“Tunceli İli, Ovacık-Merkez İlçeleri, Konaktepe Barajı ve HES I-II Projesine ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı teklifi 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri kapsamında Bakanlığımızca onaylanarak, Müdürlüğümüzce 27.01.2016 tarihi itibariyle askıya çıkarılmıştır. Söz konusu planlar ile ilgili bilgi almak ve itirazda bulunmak isteyenlerin 30 günlük kanuni süre içerisinde müdürlüğümüze başvurmaları gerekmektedir.

İlanen duyurulur.” denilmiştir.

Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II Projesi’nin İmar Planlarına İmar Kanunu, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde itiraz edilmesi gerekmektedir. Zira:

Bakanlar Kurulu kararı ile 1971 yılında Millî Park olarak ilan edilen Munzur Vadisi’nde Munzur Suyu üzerinde gerçekleştirilmek istenen Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile HES II Projesi’ne karşı açılan davada Danıştay 13. Dairesi’nin 2010/995 E. sayılı dosyasında verdiği 11.10.2010 tarihli karar ile:

“Konaktepe Elektrik Üretim A. Ş. tarafından yapılacak Konaktepe Barajı-Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II için 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu, Milli Parklar Yönetmeliği ve Orman Sayılan Alanlarda Verilecek izinler Hakkında Yönetmelik kapsamında Çevre ve Orman Bakanlığı’nca verilmiş bir izin ve yapılmış herhangi bir tahsis bulunmadığı; Munzur Vadisi Milli Park Uzun Devreli Gelişme Planı’nın onaylanmadığı, Maliye Bakanlığı’nca söz konusu proje için herhangi bir tahsis yapılmadığı, yine üretim lisansı sahibi şirket ile su kullanım hakkı imzalayan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne de 2873 sayılı Kanun ve ilgili yönetmeliği uyarınca herhangi bir izin verilmediğinin dosya içeriğinden anlaşıldığı, bu durumda, milli park niteliğini taşıyan ‘Munzur Vadisi’nde su kaynaklarının kullanımı ve işletilmesinin, Milli Parklar Kanunu ve ilgili Yönetmelik hükümleri uyarınca, ancak, ‘kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk’ koşullarının gerçekleştiğinin ilgili Bakanlıkça ortaya konulmasına bağlı olduğu, dolayısıyla milli park sınırları içerisinde kalan dava konusu HES projelerine üretim lisansı verilebilmesi için, öncelikle yukarıda belirtilen koşulların yerine getirilmesinin gerektiği; bu bağlamda, dava konusu işlemin, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1. maddesinde öngörülen amaçlarla uyumlu olmadığı gibi, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu ve ilgili Yönetmelik hükümlerine de aykırı olduğu” gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar vermişti.

Yürütmenin durdurulmasına ilişkin karara karşı yapılan itiraz üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 26.05.2011 tarih ve YD İtiraz No:2010/1147 sayılı kararında, Dairenin yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne ilişkin gerekçesine katılmakla birlikte, elektrik üretim lisansının verilebilmesi için ÇED Raporunun da aranması gerektiği hususunu belirtilmiştir.

 

Bu süreç içerisinde Munzur Vadisi Milli Parkı sınırları içerisinde yapımı planlanan 4 Baraj ve 5 HES projesi ile yapımına 1985 yılında tamamen kaçak başlanan ve 2003 yılında enerji üretimine alınan Mercan Reg. ve HES’e Çevre ve Orman Bakanlığı 10 ayrı üniversite tarafından hazırlanmış 9 ayrı rapora dayalı olarak Milli Parklar Kanunu’nun 14. maddesi çerçevesinde 18.04.2011 tarihinde ÜSTÜN KAMU YARARI KARARI alarak izin vermişti.

İzin kararı sonrası, izin kararı dayanak yapılarak Bozkaya Barajı ve HES, Kaletepe Barajı ve HES, Konaktepe Barajı ve HES I- Konaktepe HES II, Akyayık Barajı ve HES, Mercan Reg. ve HES Munzur Vadisi Milli Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı’na işlenmiş ve anılan plan 06.07.2012 tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca onaylanarak yürürlüğe girmişti.

Munzur Vadisi Milli Parkı sınırları içerisinde toplam 4 Baraj ve 6 HES projesine izin veren bakanlık kararının iptali amacıyla 19.12.2011 tarihinde dava açılmıştı.

Davanın temyiz sürecinde Danıştay 10. Dairesi 2014/247 E. sayılı dosyasında verdiği 06.11.2014 tarihli karar ile: “Yukarıda anılan Anayasa hükmü ve yasal düzenleme birlikte değerlendirildiğinde; herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının bulunduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu tartışmasızdır. Bu itibarla, öncelikle, davaya konu projelerle ile ilgili olarak hazırlanan fizibilite raporları çerçevesinde, projelerin, ‘çevreye uyumlu’ olup olmadığının tespiti bakımından, çevre mevzuatı açısından zorunlu olan ‘ÇED’ sürecinin tamamlanması gerekmektedir. Aksi taktirde 2872 sayılı Yasanın 10. maddesinde belirtildiği üzere, Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça projelerle ilgili onay ve izin verilemez.

