7 Haziran seçimleri normal bir seçimden öte; hepimizin geleceğini belirleyecek bir seçim olacaktır. Bu seçim sadece milletvekillerini belirlemeyecek; ülkemizin kaderini, çocuklarımızın yarınlarını belirleyecek hayati öneme haiz bir referandum olacaktır.

                Türkiye’yi 13 yıldır yönetim siyasi iktidar kim ne derse desin; devleti parti devleti haline getirmiş bulunmaktadır. Devletin tüm kurum ve kuruluşları, siyasi yönetim kurum ve kuruluşlarına dönüştürülmüş, geriye sadece tek adam yönetimini yasal hale getirecek son nokta atışı kalmıştır. Bu son atışı da 7 Haziran seçimlerinde gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Eğer bu seçimlerde de istedikleri çoğunluğu sağlarlarsa, önlerinde hiçbir engel kalmayacak, başkanlık dedikleri; aslında gönüllerinden geçen “sultanlığı” “padişahlığı” ilan edeceklerdir.

                Peki, Türkiye halkları buna izin verecekler mi? Can alıcı soru ve yanıtı aranan konu bu. Bu sorunun yanıtını öyle çok ayrıntılı tahlillerle aramaya, yorumlar yapmaya gerek yok. Dünyada yaşanmış ve pratikte uygulanmış tek bir gerçek var. O gerçekte, ezilen halkların birleştiği ve ortak mücadele azmidir. Yani halk katmanlarının hep birlikte ortak iradeyle güç birliği yaparak direnmeleridir.

                               Yapılacak seçimlerde; ezilenlerin, sömürülenlerin, ötekileştirilenlerin, yok sayılanların, emekçilerin, kadınların oy verebilecekleri siyasi partiler mutlaka vardır. Türkiye’deki 12 Eylül’ün faşist miraslarından biri olan anti-demokratik seçim yasasına göre, parlamentoya girme şansı olan sadece 2 parti var. Birisi CHP diğeri de HDP.

                CHP’nin seçim bildirgesi son yıllarda açıklanan sosyal-demokrat içerikli en güzel bir program olmasına rağmen, mevcut siyasi yönetime dur diyebilecek kadar bir gücü yok. Keşke olsa ve tek başına da iktidar kursa, hiç itirazımız olmaz, tam tersi bizleri sevindirir.

                Geriye tek kalan da HDP. Tüm halk kitlelerinin, partili-partisiz her kesimin ortak istemi HDP’nin barajı geçmesi. Matematik gerçeklerde gösteriyor ki siyasal iktidarın altın vuruş özlemini yani sultanlık özlemlerini engelleyebilecek tek gerçek, HDP’nin barajı geçmesiyle olabilir.

                Durum böyle olunca, HDP’li olan- olmayan çok kişi HDP’ye oy vereceklerini belirtmelerine rağmen “BARAJI AŞMA” konusunda çokta rahat olunmaması gerekir.

                Bu seçimlerde esas beklenen ve sorulan soru şu. HDP’ye HDP bileşenlerinin haricindeki sol sosyalist-devrimci parti ve yapılarda siyasi mücadele veren kitlelerle HDP’ye daha önce oy vermeyen Kürt kimlikli kitlelerin bu seçimlerde HDP’ye oy verip vermeyecekleri.

                Daha önceki seçimlerde, sandığa gitmeyen ve hiç oy vermeyen milyonlarca sol düşünceye sahip kesimin; bu seçimlerdeki tavırları çok önemli olacaktır. Daha önceki seçimlerde, kendi dünya görüşüne uygun parti olmadığı gerekçesiyle oy vermeyenlere şunu sormak lazım. Şimdi hangi gerekçeyle oyunu vermeyeceksin? Günde beş vakit faşizmi anlatan o güzel kardeşlerimiz bugün gelinen noktada oyunu eksiğiyle, fazlasıyla Türkiye halklarının bir araya geldiği HDP’ye oy vermez iseniz, tarih önünde çocuklarınıza ne söyleyeceksiniz?

                Diğer sorumda, şimdiye dek HDP ye oy vermemiş Kürt kardeşlerimize olacak. Kobane’de yaşananlardan hiç mi ders çıkartmadınız oradaki mücadeleye tüm dünya halkları destek verdi. Siz orada yaşananları yok mu sayacaksınız? Yok saymıyorsanız, o zaman duruş sergileyeceksiniz.

                Bu nedenle bu seçimler bir noktada sosyalistlerin-solcuların, devrimcilerin, Türklerin, Kürtlerin, daha doğrusu ötekileştirilen tüm halkların demokrasiyle imtihanı olacaktır.

                Tarihi gerçekler bir kez daha göstermektedir ki; Kürtlerin yeri Alevilerin- ezilenlerin- solcuların- Türklerin- yanı; solcuların- devrimcilerin- Alevilerin- Sünnilerin yeri de Kürtlerin yanı olmalıdır.

                Bu birliktelik ben inanıyorum ki, karanlıkları aydınlığa çevirecek, otoriter tek adamlık yönetime, hukuksuzluklara son verecektir.

                Son olarak da şunu söylemeden geçemeyeceğim.    Devrimi gerçekleştiremedik, hiç değilse karşı devrime sandıklarda dur diyelim.