Munzur Dağları'nın arka sırtında bulunan Erzincan'ın İliç ilçesi Çöpler köyünde faaliyette olan Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold altın madeninin siyanür borularından birisinin 21 Haziran’da patlaması sonucu yaklaşık 20 ton siyanürlü solüsyon Fırat Nehri’ne karıştığı iddia edildi. Tepkiler üzerine geçici olarak faaliyeti durdurulan altın madeni sadece birkaç ay kapalı kaldı ancak ardından tekrar faaliyete başladı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Fırat Nehri’ne siyanür karıştıran Altın Madeninin kapasite artışı için verilen olumlu Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun iptali için yargıya başvurdu.

TMMOB ÇED OLUMLU KARARININ İPTALİNİ İSTEDİ

TMMOB’un, Çöpler Kompleks Madeni 2. Kapasite Artışı ve Flotasyon Tesisi projesine ilişkin olarak verilen ÇED olumlu kararının iptali istemiyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na açtığı davanın duruşması Erzincan’da görüldü. Davaya Tunceli Barosu avukatı Barış Yıldırım, Elif Özer ve Gökhan Halis'te katıldı. Gerekli savunmaların yapılmasının ardından davada, davacı taraf reddi hakim talebinde bulundu ve yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını istedi. Mahkemenin ise kararını yakın bir zamanda açıklaması beklendiği belirtildi.
ÇED Olumlu Kararı'nın iptal davası görülürken aktivistler madenin sahibi Anagold Madencilik ve Çalık Holding'in merkez binaları önünde protesto gerçekleştirdi. Birçok aktivist de Erzincan’daki duruşmaya destek verdi.

Duruşmaya ilişkin açıklamaya yapan TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, açtıkları davada kapasite artışı ile ilgili ÇED Olumlu Kararı’nın iptalini istediklerini söyledi. İptalini istedikleri ÇED Olumlu Kararı’nın hem ulusal hem de uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu da dikkat çeken Gül, siyanürle altın aramanın çevreye geri dönülmez tahribatlar yarattığı uyarısında bulunarak Erzincan İliç Altın Madeninin kapatılmasını istedi.

'TELAFİSİ İMKANSIZ ZARARLLARA NEDEN OLACAK'

Proje alanı ve genişleme sahasının, Türkiye’nin en geniş havzasına sahip Fırat Nehri’nin hemen yanı başında olduğunu hatırlatan Gül, ÇED raporunun iptal edilmemesi durumunda doğacak riskleri şöyle sıraladı:

“Nehir Erzincan, Tunceli, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Gaziantep illerimizden geçmektedir. Ülkemizin en büyük barajları da Fırat Nehri üzerinde bulunmaktadır. Ayrıca saha, Munzur Dağları ekosisteminin ve ülkemizdeki önemli biyoçeşitlilik koruma alanının bir parçasıdır. Saha aynı zamanda büyük depremler üreten fayların da yakınında bulunmaktadır. Bu tablo, karşı karşıya olduğumuz tehdidin sınırlarının anlaşılması açısından yeterince açıklayıcıdır. Orman alanlarının, ekolojik ve biyolojik değerlerin, flora ve fauna bileşenlerinin, tarım ve mera alanlarının, su kaynakları ve havzalarının, kültürel ve tarihi mirasın, yerleşme alanlarının tahribine yol açan siyanürlü maden işletmeciliğine ilişkin proje, çevre ve insan sağlığı üzerinde geri dönüşü olmayan tahribatlara yol açmaktadır. Ortaya çıkan somut çevresel etkiler ve riskler göz önünde bulundurularak, bilimsel ve hukuksal açıdan birçok sorun barındıran ÇED Olumlu kararının ve telafisi imkânsız zararlara neden olacağı açık olan kapasite artırımı işleminin acilen iptal edilmesi, durdurulması ve işletmenin kapatılması hayati öneme sahiptir”

'SERMAYEDEN YANA DEĞİL, BİLİMDEN VE HUKUKTAN YANA KARAR VERİLSİN'

Projenin doğal çevrenin tahribata uğramasına, tarımsal faaliyetlerin hayvancılığın zarar görmesine yol açtığını belirten Gül şunları söyledi:

“Tüm bunlar açıkça ortadayken haziran ayında yaşananlar 2018 yılında yaşanan tanker kazası heyelan sonucu yaşananlar çok açıkça burada kamu yararının bulunmadığını ve dava konusu işlemin hukuka aykırılığını ispatlamıştır. Bugüne değin yürütülen yargısal süreç de ne yazık ki hukuka aykırılığı pekiştirmekten öteye gidememiştir. Mahkeme bilirkişi incelemesinin temelini oluşturan kendi sormuş olduğu sorulara dahi cevap içermeyen bilirkişi raporuna itibar etmiş ve yürütmenin durdurulması talebimizi reddetmiştir. Oysa bugüne değin dava dosyasına yansıyan belgeler pek çok aykırılığın davalı idarece de tespit edilmiş olmasına karşın gerekli önlemlerin alınmadığını, gerekli yaptırımların uygulanmadığını ve faaliyetin devamına imkan sağlandığını ispatlamıştır. Umuyoruz ve diliyoruz ki mahkeme tüm bu hukuksuzluklar karşısında kamu yararını, bilimsel ve teknik esasları daha fazla göz ardı edemeyecek ve tüm toplumu ilgilendiren bu davada sermayeden yana değil bilimden, hukuktan ve halktan yana karar verecektir. Bugün burada ne karar verilirse verilsin bu sürecin takipçisi olmaya; bilimi ve tekniği, emperyalizmin ve sömürgenlerin değil, emekçi halkımızın hizmetine sunmak için her çabayı güçlendirerek sürdürmeye devam edeceğiz.”

"ERZİNCAN İLİÇ'TEKİ KARDEŞLERİMİZİN SESİNE SES OLMAK ADINA TOPLANDIK"

İstanbul'dan Ekoloji Birliği yönetim kurulu üyesi Aslı Kahraman Eren, "Bizler Karadeniz'de yaşanan Çernobil faciasının Erzincan ve komşu illerde de yaşanmasını istemiyoruz. Bizler doğanın savunucuları olarak Erzincan İliç'teki kardeşlerimizin sesine ses olmak adına toplandık. Erzincan İliç'te Çöpler altın madeni alanın genişletilmesini istemiyoruz" dedi.

"TEKRAR KEŞİF VE BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPILMASI GEREKMEKTEDİR"

Avukat İsmail Hakkı Atal, Erzincan'daki duruşma sonrasında şu açıklamayı yaptı:

"30 Kasım 2022 tarihinde TMMOB ve müvekkil Sedat Cezayirlioğlu, Erzincan Anagold ÇED iptal davasının duruşması yapıldı. TMMOB'un davasında beyanlarda bulundu. Bizim dosyamızdan reddi hakim talebinde bulunduk. 13 Nisan 2022 tarihinde müvekkil Sedat Cezayirlioğlu keşfe alınmadı. Arkasından Anagold şirketinin siyanür borusu patlayarak Fırat'a 20 kilogram, 210 metreküp siyanürlü solüsyon içerisinde 80 kilogram siyanür karıştı. Şu anda biz mahkemeden tekrar durum ve şartlar değiştiğinden 13 Nisan'da yapılan keşif ve bilirkişi incelemesinden sonra 20 Haziran'da 80 kilogram siyanürü patlatarak doğaya karıştırdıklarından dolayı tekrar keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiştik. 10 Ekim 2022 tarihinde hala karar verilmediği ve duruşma günü verilerek dosya karar sürecine sokulduğu için de mahkeme heyetinin tarafsızlığından şüpheye düştüğümüzden biraz önce reddi hakim talebinde bulunduk. Mahkemenin dosyadan el çekmesini talep ettik. 2002 ile 2016 arasında Türkiye'de erkeklerde kanser vakası 12 kat, kadınlarda 7 kat artmıştır. Burada sömürgeci Kanadalı Anagold şirketi sizi zehirliyor. Bütün sömürgeciler şu anda Türkiye'ye sızmış durumdalar. Bu dosya ile karar çıkartılamaz tekrar burada keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gerekmektedir."