Yazılı bir açıklama yapan Önlü, “belediyeye 2017 yılında kayyım olarak atanan Vali Tuncay Sonel, gerek valiliği döneminde gerek ise belediyeye darbe ile geldiği kayyımlığı döneminde Dersim kültürüne, inancına, doğasına saldırılarını kesintisiz olarak sürdürmüş ve yozlaştırma politikalarının merkezinde yer almıştır” dedi.

Sonel’in kentin çehresini özünden kopardığını ifade eden Önlü, “Vali Sonel, Dersim’in çehresini özünden kopararak adeta ırkçı-milliyetçi bir şekle büründürürken, Dersim Belediyesi Eş Başkanlarımız Nurhayat Altun ve Mehmet Ali Bul tutuklandıktan sonra işgal ettiği belediyeyi ise halka kapatarak, adeta bir karakola dönüştürmüştür. Halka kapatılan belediye binamız ve Dersim coğrafyası, Vali-kayyım Sonel döneminde adeta yolsuzluğun, yozlaşmanın, rantın ve talanın merkezi haline getirilmiştir” ifadelerini yer verdi.

Sonel’in ödül olarak Ordu valiliğine atandığını söyleyen Önlü, “İçişleri Bakanlığı Vali/Kayyım Sonel’in Dersim belediyesinde yaptığı usulsüzlükler için soruşturma açılmasına da izin vermemiştir. 28 Temmuz günü Danıştay, İhale dosyalarında usulsüzlükler yaptığı, kamuyu zarara uğrattığı, ihalelere katılımı kısıtladığı ve belediyeyi zarara uğrattığı gerekçesiyle Vali/Kayyım Sonel hakkında soruşturma açılmasına yönelik İçişleri Bakanlığının soruşturma izni vermeme kararını iptal etti. 2020 yılında Ordu’ya Vali olarak atanan Sonel’in soruşturulmasına ilişkin Danıştay tarafından verilen bu karar yerindedir ancak yeterli değildir. Sonel, Dersim’de gerek Vali gerek ise kayyım olarak görev yaptığı süre boyunca, Belediyeyi uğrattığı zarar belki de yaptıklarının en hafifidir. Yürüttüğü politikalara ilişkin meclise sunduğumuz soru ve araştırma önergeleri de İçişleri Bakanlığınca cevapsız bırakılmış veya tarafımıza iade edilmiştir. Çünkü bizzahiti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun pratiklerinin uygulayıcısı konumundadır” diye konuştu.

Sonel’in ırkçı bir anlayışla görev yaptığı iddiasında bulunan Önlü, açıklamasının sonuç bölümünde şunları dile getirdi: “Irkçı bir anlayış ile görev yapan Sonel döneminde, Gülistan Doku şüpheli şekilde kaybolmuş ve hala bulunamamıştır. Munzur Üniversitesinde okuyan üniversite öğrencisi genç kadınların kamu görevlileriyle cinsel ilişkiye zorlandığı iddiaları araştırılmamış; asker, polis ve korucuların karıştıkları cinsel istismar ve tecavüz iddiaları tüm gerçekliğiyle ortaya çıkarılmamıştır. Esnaf kılığında gizlenen uyuşturucu ve fuhuş çetelerine hakkında tek bir soruşturma dahi yürütülmemiştir. Dersim’de uzun zamandır yürütülen bu çok boyutlu saldırıların yürütücüsü konumunda bulunan Sonel, aynı zamanda bir takım düşkün ve sözde alevi dedelerine kendini ‘Hızır’ ilan ettirmiş ve inanç yerlerine kendi adını koydurarak inancımıza en büyük saygısızlığı da yapmıştır. Bu açıdan Sonel’in Dersim’de yaptığı usulsüzlükler ve yolsuzlukların yanı sıra Dersim’de görev yaptığı dönemin tamamı incelenmeli, coğrafyamıza, inancımıza, kültürümüze ve insanımıza yönelik yaptıklarının hesabı tek tek sorulmalıdır.”