MUHARREM ORUCU VE ÖNEMİ

 

Kurban bayramı Hicri Takvime göre, Zilhicce Ayı’nın 10. günü başlar. Kurban bayramının 1. gününden başlayarak 20 gün sayılır. 20. günün akşamı Muharrem Orucu için niyet edilir ve oruç başlar. Muharrem orucundan önce 3. günlük Masumu Pak orucu tutulur. Bu oruç Küfe’de şehit düşen Müslim Akil oğulları İbrahim ve Muhammed için tutulur. Müslim Akil, İmam Hüseyin’in amcasının oğludur.

İbrahim ve Muhammed ise, amcasının torunlarıdır. 3. günlük Masum-u Pak ve 12 günlük muharrem orucu olmak üzere toplam 15, gün oruç tutulduktan sonra muharrem ayı’nın 13. günü kurbanlar tığlanır ve “Aşure” dağıtılır. Kurban İmam Zeynel Abidin’in Kerbela katliamından kurtuluşunun şükranıdır. Muharrem ayı kutsal aydır. Muharrem ayı haram aylardandır. Bu ayda savaşmanın yasak olduğu Kuranı Kerimde açıkça belirtilmiştir.

Muharremde eğlence yapılmaz. Can incitilmez, kan akıtılmaz. Düğün, nişan, sünnet törenleri yapılmaz, bu günlerde eşler arasında nefsani ilişkiler olmamalı. Kerbela şehitlerinin çektikleri susuzluğu hissetmek için su içilmez eğlence yerlerine gidilmez. Saf su içilmez. Sağlıklı ve sıhhatli olup da oruç tutanlar için su içmemek çok sevaptır. Çünkü Hz. Hüseyin 72 yakınlarıyla birlikte Kerbela’da susuz bırakılmıştır. Kerbela acısını yüreklerde hissedebilmek için susuzluğu yaşamak lazımdır. Ancak, vücudun suya ihtiyacı olduğundan aşırıya kaçmamak kaydıyla, ayran, çay vs. gibi sıvı içecekler alınabilir.

Alevi İnancı şekilciliğe takılıp kalmayı değil, özünü benimser aklın ve ilmin yolundan ayrılmaz. Önemli olan İmam Hüseyin’in ve diğer Kerbela şehitlerinin çektikleri acıyı ve zorlukları beyninde, kalbinde ve gönlünde duymaktadır. Onlar gibi düşünüp, onlar gibi yaşayıp, onlar gibi inanmaktır. Zalime karşı çıkıp, mazlumdan yana olmaktır. Eline, diline, beline sadık olup insanca ve onurluca yaşamaktır. Onlara layık olmaktır, ölmeden önce ölmek öldükten sonra yaşamaktır. Allah'ın alemlere rahmet olarak gönderdiği elçisi Muhammet Mustafa’nın ve Ehli Beyti’in huzuruna anlı açık yüzü ak ve pak çıkmaktır. Onların bıraktığı onurlu mirasa sahip çıkmaktır. (Ahzap s, 33)

Tüm peygamberler zamanında üç günlük Hızır Orucu ve Muharrem orucu tutulurdu. Çeşitli kaynaklar Muharrem ayı’nın 10’cu günü birçok olay gerçekleştiğini söylüyor. Bunlardan bazıları şunlardır. Adem peygamberin bağışlanması, Nuh peygamberin gemisinin tufandan kurtulması, Yunus peygamberin balığın karnından kurtulması, İbrahim peygamberin Nemrut’un ateşinden kurtulması, İdris peygamberin göğe çıkması, Yakup peygamberin oğlu Yusuf peygamberin atıldığı kuyudan kurtulması, Eyüp peygamberin dertlerden kurtulup sağlığına kavuşması, Musa peygamberin firavundan kurtulup kızıl denizi geçmesi İsa peygamberin göğe çıkması ve son olarak Hz. Muhammed Mustafa'nın, müşriklerin zulmünden kurtulmak için Mekke’den Medine’ye Hicretinde sağ selim Medine’ye dönmesine şükran olarak oruç tutar, aşure yapar. Peygamberler için kavuşma, kurtulma, müjde günü olmuştur.

