Yakın tarihte kurulan, Üniversitemizin, fabrikasız, Tunceli’nin, bacasız fabrikası, olduğunu bu köşede sık, sık dile getirmiştim.


   İkinci bir bacasız fabrikamızın sesiz sedasız açılışından habersizdik. Milli Eğitim Müdürümüz, nezaket göstermiş, bizi ziyarete gelmişti.


   Sohbetimizin ağırlıklı konusu şüphesiz ki eğitimin, öğretimin sorunları olmuştu. Eğitim Öğretimde, özlediğimiz başarılı çalışmaların yapıldığını, çıtanın giderek yükseldiğini, eski başarılı günlere, dönüldüğünü biliyorduk.


    Başarıda, başarılı çalışmalarda, çıtanın yükselmesinde, Sayın Valimizle, Milli Eğitim Müdürünün payının büyük olduğunu da biliyorduk.


   Milli Eğitim Müdürlüğümüzün, Tunceli’ye bir bacasız fabrika kurduğunu, bir fabrikanın getirisi kadar hizmet getirdiğini bilmiyorduk.


   İçilen kahvelerden, hoş sohbetlerden sonrası, Sayın Milli Eğitim Müdürümüz, 'buyurun sizinle bir kurumumuzu ziyaret edelim" dedi. "Memnuniyetle" dedim.


   Yıllarca bu köşede, dile getirdiğim, bir zamanlar, Tunceli’nin Kültür Sarayı olan, uzun yıllar, kütüphane olarak hizmeti veren binaya götürdü.


   Bu eski ünlü kütüphane, uzun süreydi. Atıl haldeydi. Madde bağımlısı çocuklarımızın sığınağı olmuştu.


   Tekrar kültür yuvası, kütüphane olarak hizmete sokulması için, bu köşede sık, sık dile getirmiştim. Kütüphane olarak hizmete sokulmadığı gibi, Belediyenin, "bize verin kültür sarayı yapalım" talepleri de kabul görmemişti.


   Milli Eğitim Müdürlüğüne tahsisli eski kütüphane sarayının eski halini bilen bir Tuncelili iş adamımız, binanın onarılıp eski haline getirilmesi için gerekli onarım parasını vereceğini kabullenmişti. Onarılan eski kütüphane Sarayı, tekrar eski haline dönüştürülmüş olmalıydı.


   Sahibi Milli Eğitim Müdürlüğü de eski haline gelen bu binayı daha yararlı bir kurumunun emrine Halk Eğitim Müdürlüğüne, tahsis etmiş.


  Bir zamanlar kitap okumak için ziyaret ettiğimiz, katıldığımız bazı toplantı ve gösterilerin yapıldığı eskinin bu ünlü binasının yeni halini, içinde kilerini, çok merak etmiştim.


  Kapıdan girmemle beni sevindirecek görüntüler bizi karşılamıştı. Eski kitap sarayının her yeri, yeni malzemeyle yenilenmişti. Her taraf deyim yerindeyse pırıl pırıldı. Bir zamanlar kitap okumak için gittiğimiz salon, önlerinde dikiş makineleri, dikiş öğrenmek isteyen kursiyer bayanlarla doluydu. İşsiz bayanlara iş kapısı açmak, meslek edinmek, ailelerine yardımcı olmak için düzenlenmişti.


   Yine bir zamanlar, zaman, zaman katıldığımız toplantıların, gösterilerin yapıldığı İkinci kattaki salon yine toplantı salonu olarak düzenlenmişti. Modern malzemelerle düzenlenmiş salon göz kamaştırıyordu. Sormadan Sayın Milli Eğitim Müdürümüz anlattı. "Bu salonu yalnız personelimizin, kendimizin, toplantı yapması için düzenlemedik. Bu salon, halka hizmet götürecek kurumların hepsine açtık. Personelini bilgilendirecek, hizmet üretecek kurumlara salonumuz açık olacaktır. Esnaf Sanatkârlar odası, esnafını, sorunlarıyla, yeniliklerle bilgilendirmek istediğinde salonumuz kendilerine açık olacaktır Toplantı salonu olmayan kurumlara toplantı yapmaları için, salonumuz hep açık olacaktır" diyordu.


  Gezdiğimiz bütün salonlar, düzenlenmiş kurslarla, kursa katılmış kursiyerlerle doluydu. Dikiş, halı dokuma, kuaför, aşçılık, bağlama, bilgisayar, aşçı, kurslardan bazılarıydı. Bir başka solonda, Esnaf Sanatkârlar odasının esnafları toplanmıştı. Girişimcilik üzerine kurs görüyor. Bilgi alıyorlardı.


