Sosyal medya paylaşımları nedeniyle dün akşam Elazığ’da gözaltına alınan Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, yurt dışına çıkış yasağı konulup adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Serbest bırakılmasının ardından Ercan, karayoluyla Dersim’e gelerek belediyenin Yeraltı Çarşısı üzerinde düzenlediği ‘deprem anında neler yapılır’ konulu panele Nasuh Mahruk ile birlikte konuşmacı olarak katıldı.

Panele, Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, ilçe belediye başkanları, STK’lar ve yüzlerce vatandaş katıldı. Panel başlamadan önce depremde yaşamını yitiren vatandaşlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.

‘YEDİSU EN ÇEKİNCELİ YER, 8 ŞİDDETİNE KADAR DEPREM OLABİLİR’

Yedisu Fay hattının 8 şiddetine kadar deprem üretebileceğini söyleyen Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “Gerginlik birikiminin boşalması gerekiyor. Boşaldığı zaman yerde kırık oluşuyor. Doğu Anadolu kırığı bugünkü Hatay’ın bulunduğu kesimden Osmaniye, Adıyaman’ın kuzeyinden Kahramanmaraş oradan da Malatya Elazığ. Tunceli’ye uğramıyor Bingöl’den Karlıova’nın bulunduğu yerden Kuzey Anadolu Fayı ile kesişiyor. Bu 15 milyon önce oluyor. Bu kaktırma devam ettiği için Doğu Anadolu da bu yükü kaldıramadığından bu kez ikinci bir kırık oluşuyor. Buda Hakkari’nin bulunduğu yerden Van, Bitlis, Muş ve Varto üzerinden Bingöl oradan Karlıova oradan da Erzincan üzerinden Tokat, Amasya’dan Bolu, Bolu üzerinden Adapazarı ve Kuzey Marmara yani İstanbul ve Selanik’e kadar gidiyor. Biz buna Kuzey Anadolu kırığı diyoruz. Bunun da yaşı 3 buçuk milyon. Kırık ne kadar yaşlıysa o kadar küçük deprem üretir. Genç olan Kuzey Anadolu kırığı yani bizim kuzeyimizde. Orada Kargapazarı kırığı yani Yedisu kolu var ve orası en çekinceli yer. Burası 8'e kadar deprem üretebilir. Kaldı ki 1939’da Erzincan’daki olan depremin 7.19 şiddetinde olduğunu biliyorsunuz ve bunun yıkım gücü 11’dir. Yaklaşık 33 bin kişiyi bir karakış gününde kimisini dondurarak kimisini de sobalardan çıkan yangınla yakarak canlarını almıştır” dedi.

‘DEPREM TAKDİRİ İLAHİ DEĞİL TAKDİRİ SİYASİDİR’

Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, depremin takdiri ilahi değil takdiri siyasi olduğunu ifade ederek konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Depreme, takdir ilahi değil takdiri siyasidir. Eğer bir ülke iyi yönetilmiyorsa, o ülkede ekonomi çökmüşse, eğitim çökmüşse depremin adı afettir. Dolayısıyla biz Kahramanmaraş depreminde bir depremden çok bir afet yaşadık. Büyüklüğünün de 7.6 olacağını söylemişiz. Bunu söyleseniz ne olacak? Ben, Tunceli’de 2 yıl sonra deprem olacak desem ne önlem alabilirsiniz? Buradaki yapı sayısı 3 bin 500. Deprem olan bölgede 13 buçuk milyon kişi yaşıyor. 4 milyon yapı var. Bu yapıların yüzde 52’si kaçak ve yüzde 25’i imar barışından yararlanmış. Yapılar eski yapılar. Yeni yapılar olsa dahi deprem yönetmeliğine uyanlar az. Yönetmelik var ama uymuyor.”

‘DEPREMİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ DEĞİŞTİREMEZSİNİZ ANCAK ONUN YAPI STOKLARINA OLAN ETKİSİNİ DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZ’

Nasuh Mahruk ise yapı stoklarının değişmesi gerektiğini belirterek “Yapı stoklarından tutun yasal düzenlemelere, kurumlarla ilişkilere, bürokratik düzenlemelere, eğitim sistemimize kadar. Yapmazsak ne olur? Şu an hala acılarını yaşadığımız gibi olur. Bu bir kader değil. Coğrafya kaderdir de bu bir kader değildir. Bu tamamen insan eliyle yükseltilmiş, travması, etkisi artırılmış bir insan kaynaklı problemdir. Depremin büyüklüğünü değiştiremezsiniz ancak onun yapı stoklarına olan etkisini değiştirebilirsiniz” ifadelerini kullandı.