 

Peygamberin ümmeti sayılan kişiler tarafından bu mübarek ay peygamber torunlarına zulüm günü olmuş ve şehit edilmişlerdir. Bu mübarek günleri Emeviler tarafından zulme çevirmişlerdir. Tüm yakınlarını, evlatlarını ve kendi canını Hakk yoluna insanlık sevgisi adına, Ceddi Hz. Muhammed’in kurduğu dinin mücadelesini şahadet şerbetini içerek İslam dininin ebediyete kadar devamına vesile olmuştur. (İsra Suresi ayet 77) “Ey habibibim, senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de uyguladığımız yasa budur. Sen bizim yasada değişiklik bulamazsın. “ Bu ayetin hükmüne göre tek Tanrılı dinlerde inanış ve ibadet aynıdır.

(El fecr suresi ayet 1. 2) Ya Muhammet o muharremin on sabahı ve akşamı hakkı için ve çift olup duranlara ve dahi on gecelere and olsun ki akıl sahipleri onlara itibar edip son amaçlarını onunla inceleme ve araştırma yaparlar denilmektedir.

Bu emirlerden on gün ve geceye and içen Allah’ın bu gün ve gecelerini oruçla geçirenlerin Allah’a itaat edenler olacağını açıklaması’nda muharrem orucunun Allah’ın emrettiği ve müminlerce tutulması gereken oruç olduğunun en açık kanıtıdır.

“Şehin al müşlem” isimli kitap’ta Hz. Muhammet’in on gün Muharrem orucu tuttuğunu ve Hüseyin’e matem diye oruç tutturduğunu yazmaktadır yine aynı kitapta Muharrem orucunun Hz. Muhammet döneminde farz olduğu, peygamberin Hakka yürümesinden sonra müminlerin orucu olun Muharremin tutulmadığını, Müslümanların Ramazan orucunu farz yaptıklarını yazmaktadır.

Değerli Canlar; Hz. Muhammet (Sav) size iki emanet bırakıyorum biri Kuran diğeri Ehl-i Beytin diyor. Hz. Resul, Allah’a Resulüne, Kurana inanan müminler Ehl-i Beyit’in yasını tutmalı, acısını duymalı ve Hüseyin’i Kerbela için gözyaşı dökmelidir.

Bütün ibadetlerde riya vardır, ama oruçta gözyaşında riya kesinlikle yoktur. Niye yoktur?Allah’la kul arasında olduğu için, tamamen kendi rızalığıyla olduğu için, kendi iradesiyle muharrem orucu tutulduğu için riya yoktur. Çünkü Ahlak, edep, vicdan ve adaletten şaşmayan Ehli Beyt yolu bunu gerektiriyor. Her tür ahlaksızlıkları, vicdansızlıkları, adaletsizlikler ve zulümleri red eden bu inanç yolumuz, İmam Hüseyin de Kerbela da 72 yaren ile birlikte şehit düşerken izzetiyle bu yol için Hakka yürümüştür.

Eğer oruç birilerine hoş görünmek için tutuluyorsa bunun hiçbir anlamı yoktur. Alevilerde yalnız aç kalmak değil aynı zamanda açı arayıp onu doyurmanın da adıdır Oruç. Hz Peygamber efendimiz birçok oruç tutan vardır ki, bunların alacağı sevap aç ve susuz kalmaktan başka bir şey orucu değildir diyor. Çünkü oruç beden orucu, gözün orucu gafletten men olmaktır. Dilin orucu yalandan men olmaktır, kulağın orucu yasaklanmış şeyleri işitmemek tir, nefsin orucu hırs ve şehvetten kendisini korumasıdır, kalbin orucu bütün nefsane duygulardan arınıp beşeri sevgiden uzaklaşmaktır. Ruhun orucu dünya malına tamah etmemek, sevgiye kavuşmaktır. Sırrın orucu haktan gayrısını görmemektir. Batındaki oruç haktan gayrısını görmemektir. İşte orucu bütün bedenle tutmak gerekir.

