Tunceli Barosu tarafından Erzurum Nöbetçi İdare Mahkemesi’nde açılan davanın hukuki gerekçelerine ilişkin şunlar kaydedildi: “Belirtmek gerekir ki Avukatlık Kanunu’nun 76. ve 95. maddeleri hükümleri ile Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler (Havana Kuralları), Avrupa Konseyi Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 9 Numaralı Tavsiye Kararı, BM Yargı Bağımsızlığı Temel Prensipleri, Uluslararası Avukatlar Birliği Morelia Şartı, 21. Yüzyılda Avukatlık Meslek Kurallarına Dair Turin İlkeleri nazara alındığında hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak avukatların ve baroların görevi/hakkıdır.

ic-002.jpgBu kapsamda, “Tunceli ili Merkez ve İlçeleri sınırları içinde basın açıklamalarının basın açıklamasının yapılmasından en az 24 saat önce ve mesai saatleri içerisinde hazırlanacak bildirimin Tunceli İl Merkezinde Tunceli Valiliğine, İlçelerinde ise ilgili Kaymakamlığa verilmesi ve verilecek bildirim sonucunda ilgili makamca izin verilmesi durumunda alınacak yazılı izin neticesinde gerçekleştirilebilmesi,

Basın açıklaması dışında açık alanlarda yapılacak toplantı, gösteri yürüyüşleri, oyun, temsil, stant kurma, bildiri dağıtma, çadır kurma, oturma eylemi, konser, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında düzenlenecek tüm etkinlikler ile 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu kapsamında düzenlenecek tüm etkinliklerin OHAL süresince yasaklanmasına”, dair Tunceli Valilik Makamı’nın 27.10.2016 tarih ve 2016/1001 sayılı Onay Kararı’nın Yürütmesinin Durdurulması ile İptali talebiyle Tunceli Barosu adına bugün Erzurum Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne dava açılmıştır.

Dava dilekçesinde Tunceli Valiliği’nin dava konusu kararının Anayasa’ya, Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne bu kapsamda milletlerarası yükümlülüklere, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu; kararda sebep, konu, maksat unsurlarının somut olgulara dayalı olarak ortaya konulamadığı; ortada hukuken haklı bir gerekçe olmadığı halde İfade Özgürlüğü, Toplantı Özgürlüğü gibi hakların OHAL süresince yasaklanması veya kullanılmalarının ağır şart ve yaptırımlara tabi tutulmasının hukuk devleti prensibine açıkça aykırılık teşkil ettiği belirtilmiştir.

Dava dilekçesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Aksoy / TÜRKİYE davası kararında belirtildiği şekliyle Sözleşmede belirtilen hakların OHAL gerekçesiyle askıya alınmasında dahi “kesinlikle gerektiği ölçüde” şartının dışına çıkılmaması gerektiği saptamasına da vurgu yapılmıştır.

Tunceli Barosu olarak Anayasal Hukuk Devleti ilkesinin işlerlik kazanması; temel hak ve özgürlüklerin korunması hususlarında lüzumlu iş ve işlemleri gerçekleştirmeye devam edeceğiz.”