 Kurumlar, günümüzde ihtiyacı olan personeli almak istediklerinde, alacakları dalda eğitim görmüş kurs görmüş, ellerinde meslek belgesi olanlardan, İşçi Bulma Kurumu aracılığı ile almaktadırlar. Günümüzde, ellerinde meslekleriyle ilgili eğitim görmüş belgeleri olmayanların artık iş bulma şansları yoktu.


   Müteahhitlerimiz, İnşaatlarında çalıştırmak istedikleri kalıpçıları ilimizde bulamadıklarından başka illerden getirmek durumunda kaldıkları gibi, lokantacılar, yine ilimizde olmadığından aşçılarını, başka illerden getirmek durumunda kalmaktaydılar. Bu örnekler gibi, birçok meslek dallarında kalifiye eleman bulunmadığından hep dışarıdan başka illerden elaman temin edilmekte, buda esnafımıza ekonomik olarak pahalıya mal olmaktaydı.


   Milli Eğitim Müdürlüğünün, Halk Eğitim Müdürlüğü bünyesinde açtığı kurslarla ki, bunların içinde kalıpçı kurslarında olduğu kursların sayısı, inanılmayacak sayıda 74 tür. Bu kurslarla, işsizliği giderecek istihdam sağlanacağı gibi, esnafımızın, iş adamlarımızın, ihtiyacı olan kalifiye elaman ihtiyacı da giderilmiş olacaktır.


   Milli Eğitim Müdürlüğümüz, Çalışkan, hizmet üretmek için gecesini gündüze katmış Milli Eğitim Müdürünün şahsında, Sayın Valimizin büyük desteğiyle, ikinci bacasız fabrikamız olmuştur.


   Milli Eğitim Müdürlüğünün bünyesinde, bütün şehre yayılmış kurslar, bacasız fabrikamızın üretim yapacak birer ünitesi olacaklardır.


   Eski Kütüphane Sarayının bacasız bir fabrika gibi yeniden hizmete sokulması, beni heyecanlandırırken, sevindirirken, eski sarayın, yeni fabrikanın, bir köşesinde düzenlenmiş kütüphane, küçükte olsa, sevincimi katlamıştı.


   Bir çuval dolusu kitap hediye ettiğim kütüphaneye, okumayı, kitabı, seven okurlarımın da kitap hediye edeceklerini umuyorum.


  Beni bu güzelliklerden haberdar ettiği için, Tunceli’ye ikinci bir dumansız fabrikayı kurduğu için, Milli Eğitim Müdürümüzü kutluyorum. Teşekkür ediyorum.


  Sayın Valimize de, fabrikamızın kurulmasını istediği, her türlü desteği sağladığı için ayrıca teşekkür ediyorum.


  +   +  +


DOĞA KAATİLLERİNE SUÇÜSTÜ


  Acımasız doğa katilleri, doğayı katlederlerken suçüstü yakalanmışlar. Pülümür Vadisinde soyu tükenmek üzere olan doğamızın zenginliği, süsü, dağ keçilerimizden üç ve altı yaşlarında ikisini canavarca katlederken, doğayı korumakla görevli ekipler tarafından suçüstü yakalanıp yüklü bir para cezasına çarptırılmışlar.


   Görevliler, katledilen doğa güzellerini kamuoyuna teşhir ederken, doğa katillerini teşhir etmemişler. Dersim Halkının ortak değerlerini katleden, katilleri de teşhir edilmeliydiler. Dersim Halkı o katilleri tanıyıp, yüzlerine tükürmeliydiler.


  Doğa katillerinin peşine yalnız resmi görevliler değil, bütün Dersim Halkı düşmelidir. Her Dersimli, bunu görev bilmelidir. Doğa katillerini, gördükleri her yerde, derhal yetkililere bildirmelidirler. Bu haksız kötü bir ihbarcılık değil, insan olmanın, doğaya sahip çıkmanın, korumanın, görevidir. Bu soğuk mevsimde onları korumak, beslenmeleri için belli bölgelere yem bırakmak, onları sahiplenmek varken katletmek, vahşettir.


   Bana gelen ihbarlara göre gözlerden ırak, RABAT Kalesinin bulunduğu bölgede bulunan dağ keçilerini katletmek isteyen bir gurup katil, birkaç tanesini katletmişler. Yılbaşında meze yapmak, zıkkımlanmak için Kalanlarını da katletmek için,  her türlü hazırlıkları, yaptıkları söyleniyor.


   Umarız onlara da, resmi görevliler tarafından suçüstü yapılır. Yaptıklarına bin pişman ettirilerek, Zıkkımlandıkları burunlarından getirilir.


  Pis, doğa katillerinin.


Fikri TAŞ