MUHARREM ORUCUNUN YASAKLARI

Muharrem Orucunun veya muharrem ayının en büyük problemi budur desek yanlış söylememiş oluruz. Çünkü Alevi inancında her şey yerli yerine oturmadığı için, merkezi bir otorite oluşturulamadığı için, ister istemez yöresellikler/ farklılıklar olması kaçınılmazdır. Kur’an, “dini zorlaştırmayın, kolaylaştırın” demesine rağmen muharrem ayı gelince kelimenin tam anlamıyla zorlaştırılması için elden gelen her şey yapılmış veya yaptırılmıştır. O kadar çok yasaklarla karşılaşırsınız ki âdetâ yasaklar bombardımanına tutulursunuz. Birileri bu orucun tutulmaması için her şeyi yapmıştır. Oysa Kur’an; “Zora sürme, sıkıştırmak, bunaltmak için indirilmedi. “ (Taha, 2) der. Oruç, daha önce de belirttiğimiz gibi istek ve aşkla tutulmalıdır. Tüm uydurma merasimler, yapay şartlara bağlanmamalıdır. Çünkü Alevi İslam inancı şekilciliğin adı değil, özü kabullenmenin adıdır. Muharrem ayın da öz yok edilmiş, şekilcilik ön plana çıkartılmıştır. Domates, patlıcan, soğan, patates, elma, portakal, v. s. kesmek yasak. Niçin? Bizim köyde öyle yapıyorlardı. Bu yasakların kaynağı neresidir? Diye sorulduğunda da; işte o meçhul dur. Tasavvuf, aklın ve ilmin adı ise o zaman sormak isterim: Bir Alevi memur, tıraş olmadan, banyo yapmadan nasıl işine gidecektir? Bir subay bu şartları yerine getirmeden nasıl görevini yapacaktır? Önünde iki seçenek vardır; işinden istifa edecek veya orucu tutmayacak. Hangisini yapmak istersiniz?

Dün köylerimizde bunu uygulayabilirdik ama şimdi köyde değiliz ki! Diğer bir soruda: On iki gün boyunca su veya sulu gıdalar hiç almadan orucumuza devam edersek, insan vücudunda tahribatlara yol açmaz mı? Amaç, sağlıklı insanı bu koşullarda oruca sürükleyip hasta etmek mi yoksa sağlığını koruyarak mı orucunu tutmalıdır? Hangisi?

Allah insanlara zulüm etmeyi sevmez. Zulüm nefsimizdendir. Öyleyse vücudumuza zulüm etmeden sağlıklı başlayıp sağlıklı orucumuz bitirmeliyiz. Aklımızla, ruhumuzla bu orucu yaşamalıyız. Tutulur olabilmesi için bu kadar mesnetsiz yasaklardan kaçınmalıyız.

Öyleyse muharrem ayında neler yapmamalıyız? Muharrem ayın da eğlence yapılmaz; kan akıtılmaz, kurban kesilmez, can incitilmez, düğün, nişan, sünnet ve benzeri eğlenceler yapılmaz. Et yenilmez, su içilmez, eğlence yerlerine gidilmez. Et niçin yenilmez? Kan akıtılmaması için yenilmez. Su içilmez. Kerbela da Hz. Hüseyin ve sevenlerinin çektikleri sıkıntıları, susuzluğu hissetmektir. Ruhumuzda yaşatmaktır. İmam Hüseyin’in ve diğer Kerbela şehitlerinin çektikleri acıyı ve zulmü beynimiz de, kalbimizde ve yüreğimizde hissetmektir.

Onlar gibi yaşayıp, onlar gibi inanıp, onlar gibi yaşamamızı pak etmeliyiz. Zalimlerden yana değil, mazlumlardan yana olmanın değerini ve faziletini bilmeliyiz. Ahlaklı yaşayıp, kul hakkı yemeden, onurlu yaşamanın erdem olduğunu bilmeliyiz. Yarın ulu divana yani anların karşısına alnı açık, yüzü ak çıkmalıyız. Çünkü Kur’an; “İmamlarımızla birlikte sorgu, sual edileceksiniz” diye buyuruyor. Muharrem orucunu tutmadan, matemini yaşamadan hangi yüzle onlardan şefaat dileyebilirsiniz ki! Hangi yüzle….

Kısaca, Orucumuzu tutacağız, matemimizi yaşayacağız. Ama on iki gün boyunca yıkanmadan, tıraş olmadan, elbise değiştirmeden değil, bunları yaparak ama matemde olduğumuzu hiç unutmadan tertemiz yaşayacağız. Allah hiç pisliği sever mi? Sulu gıdalar alarak, su mümkün olduğunca içmeyerek, çayınız ve diğer içecekleri içerek ama zevkini yapmadan ihtiyacımız kadar matemimizi yaşayacağız.  Allah sırrı Kerbela’nın hakkı için oruçlarımızı ve matemimizi kabul eylemesini dilerim.

www.alikaya.org