Munzur Vadisi Millî Parkı’nda yapımı kararlaştırılan Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nca [EPDK] Konaktepe Elektrik Üretim A.Ş.’ye verilen Elektrik Üretim Lisansı’nın yürütmesinin durdurulması ile iptali amacıyla 22.03.2010 tarihinde Danıştay’da dava açmıştım.

Lisansa karşı dava açmamın sebebi Danıştay 13. Dairesi’nin 2009 yılında verdiği bir kararında belirttiği “santral kurulması için ise 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan üretim lisansı alınmasının zorunlu tutulduğu göz önünde bulundurulduğunda, davacıların söz konusu lisans işlemine karşı dava açmaları gerektiği” gerekçesiydi.

Lisans kimilerince iddia edildiği gibi “ara işlem” değil Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 17. maddesine göre doğrudan baraj ve HES inşaatına başlanması yetkisini de içeren nihaî ve kesin işlemdir. Bu bakımdan lisans doğrudan, HES projesinin “esas”ıdır.

Açtığım dava neticesinde Danıştay Onüçüncü Dairesi 11.10.2010 tarihli ve 2010/995 Esas sayılı kararıyla; Konaktepe Elektrik Üretim A.Ş. tarafından yapılacak Konaktepe Barajı-Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II için 2873 sayılı Millî Parklar Kanunu, Millî Parklar Yönetmeliği ve Orman Sayılan Alanlarda Verilecek izinler Hakkında Yönetmelik kapsamında Çevre ve Orman Bakanlığı’nca verilmiş bir izin ve yapılmış herhangi bir tahsis bulunmadığı, Munzur Vadisi Millî Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı’nın onaylanmadığı, Maliye Bakanlığı’nca söz konusu proje için herhangi bir tahsis yapılmadığı, yine üretim lisansı sahibi şirket ile su kullanım hakkı imzalayan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne de 2873 sayılı Kanun ve ilgili yönetmeliği uyarınca herhangi bir izin verilmediğinin dosya içeriğinden anlaşıldığı, millî park niteliğini taşıyan Munzur Vadisi’nde su kaynaklarının kullanımı ve işletilmesinin yasak olduğu, Millî Parklar Kanunu ve ilgili Yönetmelik hükümleri uyarınca kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk koşullarının gerçekleştiğinin ilgili Bakanlıkça ortaya konulmamış olduğu ve projenin hayata geçirilebilmesi için anılan koşulların ortaya konulması gerektiği, dava konusu işlemin 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 1. maddesine ve 2873 sayılı Millî Parklar Kanunu ve ilgili Yönetmelik hükümlerine aykırı olduğu gerekçeleriyle yürütmenin durdurulmasına karar vermiş neticeten Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II’nin yapımı durdurulmuştu.

Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin Konaktepe Barajı ile Konaktepe HES I ile HES II’nin yapımının durdurulmasına dair kararına, EPDK ve Konaktepe Elektrik Üretim A.Ş. itiraz etmiş ve fakat yapılan itiraz, Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun 26.05.2011 tarihli ve YD İtiraz No: 2010/1147 sayılı kararı ile kesin olarak reddedilmişti.

Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu, Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin kararında belirtilen gerekçelerden başka “Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 10. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendi uyarınca lisans verilebilmesi için ÇED Raporu alınması gerektiği düzenlemesinin getirilmiş olması karşısında, dava konusu elektrik üretim lisansının verilebilmesi için ÇED Raporunun da aranması gerektiği sonucuna varılmıştır.”  gerekçesine de kararında yer vermiştir. Bu karar geçen yıl 28.07.2011 tarihinde Tunceli’de kamuoyuna açıklanmıştı.

Açtığımız dava kapsamında verilen Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun bu kararı ile birlikte Munzur Vadisi Millî Parkı’nda yapımı kararlaştırılan Konaktepe Barajı ve HES I ile Konaktepe HES II’nin inşaası için mutlak surette Çevresel Etki Değerlendirmesi [ÇED] sürecinin işletilmesi gerektiği kesin olarak karar altına alınmıştır. Anılan karara Danıştay İdarî Dava Daireleri’nin üyeleri olan 45 yüksek hâkim imza atmıştır.

Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun kararı Munzur Vadisi’nde yapımı kararlaştırılan Bozkaya Barajı ve HES, Kaletepe Barajı ve HES ile Mercan Vadisi’nde yapımı kararlaştırılan Akyayık Barajı ve HES için de ÇED v.s. yönünden emsal nitelikte ve bağlayıcı bir karardır. Zira bahsi geçen baraj ve HES’ler Munzur Projesi kapsamında olup aynı hukuksal şartlara tabidirler.

Geçen hafta kamuoyuna açıklanan Ankara 10. İdare Mahkemesi kararında, gerekçe olarak, yukarıda sözü edilen ve açtığımız davada verilen Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun kararına yer verilmiştir.

Ankara 10. İdare Mahkemesi karar gerekçesinde:

“Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulunun 26.05.2011 tarih ve 2010/1147 sayılı kararı gereğince söz konusu projelere devam edilebilmesi içen ÇED raporunun alınması gerektiği, Mahkememizin 29.12.2011 tarihli ara kararı ile anılan karar uyarınca Çevresel Etki Değerlendirme Raporunun hazırlanıp hazırlanmadığının sorulduğu, 27.01.2012 tarihinde kayda giren cevabi yazıda ise Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği çerçevesinde Konaktepe I ve Konaktepe II HES İnşaatı projeleri için herhangi bir başvuru bulunmadığının belirtildiği, dolayısıyla ÇED raporu alınmadığı anlaşıldığından, davacılar tarafından yapılan başvurunun bu gerekçe ile reddine ilişkin işlemlerde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” hususuna yer vermiştir.

Görüldüğü üzere Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin kararı, açtığımız dava sonucu verilen Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun verdiği kararı tamamen kendine gerekçe yapan bir karar olup Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II’nin asla yapılamayacağını değil projelere devam edilebilmesi içen ÇED raporunun alınması gerektiğini vurgulayan bir karardır.

Munzur Projesi kapsamındaki tümü enerji amaçlı baraj ve HES projelerinin geçmişte sahip olduğu ÇED muafiyeti de zaten yukarıda da belirtildiği üzere tarafımızca açılan dava sonucu verilen Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun kararı ile kaldırılmış ve anılan karar ile hukuksal olarak Munzur Vadisi Millî Parkı’nda yapımı kararlaştırılan tüm baraj ve HES projeleri için ÇED zorunluluğu getirilmişti.

Hal böyleyken Ankara 10. İdare Mahkemesi kararı -Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II’nin inşaası açısından- Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin kararı ile Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun kararının ötesinde yeni bir durum üretmemektedir. Bu bakımdan “Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile HES II’nin yapımı tamamen İptal edildi” demek için hukuken çok ama çok erkendir.

Bir Baraj ve HES’in inşası için ÇED sürecinin işletilmesi gerektiğinin ortaya konulması o baraj ve HES’in asla yapılamayacağı anlamına kesinlikle gelmez. Örneğin hali hazırda Pülümür Barajı ve HES için ÇED süreci işletilmektedir. Hali hazırda inşa halinde olan Tatar ve Pembelik Barajları için de ÇED süreci işletilmiştir.

Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin Konaktepe kararı Uzun Devreli Gelişme Planı’nın onaylanmaması gibi çok daha güçlü gerekçelere yer veren bir karardır.

Kaldı ki yüksek mahkeme niteliğinde bulunan Danıştay’ın idarî uyuşmazlıklar açısından en yetkili karar organı durumunda bulunan Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun,  Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II için verilmiş çok önemli bir kararı varken ve aldığımız bu karar, ilgililer tarafından Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin dava dosyasına sunulmuşken alt derece mahkemesi konumundaki Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin Konaktepe Projesi için farklı bir karar vermesi hukuken imkânsız gibidir.

Nitekim, karar sonucu geçen hafta kamuoyuna açıklanan Ankara 10. İdare Mahkemesi’nce görülen davanın evvelki aşamalarında, Konaktepe Projesi’nin v.s. yürütmesinin durdurulması istemi mahkemece reddedilmiş ve anılan red kararına Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne yapılan itiraz da reddedilmiştir. Daha sonra Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun kararının dava dosyasına sunulması üzerine kamuoyuna aktarılan kararın verildiği açıktır. Bu husus karar metninden açıkça anlaşılmaktadır.