Bu durumda, İdare Mahkemesince, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekirken, aksi yönde verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.” diyerek Çevre ve Orman Bakanlığı’nın Munzur Vadisi Milli Parkı’nda yapımı planlanan 4 Baraj ve 5 HES Projesi ile Mercan Reg. HES Projesine Milli Parklar Kanunu’nun 14. maddesi çerçevesinde verdiği izin kararının iptal edilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Milli Parklar Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca mili park olarak ilan edilen sahalarda Baraj ve HES dahil tesis inşasının ön şartı Bakanlığın iznidir. Dolayısıyla Bakanlığın Munzur Milli Parkı’na dair verdiği Baraj ve HES izninin iptal edilmesi gerektiğinin ortaya konulması son derece önemlidir.

Karar Milli Parklar ve Planlama Mevzuatı bakımından emsal niteliktedir. Zira, Danıştay ilk defa bir kararında Milli Parklar Kanunu’nun 14. maddesi çerçevesinde bir milli parkta kamu yararı açısından tesis inşasına izin verilebilmesi için öncelikle Çevresel Etki Değerlendirmesi süreci işletilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca Danıştay 10. Dairesi Munzur Vadisi Milli Parkı’na projelendirilmiş baraj ve HES’lere izin verilebilmesi için ayrı ayrı proje bazında değil tüm projeler için toptan bir ÇED süreci işletilmesi gerekliliğini belirtmektedir. Karar bu yönüyle ilk niteliktedir.

Üzerinde önemle durulması gereken diğer husus ise Milli Park Uzun Devreli Gelişme Planı, Planlama Hukuku ve ÇED ilişkisidir. Danıştay kararı analiz edildiğinde Milli Park gibi doğa koruma statülerine sahip alanlara dair Uzun Devreli Gelişme Planları oluşturulmadan önce mutlaka ÇED sürecinin tamamlanması ve sonucuna göre planlama yapılması gerektiği de ortaya konulmuştur. Bu durum bugüne kadarki idari yaklaşımı da değiştirecek niteliktedir. Zira mevcut uygulamada önce Uzun Devreli Gelişme Planı, Koruma Amaçlı İmar Planı yapılmakta sonrasında ise söz konusu alanlara dönük Baraj ve HES gibi projeler var ise proje bazında ÇED süreci işletilmekteydi. Mevcut kararda ise “önce tüm projeler için toptan ÇED; sonra plan, proje” denilmiştir. Bu bakımdan ÇED süreci işletilmeden itiraza konu Nazım ve Uygulama İmar Planları’nın Bakanlıkça onaylanması hukuka aykırıdır.

Tüm anılan Danıştay kararlarına rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Danıştay kararlarına aykırı olarak Munzur Vadisi Milli Parkı sınırlarında inşa edilmesi planlanan en büyük Baraj Projesi durumundaki Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II Projesi’nin Nazım İmar Planı ile Uygulama İmar Planı’nı onaylamıştır. Planların onaylanması tamamen hukuksuzdur. Özellikle belirtmek gerekir ki Plan Araştırma ve Açıklama raporu usulüne uygun da değildir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yüksek yargı organlarınca verilen kararların gereklerini yerine getirmesi gerekirken aksi yönde karar alması hukuk devleti prensibini ihlal etmiştir.

Kaldı ki Munzur Vadisi Milli Parkı’nın 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak tespit ve tescil edilmesi talebiyle açılan davada Elazığ 1. İdare Mahkemesi’nin 2014/1298 E. sayılı dosyasında verilen 18.11.2014 tarihli kararın gereği de henüz davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yerine getirilmemiş ve bu haliyle Anayasa’nın 138. maddesi ihlâl edilmiştir.

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme hükümlerine göre Munzur Vadisi Milli Parkı Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alması gereken alanlardandır.

Kaldı ki, Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II Projesi Nazım İmar Planı ile Uygulama İmar Planı’nın onaylanması

Kuşların Himayesine Dair Milletlerarası Sözleşme

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi

Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi

Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme

Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine Dair Sözleşme

Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi

Özellikle Afrika’da Ciddi Kuraklık ve / veya Çölleşmeye Maruz Ülkelerde Çölleşmeyle Mücadele İçin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi

Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, gibi ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere açıkça aykırıdır.

Keza, Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II Projesi Nazım İmar Planı ile Uygulama İmar Planı üst ölçekli planlara da açıkça aykırıdır. Özelikle belirtmek gerekir ki, Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I ile Konaktepe HES II Projesi Nazım İmar Planı ile Uygulama İmar Planı Malatya-Elazığ-Bingöl-Tunceli 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’na aykırılık ihtiva etmektedir.

