"ae ra bırae exretê, kam savano vaco jüano, jibeno
jilê koyi de fetelino, çherxê vayi de çherexino
niseno ro tecelê xo ser şüaron vano
zalalo vano jüanê hometê, hama nu kêm kêmo bino
ae ra bıra, jüano: naz u duazê iqrariye, vaz u awazê
zerrêweşiye, çêrangê çêyiyo; sêrengê ra pers dano,
sergêrdao. zurê dina ra dürr, zorbajiye ra bêzaro
elbruzo, zagroso, muzıro. ğezalê koan de rêça
xızırio. golo bêbıno. bêviro. vano.."

"ol sebeple ahret kardeşim, kim ne derse desin dildir, inciniyor.
dağın uçurumunda dolaşıyor, rüzgârın döngüsünde döneniyor.
oturup ağıtlar yakıyor bahtına.
kutsaldır diyor kainattaki her dil ama bu yokluk başka bir yokluk
ki dildir; naz ile duazı ikrar vermenin, söz ile avazıdır
iyi kalpliliğin, evin payandasıdır. yücelerden ses verir,
dağlıdır. dünyanın yalanından uzak, zorbalıktan bıkkındır.
elbruz’dur, zağros’tur, munzur’dur. dağların ceylanları ile hızır’ın ayak izidir.
dipsiz göldür. hafızasızdır. söyler.."

İçeriğiyle, siir ve müzik olarak, kayıp seslerin izini süren Suredar, referanslarını Dêrsîm-Kırmanc geleneğinden alan bir anlatı albümüdür. Kırmancki (Zazaki/Dımılki) dilinin ve içinde yaşam bulduğu kültürün kayıp hafızasına, arkaik seslerine ulaşma çabası, gah sözle gah tınıyla kadim olanı duymaya, hatırlamaya ve bunu vesile kılarak hatırlatmaya dönüşüyor. Türkçe’de "ağacın kızıllığı ya da kızıl ağaç" anlamına gelen Suredar; yasaklamaların, yoksamaların, modern dünyanın kuşatmalarının içinde kaybolmaya yüz tutan bir dilin, kültürün ve varoluşun hafızalardan silinmek istenen engin okyanusuna bir damla iyimserlik taşıma çabasıdır.

Kollektif bir çalışmayla üç yılda ortaya çıkan albümün şiirleri hatırlama hatırlatma izleğini, sanat ve edebiyatın etik-estetik olanakları içinde doğanın aklından da beslenerek sürdüren Mehmet Çetin tarafından yazılıp okundu. Müzikleri ve düzenlemeleri ise; kadim ve orjin olana ulaşma çabasıyla "Raa Sure" adında kendine özgü bir akort düzeni ve çalım tekniğini yola düşüren Umut Akar tarafından yapıldı.

Bir ateşin başında, eski bir söylenceden esinle başlayan albüm, sözü/anlatısı ve sound’uyla, dinleyiciyi; gerçek ile düş, geçmiş ile gelecek ve dün ile bugün arasındaki sınırların kalktığı bir iklim ve ruh haline sürüklüyor. Albüm boyunca bazen kederli bazen iyimser; gah bir ırmağın kenarında, gah bir dağın yamacında; yanık bir meşe ağacının kederini, yeşil bir yaprağın, börtü-böceğin sesini veya bir dervişin, bir kavmin çığlığını duyarsınız. Orada Suredar kolunuza girer ve sizi masalımsı bir dünyanın içinde dolaştırır.

suredar_ic.jpg