Hızır sözcüğü Arapça da “El hazır, Al Hızır” olarak geçmekte ve yeşillik anlamına gelmektedir. Çünkü Hızır’ın oturduğu yerlerin yeşerdiği görülmüştür. Hz. Musa onu gördüğü zaman “deniz sahilinde yeşil bir yaygı” üzerinde bulunduğu söylenmiştir.

Hızır ve İlyas Aleyhisselam ve Zülkarneyn ile birlikte Ab-ı Hayat suyunu aramaya çıkarlar. Hızır ve İlyas bu suyun kaynağını bulup, içmişler ve ölümsüzlüğe ermişlerdir. Hızır, karada, İlyas denizlerde zor durumda olanlara yardım etmektedir. Yetiş ya Hızır diyenlerin carına yetişirler, bizlerinde carına, imdadına yetişir inşallah. Hz. Musa bir peygamberdir. İsrail oğullarının peygamberidir. Nübüvvet (peygamber) makamındadır. Oysa Hızır kullardan bir kuldur. Öyleyse nasıl oluyor da nübüvvet makamındaki bir kişiye mürşitlik yapmaktadır. Tasavvufçular Hızır’dan ilim öğrenmesinin nübüvvet makamını küçültmeyeceğini, aksine Hz. Musa ilminin zahiri, Hızır’ın ki ise, batıni ilim “Ledün ilmi” olduğunu, bu ilimin de okumakla elde edilmeyeceğini, çünkü Tanrısal ilim olduğunu söylemişlerdir.

Hızır yol gösterendir. Vesiledir. Mürşittir. Çünkü o ilahi rahmet ve sırların bilgisine sahiptir.

Hz. Musa’ya mürşitlik etmiştir. Hz. Musa şeriatı, Hızır Hakikati temsil etmektedir. “O takva sahipleri ki; gaibe inanırlar. Salât (dua)’ını dost doğru yaparlar. Kendilerine rızk olarak verdiğimizde de Allah yolunda harcarlar. “ (Bakara suresi ayet, 3)

Hızır Aleyhisselam, Hz. Musa zamanında yaşamış Ab-ı Hayat (ölmezlik suyu) içerek ölümsüzlüğe ermiştir. Kendisine Allah katından batın ilmi (Ledün ilmi) verilerek, Hz. Musa’yı eğitmekle görevlendirilmiştir

İşte Alevilerde böyle mübarek günlerde Allah rızasına orucunu tutarlar, kurban keser veya lokma yapar ve paylaşırlar. Hz. Hızır aşkına, Allah rızasına ibadetlerini yaparlar. Hz. Hızır’ı vesile kılarak, dualarının, lokmalarının ve ibadetlerinin kabulü için Allah’a yalvarır ve yakarırlar.

Alevi inancında Hızır Orucu önemlidir. Hızır Orucu şartlara göre farklı günlerde tutulmaktadır. Geçmişte Aleviler köylerde ve küçük kasabalarda yaşadıkları için Hızır orucunun farklı günlerde tutmasının mahsuru yoktu. Bugün ise, büyük şehirlerde yaşayan Alevilerin aynı tarihlerde oruç tutmamalarının sıkıntılarını yaşmaktadırlar.

Örneğin: Düğün, nişan, özel gün kutlamalarında davet edildiğinde oruç ve oruçlu olduğumuzu söylüyoruz ve davete de katılmıyoruz. Oysa hepimiz aynı günde oruca başlayıp, aynı gün orucu bitirirsek bu tür sıkıntılarla karşılaşmayız. Bir olmak, birlikte olmak, kurullara uymak inancımızın da gereğidir. Bu konuda Buyruk 3 sünnet, 7 farzda “Talib bin ise bir gibi otura” yani birlikteliği sağlaya, birlikte ola diyor.

Alevi inancında, Hızır Orucu üç gündür. Hızır orucu sonunda kurbanlar tığlanıp, cemler yapılırdı. Geçmişte dedeler birçok köyde talipleri olduğundan dolayı ulaşım güçlükleriyle karşılaşıyorlardı. Aynı gün içerisinde taliplerinin cemini ve cemaatini yapamıyorlardı. Dolayısıyla Hızır orucunu farklı günlere yayarak bu görevlerini yerine getirmişlerdi.