Şöyle ki Malatya-Elazığ-Bingöl-Tunceli Çevre Düzeni Planı’nın Plan Hükümleri’nin 3.5.14. EKOLOJİK ÖNEME SAHİP ALANLAR Bölümü’nde:

“14. Alt ölçekte yapılan çalışmalarla kesinleşen sınırların içinde IUCN listesine göre EX, DD, CR ve EN türlerinin bulunduğu alanlar tespit edilirse bu alanlarda hiçbir faaliyete izin verilemez. Yukarıda bahsedilen kategorilere veya VU kategorisindeki bitkilere rastlanırsa bu alanlarda uzman görüşü alınarak biorestorasyon çalışmasının yapılması zorunludur.” denilmektedir. Munzur Vadisi Milli Parkı’nda 2 adet LR(cd)(korunmaya bağımlı), 36 adet LR(Ic)(düşük endişe), 5 adet LR(nt)(neredeyse tehdit altında) ve 12 adet VU(orta vadede soyu tükenme riski yüksek) kategorisine giren endemik bitki türü bulunmaktadır.

Munzur Vadisi Milli Parkı’nda EX Kategorisi’nde bir bitki türü bulunmaktadır: Silene surculosa Hub. Mor…

Çevre Düzeni Planı’nda IUCN listesine göre EX, DD, CR ve EN türlerinin bulunduğu alanlar tespit edilirse bu alanlarda hiçbir faaliyete izin verilemez, denilmesine ve Munzur Vadisi Milli Parkı’nda EX Kategorisi’nde bir bitki türü bulunmasına rağmen itiraza konu Baraj ve HES İmar Planları’nın Onaylanması açıkça hukuka aykırıdır.

İtiraz konusu planlar hazırlanırken kurumlardan görüş istenmiş ve açıklama raporuna bu görüşler eklenmiştir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü görüş belirttiği yazısında milli parkta yapılması planlanan barajların ekosistemi olumsuz yönde etkileyeceğini belirtmiş, bu görüşü destekler nitelikteki raporunu da görüş yazısı ekinde sunmuştur. İl Özel İdaresi bünyesindeki 2 müdürlük iki ayrı yazı ile görüş belirterek Konaktepe HES-1 ve Konaktepe Barajı ve HES-2 projeleri için ÇDP’de belirtilen kümülatif etki değerlendirmesinin ve Havza Yönetim Planının yapılmadığını, projelerin gerçekleşmesi durumunda 12 adet köy yolunun kapanacağını söylemiştir. İtiraz konusu planlar bu görüşlerde belirtilen sorunları giderici hiçbir politika geliştirmemiş, olumsuz yöndeki bu görüşleri göz ardı etmiş, olumsuzlukları giderici yönde mekânsal kararlar getirmemiştir. Askıdaki planlara konu projelerin gerçekleşmesi durumunda ÇDP’nin de işaret ettiği üzere iklim ve bitki örtüsünde değişiklikler belirecektir. Endemik bitkilerin değişen iklim koşullarında soyları tükenecek ve ülkemizin bu önemli bitki alanı özellikli halini yitirecektir.

ÇDP’nin “Stratejiler” kısmında “Tunceli İli Teknik Altyapı İle İlgili Tehditler” başlığı altında “Baraj projeleri tamamlandığında Ovacık ve Merkez İlçe arasında ulaşımı sağlayan yolun sular altında kalacak olması”  tehdit olarak değerlendirilmektedir. Merkez ilçe ile diğer ilçeler arasında hâlihazırda zayıf olan ulaşım bağlantısı askıdaki planlarla resmileşecek olan Baraj ve HES projeleriyle sular altında kalacak ve Ovacık ilçesi ile Tunceli Merkez ilçesi arasındaki bağları koparacaktır. Bu da Ovacık’ın zaten çok düşük olan kentsel gelişiminin akamete uğramasına ve zaten göçlerle anılan bölgede yeni göçlere sebep olacaktır. Bu yönüyle itiraz konusu planlar bu ilişkileri gözetmemiş, parçacıl analizlerle izole alanlar yaratmıştır.

Konaktepe Barajı ve HES-2 projesi Torunoba’nın aşağısından başlayarak Ovacık İlçe Merkezine kadar olan 26 km.’lik bölümünü sular altında bırakacaktır. Bu baraj gölünden sonra Munzur Suyu, Halvori’ye kadar 15.1 km. Uzunluğundaki tünel borularla taşınacağından, bu mesafede Munzur’un yatağından hemen hemen hiç su akmayacaktır. Munzur Vadisi Milli Parkı gibi suyun etkisiyle oluşmuş özellikli bir alanda suyun borulara hapsedilmesi ekosistemde geri dönüşsüz zararlara sebep olacaktır.

Av. Barış Yıldırım (Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Üyesi)

Ceyhan Çılğın (Şehir Planlamacısı)