Biz ki acıların sevdalısı, aydınlığın türküsü olan coğrafyada aykırı mevsimin çocuklarıyız. Umutlarımız bütün mevsimleri taşarken, yüreklerimiz bir yangın gibi ayazları delerek çıktı bahara.Merhaba, kardelenler, Nergisler, papatyalar..Mevsimi...
Nedense, bütün zorluklar, olumsuzluklar içimize uzanan bir yol gibidir. Kucaklaşmışız bir kere. Tarihin bütün dönemlerinde korku kapımızı, göç ellerimizde tutmuş, zaman bizi gam-kederle yoğurarak bu günlere gelmişiz. Gah dağların sinesine...
Acılar yüklenmiş bir halkın görüntüleri geçiyor gözlerimden. Yıkılmış evleri, feryatları, kışın buz kesen havası kadar bedenime işliyor. Sokaklar acılı feryatlara emanet. Yılların anıları yıkılan duvarlarla kum tanelerine karışmış,...
Kayıp zamanların derinliğinde, adeta kaybolmuş masumların çığlıkları yankılanırmış, bembeyaz gelinlikler giymiş dağlarında. Her karış toprağına iz bırakarak ve ardından yılları delerek taşırmış günümüze. Munzur taştan taşa...
Uzun zamandır Özgür Dersim'de yazamamanın yalnızlığını yaşıyordum. İnadımdan vazgeçerek, yeniden çaldım kapınızı. Yeniden merhabalar…Meğer ne çok özlemişim, doğasını, çiçeğini, havasını ve suyunu. Munzur'un coşkunluğunu...
Ağrıyan bir kentin ateşi sarıyor bedenimi. Uzaklar keskin bir bıçak gibi, saplanıyor yüreğime. Özlem mi desem, hasretlerden mi? Kimliğim yüreğim gibi düğüm düğüm. Rüyalarım çeker beni, Munzur'un derin vadilerine ve savaşlar yeniden...
Biz ki acıların sevdalısı, aydınlığın türküsü olan coğrafyada aykırı mevsimin çocuklarıyız. Umutlarımız bütün mevsimleri taşarken, yüreklerimiz bir yangın gibi ayazları delerek çıktı bahara.Merhaba, kardelenler, Nergisler, papatyalar..Mevsimi...
Ne fark eder farklı dinlerden olmak.Ayrı peygamberlerin ümmeti olmak önemli mi?Kilise, havra ve Camiİbadet şekillerinin farklı oluşu.Aynı dili konuşmak ne fark eder?Ortadoğu'ya bakalım!Bütün dinlerBütün dillerBütün peygamberlerin ümmetiMazlumlar,...
Yaşadığımız, eskittiğimiz, ağladığımız, sevdiğimiz, sevildiğimiz, heyecan duyduğumuz, doğduğumuz, öldüğümüz, yenilendiğimiz ve oradan geleceğe baktığımız bir yılın, yani üç yüz altmış beş güne veda etmek üzereyiz. Ayrılmak...
Hayat şimdi bir asmanın sarılışı gibi sarıyordur bedeni. Tıpkı iki sonsuzluğun arası gibidir yaşam. Mevsim yüreklerimizde demlenirken kışa, öksüz kalmış bir coğrafyanın sevdasına yanmak, tarifsiz bir acı gibidir. İşte yaşamı anlamlı...
Dışarıda gökyüzünün duru sessizliğine asılı kalmış güneşin altında yanıyorken, bir de ülkenin içinde bulunduğu durumun ölümcül sıcaklığıyla kavruluyoruz. Karanlığın örtmek istediği bir coğrafyada,...
Kayıp zamanların derinliğinde, adeta kaybolmuş masumların çığlıkları yankılanırmış, bembeyaz gelinlikler giymiş dağlarında. Her karış toprağına iz bırakarak ve ardından yılları delerek taşırmış günümüze. Munzur taştan taşa...
