SERHAT OZAN YILDIRIM

15 yıl Fransa’da yaşayan Hülya Arslan, Dünyanın en iyi 40 üniversitesi olan Paris Sorbonne Üniversitesi Coğrafya bölümü mezunu oldu. Doktora ön ve mastır çalışmalarını da Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) üzerine tamamladı. Daha sonra Ankara’ya yerleşti ve burada eğitim alanında çalışmalar yürüttü ve uzun yıllar Fransızca öğretmenliği yaptı. Pandemi sürecinde şehir hayatından sıkıldığı için memleketi olan Elazığ-Tunceli sınırında olan Karabörk köyüne döndü ve babasına ait atıl durumda tarlalarda üretime başlama kararı aldı.

‘TARLADA ÇİFTÇİ, EVİNDE ÖĞRETİCİ’

 Yalancı safran olarak bilinen sar rengine sahip çiçeklere sahip, dikenli ve dikensiz tipleri olan, kurağa dayanıklı ve ortalama yağ oranı yüzde 30-40 arasında değişebilen bir yağ bitkisi olan aspir tohumunu Kalifornia’dan getirttiği ve Elazığ Tarım İl Müdürlüğü’nden aldığı 1 tonluk hibe ile yaklaşık 250 dönümlük alanda toprakla buluşturdu. Arslan, gün boyu ekimini gerçekleştirdiği aspirin, topraktaki su kaybını engellemek için sıkıştırma yöntemi olarak bilinen loğ işlemini traktör sürerek yaptıktan sonra akşam saatlerinde evine gelerek Ankara’daki öğrencilerine uzaktan bağlantı yöntemiyle Fransızca dersi veriyor. Böylece kadının hayatın her alana var olduğunu gözler önüne seriyor.

‘ÇİÇEĞİNDEN,TOHUMA VE SAPINA; HER ALANDA KULLANILIYOR’

Ekimini gerçekleştirdiği aspirin çekirdeğinden elde edilen yağ kimya sanayinde biodizel, gıda sektöründe takviye gıda ve yemeklik yağ, çiçeğinden kumaş boyası, saplarından ise hayvan gübresi olarak kullanılıyor. Kuraklığı seven bitki olduğu için bölgede iyi verim alacağını belirten Arslan, ekimden hasada kadar yaklaşık 4 ayda yaklaşık 150 bin lira para kazanacağını ve hasadında da 20 kişiyi istihdam edeceğini belirtiyor.

‘PANDEMİ SÜRİCİNDE ŞEHİR HAYATINDAN SIKILDI VE ÜRETİME KARAR VERDİ’

Pandemi sürecinde dört duvar arasında sıkıldığını ve doğduğu topraklarda üretime başlama kararı aldığını belirten Hülya Arslan, ”1986 yılında Fransa’ya Paris Sorbonne Üniversitesi’nde coğrafya bölümünü okudum, lisansımı bitirdikten sonra doktora ön çalışmalarımı GAP projesi üzerine sürdürdüm. Kuru tarımdan sulu tarıma geçişteki adaptasyon problemlerini inceledim. 2 binli yıllarda Türkiye’ye geldikten sonra Fransızca etüt merkezi kurdum orada Fransızca dersleri verdim. Bir yılı aşkın korona sürecinde tüm insanlık gibi bizlerde kötü geçirdik. Bütün dünyada doğaya dönüşü insanlar düşünmeye başladı. Metropolde dört duvar arasında çok sıkıcı bir süreçti. Doğaya dönmeyi çok fazla isteyerek ihtiyaç duydum. Köyümde de bir alt yapı vardı. Babama ait tarlalar vardı ve bunlar ekilip biçilmiyordu. Yaklaşık 250 dönümlük bir araziye aspir ekme kararı aldım. Bu önümüzdeki yıl 500 dönüme çıkacak. Bölgede ciddi bir istihdam yaratacağıma inanıyorum. Çünkü arpa ve buğday genelde ekiliyor ve kilogram başına bir buçuk, 2 lirayken aspiri 4 liraya kolaylıkla satabiliyoruz. Buda köylünün ekonomisine ciddi bir kazanç sağlayacak” dedi.

‘ÜLKE EKONOMİSİNE KATKI SUNMAK İÇİN BURADAYIM’

Aspirin her sektörde kullanıldığını ve bölgeye üretim modeli olacağını aktaran Arslan, “Aspiri biodizel olarak kullanabiliyoruz, Türkiye hakikaten petrol konusunda dışa bağlı, yemeklik yağ konusunda da dışarıya bağlıyız. Milyar dolarlar veriyoruz yağ için, kendi topraklarımızda ekerek Türkiye ekonomisine katkı sunmak niyetiyle ben buraya geldim. Uzun yıllar Paris’te yaşadım gerçekten orası şahane bir şehir. Ankara’ya geldim çoğu kişiye göre konforlu bir yaşamım var. Pandemi sürecinde de gördük, insanlar köylere göç etmeye başladı ve tarım arzusu oluştu. Benim içinde yaşam kalitesi ve lüks kavramı doğada var olarak üretim yapmak ve istihdam yaratmak. Tarlada çalıştıktan sonra da akşam evime geliyorum, evin bahçesinde Ankara’daki öğrencilerime online dersler veriyorum” şeklinde konuştu.