9 Ağustos 2015 tarihinde Fikret Otyam mücadeleyle dolu seksen dokuz yıllık yaşama veda etti. Hani derler ya, “on parmağında on hüner” deyimine uygun bir sanatçıydı. Uğraşları arasında ressamlık, fotoğrafçılık, gazetecilik ve yazarlık vardı. Ayrı ayrı yetenek isteyen bu uğraşları kişiliğinde bütünleştirebilmiştir.

        Fikret Otyam’ı liseli yıllarımdan beri izlemeye, okumaya çalışırım. Nazilli’de bir kitapçı vitrininde “Kara sevdam, Anadolum” adlı kitap dikkatimi çekmişti, almak istiyordum. Sonunda küçük harçlıklarımı biriktirerek o kitabı alabildim. Kitabın başlığı beni çok etkilemişti, şiir gibiydi. Kitap adlarının okuyucu üzerinde ne kadar etkili olduğunu bilirsiniz. Kitabı heyecanla okumaya başladım; okudukça ne kadar bilmediğim şey varmış dedim. Bu kitap “ Gide Gideler” adlı röportaj kitaplarından birinin adıydı. Kitapta topraksız, az topraklı aileler ve göçerler film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçiyordu. Ülkenin doğusundaki toprak sorunu yaşamın içinden bize gösteriliyordu. Okurken bu sorunlar çözümsüz bırakılmamalı diyorduk; köylü çocuğu olduğumuzdan anlamakta hiç zorlanmadık.

        Fikret Otyam’ın bu röportajları çok etkiliydi. Birçok okuyucu onun röportajlarının sürekli izleyicisi olmuş, çok şeyler öğrenmiştir. O, gerek röportajlarında, gerekse diğer yazılarında ülkenin doğusuyla, batısıyla, planlı programlı ve dengeli kalkındırılmasını istemiştir. Hep işi, aşı, ekmeği olan; karnı tok, sırtı pek insanların yaşadığı bir ülke düşlemiş, yazılarını onlar için yazmış bir halk sanatçısıdır.

         Otyam, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi çıkışlı olmasına rağmen resimleri halkın sorunlarıyla iç içedir. Akademik bakıştan uzaklaşmış, halkın yaşamını eksen alarak doğal bir anlatıma ulaşmıştır. Resimlerinde çalışan, üreten o güzel gözlü Anadolu kadınlarını buluruz. Onun resimlerinde insanları çalışırken, üretirken, keçiler, koyunlarla birlikte doğal ortamında görürsünüz. Otyam ustanın kendine özgü bir biçemi vardır. Resimlerine baktığınızda Otyam’ın biçemini hemen fark edersiniz.

        Fotoğrafları da çok önemlidir. Bunlarda da Türkiye’nin sorunlarını ortaya koymadan edemez. O fotoğraflarını kimseye hoşça vakit geçirmesi, eğlenmesi için çekmez. Fotoğraflara bakarak düşünürsünüz, hüzünlenirsiniz, kafanızda şimşekler çakar. Giderek bu güzel anlatım sizi bir taraf olmaya götürür. Fotoğrafları izlerken tam bir halk sanatçısı dersiniz.

        Ölümüne kadar halkın sorunlarıyla uğraşmış, halkın mutluluğunu düşünmüş; Nazım’ın deyişiyle mutluluğun resmini yapmaya çalışmıştır. Bu resmi yaparken hiç de işin kolayına kaçmamıştır. Yaşamı boyunca bin bir sıkıntıyla karşılaşmış, zorluklara göğüs germiştir.

        Benim aklımda kalan “Arkadaşım Orhan Kemal” adlı bir diğer kitabı çok değerli mektuplarla bezelidir. Mektup edebiyatının seçkin örneklerindendir denilebilir. Bu kitabı okuduğumuzda Orhan Kemal’in eserlerini yazarken ne zorluklarla, ne sıkıntılarla karşılaştığını hissederiz. İnsanın kendi seçtiği çok güzel bir arkadaşlık örneği var bu kitapta.

        Hasta olmasına rağmen Gezi Direnişi’ni konu alan bir resmi de vardır. Bu resme baktığımızda da Otyam ustanın biçemi tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkar. Seksen dokuz yıl boyunca toplumda olup biten hiçbir şeye kayıtsız kalmamış, bana ne dememiştir.

        Otyam yurt içi, yurt dışı birçok ödülün de sahibidir. Fotoğrafları ve resimleri dünyanın birçok yerinde sergilenmiştir. Karısı Filiz Otyam da bir kilim sanatçısıdır. Ortaya koyduğu eserler Türkiye ‘de ve dünyada büyük ilgi uyandırmıştır. İki sanatçının bir arada olması, birlikte üretmesi, ürettiklerini halkla paylaşması kadar güzel bir şey yoktur.

         Fotoğraf severlerin, resim severlerin Otyam’ın yazılarını okuyanların öz olarak sanatseverlerin başı sağ olsun. Otyam eserleriyle Anadolu halkının gönlünde yaşayacak.