Dersim Kadın Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelen kadınlar kent merkezinden Seyit Rıza Meydanı’na yürüyerek “Yaşasın Kadın Dayanışması, Aşağı bakmadık bakmayacağız ve Jin Jiyan azadi” sloganları attı. 
Burada platform adına açıklama yapan Dilek Kurban, “8 Mart Emekçi kadınların mücadele ve dayanışma gününü etkilerini ağır biçimde yaşadığımız pandeminin yıl dönümünde karşılıyoruz” diyerek "Dünyanın her yerinde kadınların yaşamları, politik, ekonomik ve sosyal hakları aynı sömürü çarkının, kapitalizmin derinleştirdiği eşitsiz koşulların cenderesinde. Güvencesiz, kuralsız hale getirilen çalışma koşullarına en çok kadınlar mahkûm ediliyor.  Tüm dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 salgınında patronlar ve iktidar, önce kadınları gözden çıkarıyor. Kadınlar 8 Martı mücadele ve dayanışma ruhuyla kazandığı haklarının ellerinden alınmaya çalışıldığı, ekonomik krizin, yoksulluğun, şiddet ve istismarın giderek arttığı koşullarda karşılıyor" dedi.
KADINLARIN ÜZERİNDEKİ BASKI VE SÖMÜRÜ KATMERLENDİ
Patronların ve hükümetin pandemiyi fırsata çevirdiğini ifade eden Kurban," Kısa çalışma, ücretli izne çıkarılma, evden çalışma ve hatta işten atmada ilk akla gelen kadın işçilerdi. İlimizde bulunan, çeşitli devlet teşvikleri ile açılan ve kadınların istihdamını artırdıklarına dair epeyce reklamı yapılan fabrikaların hemen hepsi kapandı, kadın işçilere yine evlerinin yolu göründü. Esnaf yanında çalışan kadın işçiler ise pandemi dolayısıyla yaşanan kısıtlamalardan nasibini aldılar. Pandemi ile birlikte artan işsizlik ve ekonomik krizin faturası biz emekçi halklara kesilirken holdingler, patronlar kârlarını kâr katıp büyümeye devam ettiler ediyorlar" diye konuştu.
'KADINLAR İSTİHDAMA KATILAMIYOR'
Ev içi angaryayla boğuşan kadınlar istihdama katılamıyor diyen Kurban, "Bakım maliyetlerinden kaçınmanın yolu haline getirilen bu uygulamalar kadının hane içi emeğini görünmez kılmaya, değersizleştirmeye devam ederken, emeğinin görünür ve değerli olması için gerekli ekonomik düzenlemeler yapılmıyor. Bunun sonucunda kadınlar kamusal alandan, sosyal yaşamdan, üretimden uzaklaşmak zorunda kalıyor. İstanbul sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa ile kadınların yaşamlarını güvenceye alan yasal düzenlemeler ülkeyi yönetenlerin dilinden yıllardır olduğu gibi bu yıl da düşmedi. Bütün bir yıl her fırsatta her yerde söylediğimiz gibi bu yıl da bu 8 Mart meydanından söylüyoruz; haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz! İstanbul sözleşmedi ve 6284 sayılı yasa uygulansın, kadınları şiddetten koruyacak düzenlemelerin hayata geçirilsin" şeklinde konuştu.
'DOKU SORUŞTURMASI ŞEFFAF YÜRÜTÜLSÜN'
Türkiye'de her gün en az 3 kadının katledildiğini vurgulayan Kurban  ,"Kadınlar en yakınlarındaki erkekler tarafından fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete uğruyor, kaybediliyor, intihar denilerek son derece şüpheli ölümlerle yaşamları çalınıyor. Kadınların mücadelesinden korkanlar, bizleri evlere hapsetmeye çalışanlar, sadece mücadelemize, haklarımıza ve hayatlarımıza değil, bedenlerimize de saldırıyor. Kentimizde bilhassa genç kadınlara yönelik cinsel suçlar, tehdit ve tacizler günde güne artıyor. Genç kadınlara, üniversiteli kız kardeşlerimize zarar vermek isteyen her kim varsa bilsin ki bizler kız kardeşlerimizin yanında, faillerin tam karşısındayız. Kentimizde bir yılı aşkın süredir kendisinden haber alınamayan kız kardeşimiz Gülistan Doku’ya ne olduğunu hala bilmiyoruz. Buradan tekrar sesleniyoruz; soruşturma şeffaf ve adil şekilde yürütülsün, şüpheli kişiler gerçeği açığa çıkaracak biçimde soruşturulsun, “Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetimdedir” diyenler, bu mesuliyetin gereğini yerine getirsin" çağrısında bulundu.
'YASALAR BİZLERİ KORUMADA YETERSİZ'
Yasalar tüm bu şiddet sarmalına karşı bizleri korumakta yetersiz kalıyor; kadınlar lehine var olan yasal düzenlemeler ise tırpanlanmaya çalışılıyor diyen Kurban, "Kadınlar lehine imzalanan ulusal ve uluslararası sözleşmelere uyulmadığı gibi, cezasızlık ve haksız tahrik indirimi gibi cezai uygulamalar, kadına yönelik her türlü şiddeti artırıyor, erkekleri güçlendiriyor, teşvik ediyor ve koruyor. Bu koruma ve yasasızlık her gün karşımıza yeni bir taciz, tecavüz ve kadın katliamı olarak çıkıyor. Covid-19 salgını karşısında getirilen tedbir ve yasaklar ise bizleri korumaktan çok uzak durumda. Öyle ki; bu yasaklar çoğu zaman bizi evlerimize ve iş yerlerimize mahkum ederek oralarda yaşanan şiddettin ise kapalı kalmasına sebep oluyor. Bu yasaklar biz kadınların yaşamı için gün geçtikçe virüsten daha tehlikeli hale geliyor. Buradan bir kez daha haykırıyoruz, Virüsten de şiddetten de ölmek İstemiyoruz" dedi.
Kurban kadınların taleplerini şu şekilde sıraladı;
Her kadına güvenceli iş sağlansın!
Eşit işe eşit ücret sağlansın!
İşyerinde şiddeti, ayrımcılığı ve mobbingi önleyen düzenlemeler yapılsın!
Kod 29 ile damgalanmaya hayır, işten çıkarmalar yasaklansın, kod 29 kaldırılsın!
Kadın istihdamında tek seçenekmiş gibi sunulan esnek-güvencesiz-kayıt dışı ve taşeron çalıştırmaya, kiralık işçilik uygulamasına son verilsin!
İşyerinde şiddeti, ayrımcılığı ve mobbingi önleyen düzenlemeler yapılsın!
KHK’ler iptal edilerek haksız hukuksuz yere işten çıkarılan tüm emekçiler görevlerine iade edilsin!
Cezaevlerinde çıplak aramaya son verilsin!
7/24 açık, ana dilde hizmet veren kreşler açılsın, kadın veya erkek olduğuna bakılmaksızın en az 50 çalışanın bulunduğu iş yerlerinde gündüz bakım evi ve kreşler açılsın!
Gülistan Doku bulunsun! Akıbeti açığa çıkarılsın, sorumlular yargılansın!
Kadınlar için daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaş politikaları son bulsun.
İstanbul Sözleşmesi’nin iptali şiddetin önünü açmaktır: Sözleşme uygulansın!
İyi hal indirimi kaldırılsın.