Halis Başbakan Erdoğan’a "Latin Amerika’da silahlı mücadele veren Ernesto Che Guavera dünya gençliğinin idolü haline gelirken, İbrahim Kaypakkaya’nın hala suçlu gösterilmesi günümüz demokrasisinin ayıbı olmaz mı? "diye sordu.

Halis Meclis başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, İbrahim Kaypakkaya’nın ‘Dersim bölgesi’nde TKP/ML’nin faaliyetlerini yürütürken 24 Ocak 1973’de çıkan çatışmada yaralandığını hatırlatarak şunları söyledi: "İbrahim Kaypakkaya, yaralı olarak çatışma alanından uzaklaşır. Beş gün sonra yaralı olarak yakalandığında kış koşulları nedeniyle ayakları ve bacakları hissizleşmiş olarak kaldırıldığı hastanede ayak parmakları kesilir. Diyarbakır Askeri Cezaevinin yanında, TİKKO davasından yargılanacak olan arkadaşlarının da bulunduğu ayrı bir binadaki tek başına 3 No’lu hücreye konur. İbrahim Kaypakkaya’yı bir üsteğmen ve dört asker, bulunduğu hücreden alır, TiKKO tutuklularının kaldığı koğuşun önünden yürüyerek geçerler ve bir jipe bindirip götürülür. Koğuşun kapısı açıktır. Tutuklular, İbrahim’i ayaklarının pansumanını için hastaneye götürüldüğünü zannederler. Diyarbakır’da süren dört aylık sorgulama ve işkence sürecinden sonra, mahkemeye çıkartılmasına az bir zaman kala, 18 Mayıs 1973’te öldüğü ailesine bildirilir. Ölüm nedeni kayıtlara intihar olarak geçer, ancak buna kimse inanmaz. 6 Kasım 1973 tarihinde, 1’nci. Ordu Komutanlığı 2 No’lu Askeri Mahkemesi Başkanlığına verilen dilekçede, İbrahim Kaypakkaya, 3 No’lu hücreden alınıp götürülürken, ‘yanındaki hücrelerde gözaltında bulunan Nuri Yaman, Celal Bozatlı, Mehmet Altınbaş ve Hasan Zengin tarafından’ görüldüğü belirtilmektedir."

-"PINAR SAĞ VE MEHMET ÖZCAN’A DAVA AÇILDI"-

TİKKO davası tutuklularının mahkeme heyetine bir dilekçe vererek Kaypakkaya’nın işkence edilerek öldürüldüğünü bildirdiklerini belirten Halis, aradan 37 yıl geçmiş olmasına rağmen Kaypakkaya’nın ölümünün üzerine örtülmek istenen Türkiye’deki en korkunç ve en ciddi işkence vakalarından biri olduğunu kaydetti. Bugüne kadar bu olayın gerçek yüzünün ortaya çıkarılması için yapılan araştırma ve başvurulara devletin cevap vermediğini ifade eden Halis "Kamuoyunda intihar olmadığı kesin bilinen bu ölümün resmi açıklaması da yapılmamıştır. Ölümünden 36 yıl sonra 25 Mart 2009 tarihinde Tunceli’de yapılan bir mitingde, İbrahim Kaypakkaya’ya övgüler dizildiği gerekçesiyle suç ve suçluyu övmekten Pınar Sağ ve Mehmet Özcan adlı sanatçılara dava açılmıştır. Ülkemizde kitle katliamı yapanların adları kışlalara, havaalanlarına, caddelere, mahallelere verilip, yani insanlığa karşı suç işlemiş kişiler ödüllendirilirken, devrimci mücadelede ve işkencedeki dik duruşuyla efsaneleşmiş bir örgüt liderini anmak suç sayılmaktadır."dedi.

-"CHE GUAVERA GENÇLİK İDOLÜ KAYPAKKAYA HALA SUÇLU GÖSTERİLİYOR"-

Halis soru önergesinde Başbakan Erdoğan’a şu soruları yöneltti: "Suç işleyen devlette olsa, suçu açığa çıkarmak demokratik devletlerin görevidir. İşkenceyle öldürme olayının aydınlatılması için, dönemin resmi belgelerinin açıklanmasına olanak tanıyacak mısınız? Bugün devrim, sosyalizm, komünizm gibi kavramlar yasak olmadığı gibi, bu adlarla siyasal partiler kurulurken, devrimci bir örgüt liderini anmanın suç sayılması bir çelişki değil midir? Latin Amerika’da silahlı mücadele veren Ernesto Che Guavera dünya gençliğinin idolü haline gelirken, İbrahim Kaypakkaya’nın hala suçlu gösterilmesi günümüz demokrasisinin ayıbı olmaz mı? "