1 Mayıs’ın tarihi eskilere dayanır. 1884 yılında Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçilerinin başlattığı uzun ve zorlu çalışma koşulları, ücret artışları konusundaki grev önemlidir.1886’da Amerika’nın Chicago kentinde sekiz saatlik iş günü için başlatılan grev işçi sınıfının önemli bir atılımıdır. Bu nedenle işçi sınıfı hakları ve özgürlükleri için örgütlü mücadeleyi başlatıyor. Grevcilerle polis arasında çatışma çıkıyor; çatışmada ölen ve yaralananlar oluyor.1 Mayıs 1886’dan itibaren Chicago’da İşçi Birliği Kongresi’nde iş gününün sekiz saat olarak belirlenmesi kararlaştırıldı.1 Mayıs 1886’dan sonra Amerika’nın büyük kentlerinde beş binden fazla grev başlatıldı.

        Uluslararası İşçi Kardeşliği Örgütü 1889 Paris Kongresi’nde işçi sınıfının birlik ve dayanışması için yılda bir günün bayram ilan edilmesi kararı benimsendi. Amerikalı sendikacıların önerisi üzerine 1 Mayıs tüm dünya işçi sınıfının bayramı olarak kabul edildi.

       Osmanlı’da ise ilk kez 1911 yılında işçiler tarafından bu bayram kutlandı. Selanik’teki tütün, pamuk ve liman işçileri bu bayramı örgütlü olarak kutlayanlar arasına girdi. İstanbul’da ise 1912 yılında 1 Mayıs’ın kutlandığı bilgilerine yer veriliyor. Birinci Dünya Savaşı ve Ulusal Kurtuluş Savaşı gibi zorlu yılların ardından 1921 yılına kadar kutlanamadı.1922 yılında Ankara’da kutlandı.1923’te ilk kez resmi olarak İşçi Bayramı kutlamaları yapıldı. Ancak 1924 yılında yığınsal 1 Mayıs kutlamaları yasaklandı. Ta 1935 yılına kadar işçi sınıfı yığınsal olarak bu bayramı kutlayamadı.

        1935’ten sonra büyük kutlamaların yapılmadığı ülkemizde yaklaşık elli yıl aradan sonra tekrar kutlanmaya başlandı. İlk kez 1975 yılında işçi sınıfının bu uluslararası birlik ve dayanışma günü İstanbul Tepebaşı’nda bir gazinoda açık olarak yapıldı.1976 ‘da ise Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu büyük bir kutlama gerçekleştirdi. Tarihe Kanlı 1 Mayıs olarak geçen 1977’deki DİSK öncülüğündeki kutlamalar Taksim Meydanı’na özel bir anlam yükledi.1977’de yaklaşık beş yüz bin kişinin katılımıyla dev bir miting gerçekleştirildi. İntercontinental Oteli ve Sular İdaresi binasından işçi sınıfının üzerine ateş açıldı. O karışıklıkta kaçmaya çalışanlardan birçoğu ezilerek hayatını kaybetti. Ölenlerin dışında birçok insan da yaralandı.

        Buraya kadar söylediklerimiz dünyada ve Türkiye’de işçi sınıfının mücadele tarihidir. Nereden nereye geldiğimizi bilmemizde yarar var.İşçi sınıfı ve emekçiler ancak mücadeleyle haklarını koruyabilir ve geliştirebilirler.Sınıflı toplumlarda örgütlü mücadele olmadan hiçbir hak elde edilemez, kazanımlar da korunamaz.İşçi sınıfı ve ezilenler birlikte olmayı, dayanışmayı , mücadeleyi önlerine koymakla karşı karşıyadır.Ya tüm haklarından vazgeçecekler, ya da yeni kazanımlar elde edeceklerdir.İşçi sınıfı neler kaybettiğini kendi yaşamından biliyor; bu nedenle yaşamın dayattığı mücadeleyi er geç örmeyi başaracaktır.

        İşçi sınıfı ve emekçiler günümüzde büyük sorunlarla karşı karşıyadır. İşçilerin kıdem tazminatlarıyla ilgili tehditler sürmektedir. Kamu çalışanlarının iş güvenliği tehlikededir. Bes ( bireysel emeklilik sistemi ) adı altında 45 yaşın altındaki çalışanlardan yüzer lira kesilmeye başlanmıştır. İşsizlik DİSK’in araştırmalarına göre yedi milyona dayanmıştır. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı bir milyonu bulmuştur. Gelir dağılımındaki uçurum artmıştır; en tepedeki yüzde yirmi ile en aşağıdaki yüzde yirmi arasındaki uçurum hat safhadadır. Haklarının birer birer elden gitmesi, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm çalışanların mücadelesiyle ancak geriletilebilir. Hiçbir kazanım, hiçbir güzellik gökten zembille inmeyecektir.1 Mayıs aynı zamanda çalışanların, emeğiyle geçinenlerin bunu kavradığı gün olması açısından da önemlidir. İşçi sınıfı ve emekçiler açısından iki yol var:  Ya mücadele edecekler kazanacaklar, ya da kötü bir yaşama razı olacaklar.

        İşçi sınıfı yaşanan neoliberal uygulamaların sonuçlarına karşı aydınlanmacı, laik, eşitlikçi, kamucu tavrını gösterecektir. Ancak bilimsel düşünceli, aydınlanmış insanlarla sorunlarımız görünür hale gelebilir ve akılcı çözümler önerilebilir. Eşitlikçi, laik, özgürlükçü ve kamusal bir anlayışla insanlarımızın yürüyüşünü bir düzene sokabiliriz. Türkiye İşçi Sınıfı bu olgunlukta bir deneyime sahiptir. Karanlığı ancak işçi sınıfı ve sömürülenlerin mücadele kararlılığı yırtabilir.

        İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü,  içinde yaşadığımız büyük sorunların görüldüğü ve çözüm için adımların atıldığı bir gün olması dileğiyle  kutlu olsun ve bayram şenliğinde geçsin!..

Mehmet Pekdüz