Zaman bizden çaldıklarıyla, adeta sesimize yankı vermeyen uçurumlar gibi, bizi yan yana dizilmiş yıllara yolcu ediyor. Geçmiş günlerimiz çığlık ve ateş rengindeyken, kanlara boyanan yılların ağırlığı bir yük gibi.. Oysa biz zamanın...
Mevsim sonbahar. Bütün ağaçlar yapraklarını içime dökmüş gibi. Nedense bu mevsimde, bir son duygusuna kapılıp, mevsimin bütün acısını her gün batımında yüreğimde hissediyorum. Âdeta zindanımı yüreğimde kurmuş gibiyim. Tam da...
Dersim'e olan sevgimiz, deyim yerindeyse çok zaman önceydi. Aslında zaman diye bir şey yokken bizim sevgimiz vardı. Bir elimiz yarındayken, bir elimiz ile düne tutunuyorduk. Oysa yarının telaşı ve dünün muğlaklığı ile bu gün dediğimiz...
Birileri hakkımızda ne kadar karanlık sözcük varsa sıralamakta ve bu yanlış bilinçte ısrar etmektedirler. İnancımızdan tutun da, soyumuz sopumuzla siyasetin kara delikleri kapatılmak istenmekte, bazen cellatlarına aşık olanlar, bazen de...
Şimdi ayazın çıldırırcasına doğayı kıskacına aldığı mevsimdir. Eksilerde seyreder silikleşen anılar. Ve Şubat ayı mevsimin selamını çoktan söylemiştir palavra meydanına. Bütün itirazların seslendirildiği sanat sokağında rüzgarlar...
Geçtiğimiz süreçlerdeki yolculuğumuzda beslenerek aldığımız enerji ve onları biçimlendiren referans noktası, deneyimlerimiz ve bize kazandırılan görünüş sanırım bize ait değil. Sosyal bir oyunun figüranları konumundaki bizlerin aldığı...
Mevsim sonbahar. Ne çabuk geçti sıcak yaz günleri. Ve aslında güz mevsimi bir elvedadır, ayrılıktır ve hüzündür. Doğanın suskunluğa bürünmesidir. Umutları mevsimin emanetine bırakmak gibidir. Yağmalanmış telaşları paslı bir yalnızlık...
Nedense, bütün zorluklar, olumsuzluklar içimize uzanan bir yol gibidir. Kucaklaşmışız bir kere. Tarihin bütün dönemlerinde korku kapımızı, göç ellerimizde tutmuş, zaman bizi gam-kederle yoğurarak bu günlere gelmişiz. Gah dağların sinesine...
Gözleri kanayan bir mevsimden geçiyoruz. Mevsimin sıcaklığı yangınlar içmiş bir coğrafyanın kaderinde, ihaneti ve korkuyu gelecek taze günlerin şafağına bırakabilecek mi? Uçurumların kenarında asılı duran kimliksiz,sade ve korkularla...
Beyaz gelinliklere büründüğün bu günlerde, orta yerde kalmış kuşların ve onca gülüşlerin mevsimin ödünü koparır gibi yayılıyor etrafa. Dağların el pençe duruyor mevsimin beyazında. Cimriliğinden olacak ki, mevsim sıcağını esirgiyor...
Zamana bir ad koymak istiyorsan, acının ve ihanetin karşısında onurlu bir direnişin, ilahi gerçeklerin, dünyalara sığmayan mazlumların, derinlerden gelen sesidir İmam Hüseyin. Zalimin ateşinden binlerce yanıp çoğalmış, zalimin karşısında...
Muharrem ayındayız. Kerbela faciası, kıyımı bu ayda yapılmıştır. Kerbela olayı tarihsel ve toplumsal haklılığa yaslanmış bir kıyımdır. Haksızlığa, adaletsizliğe karşı yapılan bu isyanı sevmemek, bir kıyım olarak ona yanmamak mümkün...