Konuya ilişkin Seyit Rıza Meydanı’nda düzenlenen açıklamada Emek ve Demokrasi Güçlerinin ortak açıklamasını okuyan Gürbüz Solmaz, 15 Temmuz günü Ovacık İlçesi Bilgeç Köyü’nde meydana gelen patlama olayını hatırlatarak, “Patlamanın olduğu yerde, İHD, Baro, Siyasi parti ve Sivil toplum Örgütleriyle yaptığımız incelemeler sonucu, patlama yerinde herhangi bir çukur veya tahribat olmadığını gözlemledik ve aynı zamanda patlamanın olduğu yer hayvanların sürekli gelip gittiği bir alan. Bu nedenle çocukların başka yerde bulup getirdikleri ve oyun oynama esnasında patlamış olma olasılığı daha yüksek gibi görünüyordu. Patlamaya neden olan patlayıcının türü, yapılacak araştırmaların sonucunda ortaya çıkacaktır” dedi.

Kentte daha önce de patlayıcı maddelerin infilak etmesi sonucu yaralanma olaylarının meydana geldiğini söyleyen Solmaz, “Yaşanan bu olaylar bir kader değildir. Çocuklarımızın kanı ilk defa bu topraklara düşmüyor. Bir yerleşkede çocuklar rahat gezemiyor, oyun oynayamıyor, yaylada çiçek toplayamıyorsa o coğrafyada hiçbirimiz özgür değiliz. Söz konusu bir çocuk olunca bu sorumluluk hem yasal hem de ahlaki olarak bir kat daha artmaktadır. Yaşananlar kabul edilemez. Bütün bu yaşanan olaylar genellikle mayın patlamaları sonucu olmuştur” diye konuştu.

222-003.jpg

Türkiye’nin Çocuk Haklarına dair Sözleşmeye taraf olduğunu hatırlatan Gürbüz Solmaz,  “Türkiye, her çocuğun yaşam hakkını korumaktan sorumludur.

Her bir ihlal, geri dönülemez sonuçlara neden olduğu gibi mevcut çocuk politikasındaki eksikliği görünür hale getirerek, bütüncül ve hak temelli bir çocuk politikasına olan ihtiyaca işaret eder.

Çocuk hakları ihlallerinde sorumluluk zincirini belirlerken "yanlış sorunun doğru cevabı olmaz" Adorno'nun dediği gibi yanlış hayat doğru yaşanmaz. Çocukların hayatta kalması için doğru soruyu sormak, doğru yaşam koşullarını yaratmak herkesin sorumluluğudur. Bu da kalıcı barış koşullarının yaratılmasından geçer” şeklinde konuştu.

Türkiye’deki mayın sayısına ilişkin de bilgi veren Solmaz, “ Yapılan araştırmalara göre Türkiye'de,  839 bin anti-personel kara mayını, 164 bin 797 adet anti-tank mayını olmak üzere bir milyon 101 bin 389 adet mayın bulunuyor.  Savaş artığı patlayıcı maddelerin sayısı ise bilinmiyor. Mayınlar, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Gaziantep, Hakkari, Hatay, Iğdır, Kars, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Dersim, Van illerinde olmak üzere toplam 3 bin 174 alanda. Mayınlı alanların büyüklüğü 214 milyon 732 bin 307 metrekare. Yerel kaynaklara göre 10 binin üzerinde kara mayını mağduru var. Türkiye’nin taraf olduğu Mayın Yasağı Anlaşması'na (Ottawa Sözleşmesi) göre 2014 yılına kadar mevcut mayınların temizlenmesi gerekmekteyken Türkiye’nin talebiyle 2022’ye kadar uzatılmıştır Ancak daha önceden belirlenen süre zarfında mayınlar temizlenmemiş olması binlerce insanın yaşamını yitirmiş olmasına sebep olmuştur. Ayrıca ilimiz Dersim’de resmi rakamlara göre 10 binin üzerinde mayın olduğu bilinmektedir. Bu açıdan bakıldığında mayınların bir an önce temizlenmesi hayati derecede önem arz ettiği açıkça ortadadır” dedi.

333-006.jpg

Solmaz, Dersim Emek ve Demokrasi Güçleri adına şu çağrıyı da kamuoyuyla paylaştı:

Herkesin, yaşamını kaybeden her bir çocuk için “amasız” tepki göstermesi, “sorumluluk zincirini” görmesi ve herkes için yaşam hakkını savunması, Yaşanan çatışmalı sürecin tüm toplumsal yaşamı olumsuz etkilediği, en çok da çocukların başta yaşam hakkını ihlal ettiği göz önünde tutularak, bir an önce çatışmalı sürecin sonlandırılması ve demokratik, barışçıl yöntemlerin benimsenmesi gerekmektedir.

Ayrıca ivedilikle;

-Mayın ve çatışma atıklarının temizlenmesi gerekmektedir. Mayın ve çatışma atıklarının temizleme maliyeti ve zorluğu, tek bir çocuğun yaşamına gerekçe gösterilemez!

-Mayın ve çatışma atıkları bulunan bölgelerde, başta çocukların ve yetişkinlerin bilgilendirilmesi ve önleme çalışmalarına ihtiyaç vardır.

-Nupelda ve Ayaz’ın yaşam haklarının tazmini mümkün değildir. Bunun önlenememiş olmasındaki ihmal ve cezasızlık kültürü ile mücadele edilmelidir. Başka bir ifadeyle;

-Fail ve faillerin etkin soruşturulması, sorumluluk zincirindeki ihmallerin açığa çıkarılması ve cezasız kalmaması

-Olaydan doğrudan ve dolaylı olarak etkilenenlerin hukuki ve psiko sosyal açıdan desteklenmesi ve dayanışma içinde olunması

-Benzer bir olayın bir daha tekrarlanmaması için politik, yasal ve diğer tüm önlemlerin alınması gerekmektedir.

- Bizler emek, barış, demokrasi ve insan hakları mücadelesi veren bütün kurumlar yaşanan olayların takipçisi olacağız. Gelinen aşamada yaşanan münferit bir olay değil toplumsal bir sorundur. Bundan dolayı çocuklarımızın ölümüne neden olan patlayıcı maddenin balistik incelemesi acilen yapılmalı sonuçlar kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Balistik inceleme sürecinde başta barolar, insan hakları derneği, konunun uzmanı olan bağımsız kurum ve kişilerce yapılmalıdır.

“… Bir çocuğun ölümü yalnızca kendi ölümü değildir, başka çocukların da ölümüdür. Onun ölümüne neden olanların çocuklarının da ölümüdür. Bir çocuğun ölümü ağırdır, uzundur, yazılması zordur.”

444-002.jpg