Kendi köklerimizden dünyaya yayılalı çok uzun yıllar oluyor. Asırlar bile diyebilirim. Kimi Aleviler asırlar evvel katledilmemek için kaçtıkları Batı ülkelerinde kendilerine ışık adı vermiş iken, bazıları sonradan işçilik adı altında çalışıp geri döneceğiz düşüncesi ile orada bir hayat kurdular.

Kimi zaman ayak uydurdular kimi zaman zorlandılar. Birçok bakımdan rahatladıkları kesin, çünkü baskı yoktu artık. Ya da daha mı farklıydı? Bilemiyorum.

Konumuz ayak uydurmak olsun bugün.

Herhangi ülkede yaşıyor isek ayak uydurduk bir şekil, yemek alışkanlığından evliliklere kadar. Yada tatil alışkanlığımızdan, çocuk yetiştirmeye kadar ve bu dönemin sancısız geçmediğini sanırım her birimiz çok iyi bilir.

                Gençlerimize eş seçimlerini başka din, dil, ırktan seçtikleri zaman bazen katliam ile sonuçlanırdı bazen de sevmedikleri biri ile “inancımız” ve “yolumuz” gereği evlendirilirlerdi.

Kızını demir kelepçeler ile kömürlüğe bağlayan dede tanıyorum ben! Oysa biz herkese kapımızı açtığımızı söylerdik.

Neyse, konumuz şu an bu değil zaten. Bu yüzden fazla girmeyeceğim.

Şunu merak ediyorum aslında, bizler evleneceğimiz zaman WEDDINGPLANNER kiralayabilecek seviyeye gelmiş iken, hastalandığımızda doğru bakım ve bunun hukuksal süreci, hatta cenazemiz olduğunda doğru uygulamayı üstlenen bir kuruma sahip değiliz! Neden peki?

Kaç canımız, yanlış teşhis ve bakım yüzünden hayatını kaybetti? Ya da kaç canımız doğru desteği alamadığı için sevdiklerinin ölümünü çaresizce izlemek zorunda kaldı?

Mayıs ayının son günü gencecik bir CAN kaybettik! Muhammet Geregül! Ki bu sadece 1 tanesi.

Oysa hastalandığında ailesi böyle bir kurum olduğunu bilseydi ve anında başvursaydı, kendileri sadece kardeşlerine destek olmak için enerjilerini harcayacaktı. Hani evlenirken sadece güzel yanını yaşamak için sorumluluğu bir wedding planner’in eline güvenerek bıraktığımız gibi.

Dünya üzeri bizlere ait bir kurum. Türkiyeli herkes için, din, dil ayrımı yapmadan sadece İNSAN olarak, birbirimize neden destek çıkamıyoruz?

Muhammet, doktorların katliamına kurban gitti. Bunu destekleyen Türkiye’deki doktorlar oldu. “Bu çocuğa hiçbir müdahalede bulunulmamış” ve ardından hayatını kaybetmesi ateşlerde yanmak değil midir?

Ailenin çaresizliği üzerinden bizler sonradan sosyal medyadan paylaşım LIKE alma çabasına giriyoruz. Evet, başımızı eğelim ve kendimizi dara çekelim. Biz, el uzatmak yerine sosyal medyadan like alıp bir iki dilekte bulunan bir topluma dönüştük!

Kaç kişi yardım edebilir miyim diye düşündü, kaç kişi aileye ulaşmaya çalıştı? Bunların sayısının bir elin parmaklarını geçeceğini zannetmiyorum.

Benim sorum ve bilmek istediğim, aileniz hastalandığında, hukuksal bir işlem olduğunda veya cenazesi olduğunda, en başından yani ilk günden beri size bu süreç içinde tam destek verilse, yönlendirse, bu yükü omzunuzdan alıp kendi sorunuymuş gibi sizin adına savaşsa nasıl olur? İstemez misiniz?

Sizleri bilmiyorum ama ben darda kalana yetişmeyi seçiyorum. Çünkü bu bir SEÇENEKTİR! Bahane veya kılıf uydurmadan, insanlık gereği bir erdemliliktir!

ALİ GÜL