Hızır orucunun en temel kaynağı Kuran’dır. Bakara suresi, 203 ayetinde ;“Sayılı günlerde Allah’ı zikredin.” denilmektedir. Kuran’ın tevilini yapan Abdulbaki Göl Pınarlı’nın Kuran Kerim mealinde bu sayılı günlerin zilhicce ayı olduğu ve o ayın da Şubat ayının 13–14-15’inci günlerine tekabül ettiğini belirtir. İşte biz Aleviler olarak bu sayılı günlerde yani Şubatın 13–14–15 günlerinde oruç tutulur. İnsan suresi 7–8–9 ayetlerinde ise şöyle bahis edilmektedir:

Ayet 7: onlar verdikleri sözü tam bir biçimde yerine getirirler ve kötülüğü salgın olan bir günden korkarlar.

Ayet 8: yoksula yetime ve esire, yemeği severek yedirirler.

Ayet 9: Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz der.

Bu ayetlerin Hz. Ali Cenap-ı Murt aza’nın şanına geldiğini belirtilmektedir. Bir gün İmam Hasan ile İmam Hüseyin hastalanır. Ateşler içinde bir şey yiyip, içmeyip baygın olarak yatarlar. Hz. Fatıma çocukların bu haline çok üzülür. Babası Hz. Muhammed’e gider. Ya babam, ya Allah’ın Resulü Hasan ile Hüseyin çok hasta ateşler içinde yanmaktadırlar, acılarına dayanamıyorum. Ben ne yapacağım der.

Hz. Resul bunun üzerine, kızım git niyet edin, 3 gün nezir orucu tutun der. Hz. Fatıma eve gelir, Hz. Ali’ye anlatır. Hz. Ali’de niyet ederek Hz. Fatıma ile birlikte 3 günlük oruca başlarlar. Birinci gün akşam olur, sofrayı kurarlar herkesin önünde birer parça arpa ekmeği vardır. Tam yemeğe başlarlar ki kapı vurulur. Kapıyı açarlar. Karşılarına biri çıkar “Ya Ali ben yoksulum ve kaç günden beri açım, yiyeceklerinizi bana verir misiniz” der. O gün ucundan birer parça kopardıkları ekmeklerini yemeyip o yoksula verirler. İkinci gün; yine oruç tutarlar. Akşam olduğunda aynı şey olur. Sofrayı kurulur. Birer lokma yedikten sonra yine kapı çalınır. Kapıyı açarlar karşılarına biri çıkar “Ya Ali ben yetimim kaç günden beri açım” der, o günde yiyeceklerini o yetime verirler.

Üçüncü gün de aynı şey olur, bu defa gelen esir olduğunda, sahibinin kendisine yiyecek vermediğini söyler ve o da Hz. Ali’den yiyecek ister. Hz. Ali o günde yiyeceklerini esire verir. Esir gittikten sonra tekrar kapı çalınır ve kapıyı açarlar. Bu defa gelen Hz. Resuldür, Hz. Resul eve girer, oturur, Hasan ve Hüseyin’i dizleri üstüne alır ve şöyle söyler “Ya Ali bu yavruların hastalığı beni de üzdü” der ve sorar. “Orucunuz nasıl geçti ya Ali” der. “Sana ayandır Ya Allah’ın Resulü” Allah’ın rızası için 3 gün oruç tuttum, orucumuzu açarken, bir yoksul, bir yetim, birde esir geldi. Yiyeceklerimizden her gün birine verdik der. Hz. Resullullah “o gelenler kimdi? Tanıdın mı? Ya Ali” der. “Sana ayandır Ya Allah’ın Resulü” der. Hz. Peygamber gelenlerin Hızır olduğunu söyler ve “sizlerin sabrını ölçtü Ya Ali” der.

Hızır orucu hakkında diğer bir konuda Hz. Nuh tufanında geçer. Hz. Nuh’un gemisi tufana kapıldığında, Hz. Nuh geminin kurtulması için Hz. Hızır’ı çağırır ve gemi kurtulunca üç gün oruç tutacağını söyler. Hz. Nuh’un gemisi tufandan kurtulur, bunun üzerine üç gün nezir orucu tutarlar. İşte Alevilerde dar günlerinde Hızır yetişsin diye, Hızır aşkına, Ehl-i Beyit aşkına, Allah rızası aşkına oruç tutarlar.

Her insanın yaşamında mutlaka şükran günleri vardır. Hastalıktan kurtulanlar, kazadan beladan kurtulanlar, kısacası zor günlerden kurtulanlar, şükranı olarak Allah aşkına oruç tutarlar, kurban keserler.

