zıplıyor, tek mızrakla birkaç Bizanslıyı öldürüyor, bu kadar işin arasında da hem görevini yapıyor, hem de prensesi ve birkaç kadını kendine aşık edip bitiriyor filmi. Bir filminde Bizanslılar Türk esirler arasında onu ararken “Kara Murat kim?” sorusuna tek tek çıkıp “Kara Murat Benim” diye cevap veriyorlardı. Acaba aralarında “belki prensesi ayarlayabilirim?” diye düşünenler var mıdır bilinmez?

 

            İşte günümüzde bir meslek var ki gerçek Kara Murat olarak çalışmaya devam ediyor. En azından devlet (Maliye Bakanlığı, SGK, TUİK ve benzeri kurumlar) bunu böyle zannediyor. Çünkü yapılması gereken ne kadar angarya iş varsa bunu mali müşavirler ve muhasebeciler üzerinden yaptırmaya çalışıyorlar. Kendi veri tabanlarındaki adresler güncellenecek mükellef bilgi formu doldurulması lazım, ver muhasebeciye yapsın, iş kollarına ait SGK kodları hazırlanması lazım Kara Murat hazır, gönder yapsın. Devlet İstatistik Enstitüsüne ait veriler girilmesi lazım gönder Kara Murat’ a halleder. Devletin veri tabanına ait her ne lazımsa bunun girişi, düzeltilmesi dön dolaş mali müşavirin, muhasebecinin başında patlar. Zaten mükellefe göre vergiyi çıkartan, hatayı yapan, lüzumlu- lüzumsuz her şeyi bilmesi gereken hepsi mali müşavir ya da muhasebeci. Bir hastaneye gittiğinizde kulak burun boğaz doktorunun,  kalp ameliyatına girdiğini gördünüz mü? Gerçi bizim insanımız onu da yapmasını ister ama bu ayrı bir mesele!...

 

            Bu meslek son 20 yılda çok yol katetti. Vergi dairelerinde beyanname tahakkuk kuyruklarında ömürlerini törpüledi. Teknolojinin gelişimi ile beraber onlarda gelişti. Devlet ve mükellef arasında köprü kurmak için elinden gelen çabayı sarf etti. Ama her iki tarafta bunu anlamadı ya da anlamak istemiyorlar. Mükellefler mali müşavir ya da muhasebecilerinin her şeyi bilmelerini istiyorlar. Buna karşın bir su faturasını dahi ödememezlik yapmazken, mali müşavir ve muhasebecilerin paralarını en son vermeye çalışırlar. Kendilerine yapılacak hizmetin dakika sektirmeden bitirilmesini isterler.

 

            Devlet yanı ise, ilgili olsun olmasın ne lazımsa mali müşavirler ya da muhasebecilerden isterler. Buna rağmen verilen bir beyanda yapılan en küçük hata bile ağır para cezaları ile ödüllendirilir!.. Peki, mali müşavirler ya da muhasebecilerin devlete faydası nedir? Mali disiplinin ve mali kuralların takipçisi olan bu kişiler ayrıca devlet kademelerinde eleman tasarrufunu sağlamaktadır. Nasıl mı? Bu sıralarda İstanbulda 5 civarında vergi dairesi birleştirilme aşamasındadır. Örneğin duyumlarımıza göre Beyoğlu ve Galata vergi daireleri birleştirilmek istenmektedir. Neden? Çünkü daha önceleri maliye memurlarının yaptığı bir çok işi, veri girişleri ve benzeri işlerin çoğunluğu mali müşavir ve muhasebecilerin üzerine kaydırılmıştır. Veri girişi, beyanname tahakkukları ve benzeri işler elektronik ortamda mali müşavir ve muhasebecilerin üzerine aktarılınca vergi dairelerinde bu işleri yapanlar boşa çıkmış ve devlet baba da doğal olarak tasarruf fikrine yönelmiştir. Ancak kendi memurları herhangi bir veriyi yanlış girdiğinde memuruna karşı insaflı davranan maliye, muhasebe meslek mensuplarına aynı insafı göstermemektedirler.

 

            Biraz da iğneyi mali müşavirler ve muhasebecilere batıralım bu arada; mesleğin ve piyasanın bu hızlı gelişimi karşısında meslek mensuplarının çoğunluğu hala kişisel düşünmeye devam ederek hep bana hep bana demektedirler. Meslekteki geleceğin bir araya gelerek organize şirketler halinde çalışmak olduğunu kavrayamayan ya da kavramak istemeyen meslek mensupları halen berberler gibi tek başlarına, yalnız çalışmakta direniyorlar. Yeni ruhsatını almış meslek mensubu hemen bir ofis açıp beklemeye başlıyorlar. Müşteri kapıdan girecek işini ona devredecek gibi bir yanılgıya düşüyorlar. Sonuç; ne uzuyorlar ne kısalıyorlar. Ekmek parası çıkıyor ama kuru ekmekle de olmuyor ki!.. Bu şekilde çalıştıkları müddetçe de ülkemizde bu sektör içinde de bulunan küresel sermayenin ağırlığı altında ezilip gidiyorlar.

 

            Sonuç; Herkesin anlaması lazım (devletin, iş sahiplerinin, özellikle mali müşavirler ve muhasebecilerin) Ortaçağ kapandı, Kara Murat bir kahramandı ancak onun da devri bitti. Artık birbirlerinin eksik yönlerini tamamlayan birçok insanın omuz omuza çalışması gerektiği bir devirdeyiz. Meslek mensuplarının birleşip yerli entelektüel sermayenin oluşturulması gerekmektedir. Ayrıca devletin ve iş sahiplerinin bu meslek mensuplarının değerini anlaması ve ona göre davranması gerekmektedir, ancak o zaman sağlanan maksimum faydayı alabileceklerdir.              

 

                                              

YÜKSEL GÜLEÇ

     S.M.M. M.

[email protected]