SERHAT OZAN YILDIRIM

Baran Demir, İngiltere’nin önemli şeflerinden biri. Mazgirt ilçesine bağlı Ortaharman(Mastan) köyünde dünyaya geldi. 7 yaşında köyünden çıkıp yakın bir noktada olan Akpazar beldesinde ilk, ortaokulu ve liseyi okudu. Derslerinde başarılı olan Baran’ın tek hayali vardı o da restoran dünyasının Oscar'ı olarak bilinen Michelin yıldızı bir restorandın sahibi olabilmekti.
Baran, lise eğitimini tamamladıktan sonra azimle üniversiteye geçiş sınavına çalıştı ve hayalini kurduğu üniversitenin kapıları ona açıldı. Baran, üniversite sınavını kazanıp tam burslu olarak Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü'ne yerleşti. Okuldan kalan zamanlarında ise birçok restoran ve otellerde çalışarak kendini geliştirdi.   
Okulu bitirdikten sonra 5 yıl boyunca Türkiye’de birçok ünlü restoranın mutfağında şef olarak çalışan Baran, bir süre sonra Ankara Anlaşması’yla İngiltere’ye gitti. Bugün Londra’da çok sayıda şöhretli ismi ağırlayan ve BKA Fine Dining Restaurant 2020-2021 yılı ödülünü kazanan bir restoranda şeflik yapmaya başladı. Ünlü restoranda yemekleri ile bir ekol oluşturan Baran Demir’in,  Dersim’den Londra’ya uzanan başarı öyküsünü derledik ve kendisine merak ettiklerimizi sorduk.


Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Elbette, ismim Baran Demir, 16 Mayıs 1992 senesinde Dersim'in Mazgirt ilçesinde Mastan(Ortaharman) köyünde dünyaya geldim. 2020 senesinde İngiltere’de kendi işimi kurma fikri ile taşınma kararı aldım. Şu an İngiltere’de yaşıyorum. Burada tam da hayal ettiğim gibi kurmuş olduğum danışmanlık şirketi ile hizmet veriyorum.


Eğitim serüveninizden bahseder misiniz?
Üniversite sınavına kadar memleketimde okudum ve orda büyüdüm.Hayallerimi gerçekleştirmek ve gelecek yaşamımı istediğim şekilde kurmak adına üniversite okumak için çok sevdiğim memleketimden ayrılmak durumunda kaldım. 2013 senesinde Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatlar bölümünü %100 tam burs ile kazandım. Ve 2018 senesinde mezun oldum. 
Üniversite bitirdikten sonra nasıl bir hayatına atıldınız ve hayalleriniz nelerdi? 
Üniversite öğrenimimi bitirdikten sonra İstanbul’da gastronomi alanında oldukça marka yerlerde hem staj hem de çalışma fırsatı buldum. İlk olarak Hilton İstanbul Oteli'nde çalışmaya başladım. Daha sonra Hilton Oteli'nin başka kuruluşlarında çeşitli pozisyonlarda çalışmaya devam ettim. Otel sektörü mesleğimin sektörel bazda yerini görmem için oldukça yol gösterici oldu. Daha sonra yeni deneyimler kazanmak istedim ve İstanbul İstinye Park’ta bulunan Zuma isimli restoranda çalışma hayatına yeni bir başlangıç yaptım. Zuma, otel sektöründen çok başka ve VIP hizmet veren birinci sınıf bir restorandı. Burası kesinlikle mesleki deneyimimin omurgasını oluşturdu diyebiliyorum şimdi bakınca. 


İngiltere gitme fikriniz nasıl oluştu, sizi oraya iten durum neydi?
İstanbul’da çok kaliteli isimler ve yerlerle çalışma hayatıma devam ederken bir süre sonra sürekli aynı devinimin içinde olduğumu fark ettim. İstanbul şehir olarak belki de dünyanın en güzel şehirlerinden. Buradan ayrılmak elbette insanın kolay alabileceği bir karar değil.  Ancak güzel ve keyifli olduğu kadar, yorucu bir şehir. Tüm bunları yaşarken, bir yandan yoğun iş temposu, şehir yoğunluğu, ülkede son zamanlarda neredeyse herkesi etkileyen politik olaylar artık oldukça yıpratıcı bir hal almıştı. Artık Türkiye’ye aidiyet hissetmekte zorlanıyor neredeyse ayak uyduramıyordum. Çünkü Türkiye’de yaşanan ekonomik gelişmeler neredeyse herkesi etkileyen bir duruma dönüştü. Pozisyon ya da işiniz ne kadar iyi olursa olsun kesinlikle emeğinizin karşılığının bu olmadığını düşünüyorsunuz bir süre sonra. Bu süreçler yaşanırken Türkiye ile İngiltere arasında yapılan Ankara Anlaşması'nı daha önce duymuştum. Detayları incelediğimde bir anda böyle bir şeye ihtiyacımın olabileceğini fark ettim. Ve denedim. Sonra her şey dilediğim gibi ilerledi ve artık İngiltere’de yaşamaya ve çalışmaya başladım. Şimdi olanlara bakınca kesinlikle oldukça isabetli bir karar olduğunu söyleyebilirim.


