Bir furyadır. Almış başını gidiyor. Ülke çapında, başını almış giden ZAM FURYASI, bizim, TUNCELİDE, DE, sürmektedir.
‘Her şeye zam geldi.’ Gerekçesini ileri sürerek yapılan aşırı zamlar, halkı bezdirmiştir.
  Kültürlü, uygar, devrimci insanlar, kişisel çıkarlarının yanında, toplumun çıkarlarını da gözetir. Toplumsal çıkarlara, önem verir. Kendisi gibi herkesin de yararını da düşünürler.
    Tunceli Halkı, okumuş, aydın, çeşitli kültürlerle, buluşmuş çağdaş bir halktır. Öyleyse kendine yakışan bu kimlikle, kendinden bekleneni yapmalı, sergilemelidir. Tunceli, hırsızı, dolandırıcısı, kap kaçtısı, yankesicisi, mafyası, kaçakçısı olmayan bir il olarak bilinmektedir. Tunceli Halkı, bu kimliğini bu güne kadar korudu. Bundan sonra da korunması için Tunceli Halkı, Sivil toplum kuruluşları, resmi kurumlar, duyarlılık göstermeli, iş birliği halinde bu övünülecek kimliği, korunmalıdırlar. Bu kimlikle övünürken, ilin akil kişilerinden bir okurum, misafirim oldu.’ Hocam üzülerek söylemeliyim ki bu kimliği gölgeleyen, bu kimliğe yakışmayan, çokça olaylar, yaşanmaktadır. Bıçaklı saldırılar, uyuşturucu satmak, bulundurmak, haraç almak gibi bu güne kadar Tunceli’de görülmemiş, yaşanmamış olaylar, yaşanmaktadır. Sivil toplum kuruluşları, Emniyet güçleri, zaman kaybetmeden, giderek yayılmadan, bunların önüne geçecek tedbirleri, almalıdırlar. Dedi.’
   Şakındım. Güvenilir birinden bunu duymak beni şaşırttığı gibi çok üzmüştü. İnanmak istemedim. Israr etti. İddia eden okurum, bütün bunların şu anda Tunceli’de yaşandığını iddia etti. İyice üzülmüştüm. Hâlbuki ben Tunceli’nin, bunlardan yoksun, arı, temiz, uygar, demokrat, kimliğiyle hep övünmüştüm.
    Bu toplumun, üyesi oldukları halde bu toplumun kimliğine yakışanı yapmayan, çokça insanımız varmış. Çağımızın, insan yaşamı için dayattığı gereksinimlerin, her geçen gün artması, temin etmenin zorlaşması, kişisel çıkarların, öne çıkması. Toplumsal değişimlerde olumsuz gelişmelere, yol açmaktadır. Bu olumsuz gelişmeleri engelleyecek, toplumsal çıkarları önemseyecek, Uygarlık kimliği, olmalıdır.
   Tuncel’inin bu uygar kimliğine rağmen, yaşanan bu tarihi süreçte fırsatçılık yapanların olması üzücüdür. DERSİM doğamızı süsleyen, zenginleştiren, can veren, MUNZUR, PÜLÜMÜR çayları ve vadilerine yoğun ziyaretçi akını var. Hafta sonları, MUNZUR GÖZELERİ, adım atılamayacak kadar, ziyaretçi akınına uğramaktadır. Merak edip hafta sonunu gözelerde geçirmek isteyen arkadaş ’Gittiğime bin pişman oldum.’ Diyordu. Aynı şekilde her iki vadi de, piknik yapılacak alanlar da, tamamen dolmaktadır. Bu büyük ilginin yanında, üzen tarafı, terk edip giderlerken arkalarında, bıraktıkları, doğa kirliliğidir. Gidip gören çok insan, üzülerek dile getirmektedirler.
      Ziyaretçiler, bunu yaparken, vadideki hizmet veren bazı işletmelerin, lokantaların, kahvelerin, fırsatçı bir yaklaşımla, pahalı hizmet verdikleri de ayrıca dile getirilmektedir. 0,5, yarım litre suyu,50 kuruşa alıp,  5 liraya sattıkları sosyal medyada, yayınlanmıştı. Bu yapılanlar, bizim esnafımıza yakışmamalıdır. Kendi cebini düşünürken, ilimizin kazanımlarını da düşünmelidirler. Bütün bunlar, zamlar, ara verilmeden sürekli yapılırken, emeğin karşılığına, işçiye, çalışana, o oranda zam yapılmamaktadır.
     Kiraların, evlerin, dairelerin, pahalılığı, insanların, canının derdine düştüğü bu tarihi günlerde, evsizleri, kirada oturmak zorunda kalanları, hayattan bezdirmiş. Yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamaz hale getirmiştir.
   Asgari ücret düzeyini aşan 3000 lira gibi kiraların istendiği, iddia edilen Tunceli’de, kira pahalılığı, yaşamı çekilmez hale getirmiştir. Denetleyen bir kurum olmayınca herkes keyfine göre değer biçmektedir. Nasılsa, bu keyfilik, resmi beyanlara yansımamaktadır.
   Daire ev fiyatları da aynı gerekçeyle, her şeye zam geldi gerekçesi ile âdeta uçmuştur. O, kadar çok uçmuştur ki. Euro, dolar geliri, hazır parası, olmayanların dışında, dar gelirlilerin, memurların, işçilerin, emeklilerin, bu saatten sonra, artık ev sahibi, konut sahibi, olmaları imkânsızlaşmıştır. Abartılı fiyatlar karşısında, Banka kredileri de artık çözüm olmaktan çıkmıştır.
     Sorumluluğu olan resmi kurumlar, sivil toplum örgütleri, hatta siyasi parti temsilcileri, toplumu ilgilendiren bu önemli konularda zaman zaman bir arya gelerek uyarılarını yapmalı, alınması gerekli tedbirlerin alınmasını istemelidirler. Toplumu bilgilendirip uyarmalıdırlar.
   Yoksa bu gidiş iyi bir gidiş değil.