Olsun ki Düzgün Baba
Dilini konuşamadım
Kavuran sıcaklığın sinmiş bedenime,
Çok iyi anımsarım
Ateş rengindeki o akasya kokulu şehrim
Tabanlarım pişerdi adımlarken seni
Narin bir kız güzelliğindeydi kıvrılırken vadilerin,
Ta o zamanlar okşardım seni
Doyumsuz, kısık gözlerimle
Bir ressamın tablosuna duyduğu hayranlık gibi
Ve sadece bir çocuktum
Alımlı kayalarına çıkınca, yüreğim can çekişirdi
Haykırışlar tutardı titreyen sesimi
Şimdi çok uzaklardayım, çok
Düşünürken Munzur’un ninnisini
Yeniden sevdalanırım