Şu an orada ne tür işler yapıyorsunuz?
İngiltere Covid-19 sürecinden oldukça etkilenen ülkelerin başında geliyor. Buna karşın alınan önlemler de oldukça sıkı uygulandı. Karantina süreci ve ülkeye giriş koşulları oldukça zorlayıcı, neredeyse hayatı felç edecek noktaya getirmişti. Dolayısıyla o dönemde ülkeye gelmem çok dezavantajlı olsa da, burada kurmuş olduğum danışmalık şirketi vasıtasıyla restoran ve kafelere çok kapsamlı danışmanlık hizmeti vermeye devam ettim. Bu hizmetler menü tasarımı, menü tadımı, ürün geliştirme, cost hesaplama ve yemek stilistliğini içeriyor.
İngiltere ile Türkiye arasında mesleğinize ilişkin kıyaslama yapacak olursanız, artı ve eksiler nelerdir?
İki ülkeyi mesleki olarak kıyas etmek ne derece doğru olur bilemiyorum tabii. Çünkü her şey ama her şey farklı. İnsan ilişkileri, kültür, iş ahlakı. Bu yüzden gerçekten kıyas edemiyorum. Ancak iş ahlakı bağlamında bakınca İngiltere'nin Türkiye’ye kıyasla daha disipliner ve saygılı bir iş yaşamı var. Yaptığın, gösterdiğin işin karşılığını alabiliyor ve yeterince takdir görüyorsun. Bu oldukça motivasyonu artırıcı bir unsur. Bu yüzden mesleğini daha iyi yapma fırsatları sunuyor. Türkiye’de oldukça kurumsal yerlerde bu fırsatlar var ancak birçoğunda bile eksik yapılıyor. Bunlarla artık karşılaşmak istemiyordum. Ancak son zamanlarda dünyada olan gelişmeler artık ekonomik olarak İngiltere'ye de yansımaya başladı. Ancak sadece ekonomik olarak tabii. Diğer unsurlar başladığı şekilde devam ediyor. Türkiye ile İngiltere arasında yaptığım iş ile ilgili görmüş olduğum en büyük temel eksik; Türkiye’de bu işin profesyonel bir iş olarak görülmemesi ve buna ilişkin Ar-Ge’nin eksik yapılıyor oluşu.


Bir kadın olarak başarınızın sırrı nelerdir?
Kendimi şöyle tanımlarsam sanırım yanlış olmaz. Sürekli mücadele eden ve istediğini koparana kadar yerinde durmayan bir kadın… Küçüklüğümden beri istediğim şeyleri yapmaya özen gösterdim. Bu çabanın içinde yer almaya gayret ettim. Kolay pes eden biri değilim. Elbette her insanın hayatında kırılma noktası denilen çarpıcı gelişmeler olabiliyor. Nitekim benim de oldu. Ancak bunları tecrübe olarak bir kenara not edip hayatıma devam etmenin bir yolunu buluyordum. Başarımın sırrı sanırım biraz da burada: Takılı kalmamak. Umursuyor ve etkileniyorum elbette yaşadıklarımdan, ancak asla takılı kalmıyorum. Benim için sürdürülebilir bir şeye dönüşmesi için çaba sarf ediyorum. Bu konuda gayet başarılıyım bence. Bir diğer konu ise ne istediğimi biliyorum. Çok klişe bir laf gibi belki ama hayatımda gördüğüm bir sürü insan bence bu konuda kararsız. Rota çizebilmenin rotasızlıktan kat be kat faydalı olduğunu biliyorum. Yenilik bence bunlardan biri. Ve buna açık biriydim her zaman. Birden çok şeyi yerli ve zamanında yaptığında, zaman insanı ileriye götüren bir sürece dönüşüyor. Sonrası zaten başarı merdivenlerini tırmanmak olarak kalıyor. Başarılı mıyım bilemem ama istediklerimi gerçekleştiriyorum. Bu serüven oldukça keyifli her anlamda…