Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Daha sağlam bir hukuk sistemi, daha güçlü bir demokrasi, daha geniş özgürlükler, reformcu kimliğimizin bileşenleridir” dedi.

Adalet Bakanı Gül, Anayasa Mahkemesi tarafından düzenlenen ‘Anayasa Mahkemesi’nin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi’ projesi kapsamında düzenlenen programa katıldı. Programda konuşan Gül, demokratik hukuk devletini korumak ve güçlendirmek için çıkılan yolda verilen mücadeledeki adımlarının kararlılıkla atıldığını vurguladı. Bugüne kadar yaptıkları çalışmaların hepsinde Türkiye’nin hak ve hürriyet çıtasının yukarıya çıkarıldığını belirten Bakan Gül, “Egemenliği sahibi olan milletimizin temel beklentisi insan haklarına bağlı hukukun üstünlüğüne saygılı adil ve

demokratik bir devlet düzeninin kurulmasıdır. 2002’den bugüne tüm politika belgelerimiz buna uygun bir yönelimi ortaya

koymaktadır. Türkiye’nin gücü demokrasiye sadakatten ve hukuka bağlılıktan gelmektedir. Bu çerçevede bireysel başvuru sistemi Türkiye’nin 2002’de girdiği milli iradeye ve hukukun üstünlüğüne saygıda çok önemli bir araçtır. Demokratik hukuk devletini korumak ve güçlendirmek için çıktığımız yol, mücadelemiz çetin ama bu konuda adımlarımız kararlıdır. Bugüne dek attığımız tüm adımlarla ülkemizin hak ve hürriyet çıtası hep yukarıya çıkartılmıştır. 2004 yılında temel hak ve özgürlüklere ilişkin anlaşmaları kanunun da üzerine çıkaran anayasal kurallar, bu konudaki hassasiyet ve özgüvenimiz en başta orta konmuştur. Bilgi edinme hakkı, sendika özgürlüğünün geliştirilmesi, kişisel verilen korunması diyerek ombudsmanlık gibi yeni kurumlar, yeni hak arama yolları yine getirilen düzenlemelerdendir. Devlet güvenlik mahkemelerinin ve sonrasında askeri yargının varlığına son verilmesi, sivil demokratik iradeyi esas alan anlayışımızın bir sonucudur. Aynı düşünceyle Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun da yine demokratik temellere bağlanarak demokratik meşruiyetinin güçlendirilmesi de bu çerçevede atılan önemli adımlardır” diye konuştu.

“Daha sağlam bir hukuk sistemi, daha güçlü bir demokrasi, daha geniş özgürlükler, reformcu kimliğimizin bileşenleridir”

İnsan Hakları Eylem Planı’nı oluşturan yaklaşımın hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı olduğunu söyleyen Gül, “Batı ülkeleriyle kıyaslanamayacak kadar iç ve dış güvenlik tehditlerine rağmen Türkiye hak ve özgürlükte de esas alan reform çizgisini büyük bir politik özgüvenle ortaya koymaktadır. Türkiye devleti özgürlükleri daraltan bir aygıt olarak değil, özgürlükleri koruyan, yaşatan ve geliştiren bir temel zemin olarak gören anlayışta cumhuriyetin ikinci yüzyılına yürümektedir. Amacımız bu temel çerçevenin daha da güçlenmesidir. Daha sağlam bir hukuk sistemi, daha güçlü bir demokrasi, daha geniş özgürlükler reformcu kimliğimizin bileşenleridir. Bu zemin üzerinde yükselen İnsan Hakları Eylem Planımızı oluşturan yaklaşım, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıdır. İnsanın onurunun mutlak dokunulmazlığıdır. Özgür birey güçlü toplum ve daha demokratik bir Türkiye vizyonuyla hazırladığımız bu belge bir bütün olarak insanı yaşat ki devlet yaşasın şiarımızı seslendirmektir. Çabamız, gayretimiz hiçbir vesayet odağının devlet ile vatandaş arasına bir daha asla giremeyeceği için Türkiye içindir” ifadelerini kullandı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan da bir ülkede mahkeme kararlarının etkili bir şekilde uygulanmasının o ülkedeki hukuk devletinin varlığının da ön şartı olduğunu vurguladı.

“Hukuk devleti bir söylemden ibaret değildi”

Mahkemeye erişim hakkının olmazsa olmaz unsurlarından birisinin de yargılama sonucunda verilen kararın hakkıyla icra edilmesi olduğuna değinen Arslan, “Anayasa Mahkemesi kararlarında vurgulandığı gibi yargı kararlarının icrası adil yargılanma sürecinin tamamlayıcı bir unsurudur. Eğer bir mahkemenin verdiği karar şu nedenle bu şekilde uygulanmıyorsa orada yargılama yapmanın da, mahkemenin karar vermesinin de bir anlamı kalmayacaktır. Bu yüzden mahkemeye erişim hakkının olmazsa olmaz unsurlarından birisi yargılama sonucunda verilen kararın hakkıyla icra edilmesidir. Bir ülkede mahkeme kararlarının etkili bir şekilde uygulanması, icra edilmesi, o ülkede hukuk devletinin varlığının da ön şartıdır. Anayasa Mahkemesi kararlarında sıklıkla vurgulandığı gibi mahkeme kararlarının icrasının hakkıyla sağlanmadığı bir yerde hukuk devletinden bahsedilemez. Çünkü hukuk devleti bir söylemden ibaret değildir. Mahkeme kararlarının icrası, Anayasa Mahkemesi kararlarının özelde icrası bir ülkede hukukun üstünlüğünün olduğunun da temel işaretlerinden biridir” dedi.

Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru sayısının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurudan daha fazla olduğuna işaret eden Arslan, sözlerine şöyle devam etti:

“İspanya ve Almanya’da yıllık ortalama 5-6 bin bireysel başvuru yapılıyor. Bu ülkelerin Anayasa Mahkemelerine yılda yapılan bireysel başvuru, Türk Anayasa Mahkemesi’ne neredeyse bir ay içerisinde yapılan başvuru sayısına tekabül etmektedir. Daha dramatik bir karşılaştırma, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 47 ülke taraf Türkiye dahil. 47 ülkeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvuru sayısından çok daha fazlası Türk Anayasa Mahkemesi’ne yapılıyor. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi bütün bu iş yüküyle mücadele ediyor ve bu iş yüküyle başa çıkmak için sürekli teyakkuz halinde, yeni tedbirlerle fedakarca çalışmaya devam ediyor. Hiç kuşkusuz mahkememiz bu artan iş yüküyle başa çıkmak ve tüm görev alanlarında önündeki işleri mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırmak için tüm gayretiyle, gücüyle çalışmaktadır.”