Oruç Allah irade sıfatını yalnızca insanlara vermiştir. İşte oruç iradenin imtihanıdır. Hiç bir şeyde uslanmayan nefsin oruç ile uslanmasıdır. Çünkü açlık had safa da iken yememek, susuzluk had safa da iken içmemek, iyilik için nefsin dizginlerini çekip iradeyi kullanmaktır. Yani, vücuda aklın hükmüdür, kendi bedenine sözün geçmesidir.

Cenab-ı Allah bir kudsi hadisinde; “Oruç benim içindir, onun mükâfatını ben vereceğim” diye buyurmuştur.

Alevi inancında, Hızır Orucunun kaynağı Kuran ve hadislerdir. Kuran-ı Kerim Hızır kısâsı Kuran’da El-kehf suresinde geçmektedir. Bu surede üç olay geçer,

a) “Ashab-ı Kehf” adı ile anılan kişilerin başından geçenler (9–26 ayetler)

b) Hz. Musa, Hz. Hızır kısâsı (60–82 ayetler)

c) Zül-Kareyn ve ye’cüc me’cüc olayı (83–93 ayetler)

Birinci olayda; bütün kalpleri ile kendilerini Allah iradesine teslim edip, inanan insan üstünlüğünü,

İkinci olayda; Hz. Musa’nın karşısına çıkarılmış, mürşit konumundaki esrarengiz kişi (Hızır) vasıtasıyla; ilahi takdirin sırlarının insanlar tarafından çözülmeyeceğini,

Üçüncü olayda ise; insanın kendini buna karşı koymaya çalışmaktan alı koymadığı noktaları mükemmel bir tarzda anlatılmasıdır.

Ayetlerde isim vermeden kullardan bir kul olarak geçmektedir. O, kulun Hz. Hızır olduğunu bildiren hadis kitaplarıdır. (Sahihu’l Buhari, Sahihu Müslüm, tirmizi vs. )

Teslim ol mürşide yolda kalırsın

Mürşitsiz varılmaz dost ellerine

Bir canında var ise ver yoluna

Mürşitsiz varılmaz dost ellerine

İşitmedin mi Hazreti Musa’yı

Arayu ben buldu Hızır Nebi’yi

Önce Hızır oldu onun delili

Mürşitsiz varılmaz dost ellerine

Hz. Hızır bir velidir, bir erendir. Diğer bir bilgiye göre de Nebidir. Allah’ın kendisine rahmet ve ilim verdiği kişidir. Peygamber veya bir velidir. Zahiri ilimler Resuller aracılığıyla, ilham ise, aracısız olarak gönülle gelen hak kelamıdır. Gaip âlemler onlara görünür olmuştur. Allah istediğine bu gönül ilmini vererek, kâinatı ve bütün mevcudiyeti keşfetmesine yardımcı olur. Çünkü onlar zamanımızın kutuplarıdır. İşte bu gaip erenlerinden biriside Hızır Alehisselamdır. Zorda kalanların, darda kalanların yardımcısı Hızırdır. Hz. İslam inancında çaresizlikte kalanlara, sıkıntıda olanlara, yardımcı ve kurtarıcı melek olarak tasvir edilir.

 Zulmet deryasının nur edip gelen

Hızır İlyas Şah-ı Merdan Ali’dir

Garibin mazlumun halinden bilen

Hızır İlyas Şahı Merdan Ali’dir

Açıldı can gözüm gör seyranımız

Hazreti Hızır asıl üstadımız

Kırk sekiz cumadır bizim bayramımız

Senede gelene haczet kalmadı

Ey Nurettin Seyfi vardır, da elin

Kimse bilmez senin esrarın halin

Hızır vardı yeşil eli dolum

Ekşi üzüme hacet kalmadı

                                      Seyit Nizamoğlu

Hızır orucu, her yıl Şubat ayını 13–14–15 günleridir. Hızır, her an hazır ve nazırdır. Cömerttir. Çaresizlerin çaresidir. Umutsuzlara umuttur. Zorda kalanların carına yetişendir. Cümlemizin yardımcısı, gözcüsü, bekçisi ola. Allah herkese Hızır elinden doluyu içmek nasip eylesin. Gerçeğe Hü…

Fakir Edna’m der ki, bu sırra eren

Üstadım Hatay’ı darına duran

Tamuda yanar mı nurunu gören.

Hızır her an hazır ve nazırdır. Çaresizlerin çaresidir. Darda kalanların, zorda kalanların carına yetişendir. Cümle insanlığın gözcüsü, bekçisi yardımcısı Hz. Hızır olsun. Gerçeğe Hü.. Diyelim.

Sevgiler Ali KAYA http://www.alikaya.org [email protected]