Danıştay Onüçüncü Dairesi kararı ve Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu kararı geçmişte tarafımızca kamuoyuna açıklanmıştı. İsteyenler bu kararları http://cevrehukuku.net/index.php/danistay linkinden temin edebilir.

Belirtmek isterim ki uzun yıllardan beridir baraj ve HES’lere karşı yürüttüğümüz hukuksal mücadelede çok önemli kazanımlar elde ettik. Sırf bu sebeple,  kamuoyunca yakından bilinen bazı şahıs ve çevreler kendilerince fırsat bulduklarını sandıkları zamanlarda vicdan ve insaf ölçütlerini aşarak şahsıma karşı büyük bir olumsuz tutum sergilediler ve aleyhime kampanyalar yürüttüler. Hatta kimilerince Munzur Vadisi Millî Parkı’nın 1. Derece Doğal Sit Alanı ilan edilmesi için yürüttüğüm hukuksal mücadele kasıtlı olarak bazen kendilerine bazen başkalarına mal edildi. Aynı çevreler Munzur Vadisi Millî Parkı üzerinde yapımı kararlaştırılan baraj ve HES’ler için hayati öneme sahip Danıştay Onüçüncü Dairesi ve Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu kararlarını kendilerince değersiz görüp, gösterip ısrarla görmezden geldiler. Bu kapsamda, geçen yıl düzenlenen 11. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nin hemen öncesinde elimize ulaşan ve festivalin ilk günü Millî Park Tabelası önünde açıkladığımız Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun Konaktepe kararı, festival kapsamında baraj ve HES’lere karşı düzenlenen geleneksel çevre yürüyüşünde gündeme dahi getirilmedi. Ve fakat gelinen noktada görüldüğü üzere alınan kararlar artık mahkeme kararlarına gerekçe oluyor.

Bir ağabeyin söylediği gibi  “Tunceli çelişkiler kenti”.

İşin garipliğine bakın ki baraj ve HES’lere karşı yürüttüğüm mücadelede HES şirketlerinden görmediğim direnci malûm çevrelerden gördüm.

Konaktepe Projesi, açtığımız dava sonucu verilen Danıştay kararı ile zaten hukuksuzluğu çok önemli gerekçelerle karar altına alınarak 11.10.2010 tarihinde durdurulmuş ve Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun 26.05.2011 tarihli kararı ile de ÇED zorunluluğu getirilmiş bir projedir. Bu açıdan, Tunceli’de inşa edilmiş ve inşa aşamasına gelmiş başkaca HES projelerine karşı mücadele edilmesi daha önemlidir. Örneğin halihazırda inşa edilmiş ve edilmekte olan baraj ve HES’ler sebebiyle Peri Vadisi ekolojik olarak iflas etmiş duruma getirilmiştir. Çevre mücadelesinin yaygınlaştırılması elbette bu bakımdan çok önemlidir. Bu alanda çaba sarfederek farkındalık üreten herkesin çok değerli işler yaptıklarını ve çevre mücadelesi veren herkesi ve bu kapsamda gerek ilimizde gerekse de ülkenin dört bir yanında emek ve vakit harcayarak gönüllü olarak çevre davalarını takip eden meslektaşlarımın emeklerini takdir ettiğimi, bir sosyalist olarak emeklerine saygı duyduğumu belirtmek isterim. 

Millî Park’ta yapımı kararlaştırılan baraj ve HES’ler açısından Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın son süreçte aldığı çeşitli kararlar sebebiyle Munzur ve Mercan’ı daha sıkıntılı ve tehlikeli bir sürecin beklediğini ekleyeyim. Munzur Vadisi için daha çok uğraşmamız ve mücadele etmemiz gerektiğini ve asıl dava maratonun bundan sonra başlayacağını da.

Son olarak, çok hoşuma giden “Saraylara Savaş, Kulübelere Barış” sözünü uyarlayarak bitirelim: Barajlara, HES’lere Savaş; Vadilere, Derelere Barış!

Barış Yıldırım [[email protected]]