10 Ekim 2015 günü Türkiye’nin dört köşesinden koşup Ankara’ya gelmişlerdi. Hepsinin tek amaçları vardı. O gün yapılacak olan “BARIŞ” mitingine katılarak barışın sağlanmasına omuz vermekti.

Mitinge katılmış olabilseydiler;

“Savaşa Hayır” diyeceklerdi

“İnadına Barış” isteyeceklerdi

“Yaşasın Hakların Kardeşliği’ni” haykıracaklardı

“Ölümlere Hayır” diyeceklerdi.

Barış Türküleri söyleyeceklerdi.

Ama ne yazık ki hiçbirini söyleyemediler. Onların söyleyeceklerinden korkanların hazırladıkları katliamda katledildiler.

                Pırıl pırıl 102 (resmi makamların açıklamalarına göre) insanımızın Başkent Ankara’nın göbeğinde vahşice katledilmelerinin tek nedeni, barış istemeleri. Savaştan medet umanların, kan ve gözyaşından çare bekleyenlerin, hazırladığı bu katliamın tetikçileri herkesin bildiği gibi IŞİD canavarları.

                Ortadoğu’da, Irak ve Suriye’de halkları birbirine düşürenlerin, kan ve gözaşına boğanların tetikçisi olan IŞİD canavarlarının Ankara katliamını yapmış olmaları sürpriz olmadı. 7 Haziran seçimleri öncesi 5 Haziran’da Diyarbakır’da seçimler sonrası Suruç’ta sahneye koydukları oyunun daha büyüğünü Ankara’da tekrarlamalarının tek bir amacı vardır, o da 1 Kasım seçimlerini etkilemek.

                Baskı ve korkuyla, Türkiye halklarını sindirmeye ve korkutmaya yönelik bu tür organize saldırıların asıl amacının da kaos ortamının derinleşmesiyle, iktidar güçlerinin çok arzu ettikleri HDP’nin baraj altında kalmasını sağlamaktır. Bu iddiaları, bu söylemlerin gerçek olmadığını kanıtlamak mevcut siyasi iktidara düşmektedir.

                Bu saldırıların acısı ve öfkesi dinmemişken, yitirilen onlarca insanın daha kanı kurumamışken yine onlarca ağır yaralı insanımız hastanelerde yaşam savaşı verirken Başbakanın Van’da “beyaz Torosları” gündeme getirmesi birçok şeyin de şifrelerinin, ipuçlarının açıkça ifşasıdır.

                Sayın Başbakan Beyaz Toroslarla yirmi yıl önce bölgede faili belli kişiler tarafından gerçekleştirilen katliamları dile getirmesi, aslında iktidarın derin zihniyetlerinin dışa yansımasıdır. Bu açıklamanın bölge halkına bir gözdağı, korku, baskı kurmayı ve kendi iktidarına katkı vereceğini sanmaktadır. Daha doğrusu iktidarlarına destek vermeleri istemektedir.

                Ama sayın başbakanın unuttuğu veya hesaba katmadığı bir şey var. Hesaba katmadığı şey 1990’lı yıllardaki halk aynı halk değil. Halk aynı halk da halkın kendisini savunma algısı aynı değildir.

                Kobane başta olmak üzere Kuzey Suriye’deki birçok bölgede, IŞİD militanlarının son model Toyotalarla yaptıkları kanlı saldırılara karşı kendini koruyan Kürt halkı o saldırganlara eyvallah etmemişse; bugün de Van ve diğer kentlerdeki halk modası geçmiş beyaz Toroslarla yapılacak saldırılara ve cinayetlere eyvallah etmez. Beyaz Toroslardan medet umanlar veya şefaat bekleyenler şunu unutmamalı, tarihin hiçbir döneminde kan akıtanlar, zulmedenler istediklerini elde edememişlerdir.

                1 Kasım seçimleri bu açıdan çok önem kazanmaktadır. Bu seçim 7 Haziran seçimlerinde halkın verdiği mesajı anlamayan veya anlamamazlıktan gelenlere verilecek bir ders olacaktır. Savaşla barışın, özgürlükle baskının, demokrasiyle otoriter tek adamlı bir yönetim anlayışının tercih edilip, edilmeyeceği bir referandum olacaktır.

                Türkiye halkları bugün yaşatılan hiçbir şeyi hak etmiyor. Bir siyasi partinin iktidarı için, daha doğrusu iktidarlarının devamı için yaşatılanları halk hak etmiyor. Bu dayatmacı ve baskıcı zihniyetten kurtulmanın tek yolu 1 Kasım’da inadına sandıklara koşup oyumuzu kullanmamız, olmazsa olmazımız olmalı.

                Oylarımızla, barış ve özgürlük uğruna katledilen barış şehitlerimizin hayallerini sandıklara taşıyarak, onların özlemlerini gerçekleştirelim.

                Unutmayalım; 1 Kasım seçimlerinde, oylarımızla barış ve demokrasinin ülkemizde yaşama geçmesine sağlayacak değişimi gerçekleştiremezsek; Emevi Camisinde namaz kılamayanlar, bizlere daha çok cenaze namazı kıldıracaklardır.

                Son kullanma tarihi aslında 7 Haziran’da dolmuş bir zihniyeti, 1 Kasım’da vereceğimiz oylarımızla değiştirmemiz lazım. Türkiye halklarının birlikte kardeşçe ve özgürce yaşamalarının pekişmesi ve gelişmesi için inadına sandıklara koşalım. Kazanacak barıştır. Kardeşliktir ve hepsinden önemli olanı ülkemizdir.