Siyasetçi kişiliğinin yanı sıra, edebiyatçı ve şair yönüyle de bilinen Burkay, 30 yıllık yurtdışı serüveninin yaklaşık 28 yılını İsveç'te geçirdi. Kürt siyasal hareketenin önde gelen isimlerinden biri olan Burkay, şiddete karşı olduğu için PKK'nın boy hedefi oldu. 'Gönüllü sürgünler'in kenti Stockholm'de buluştuğumuz Burkay ile, hem Türkiye'yi ve CHP'deki kırılmayı, hem mücadelesini hem de memleketi Tunceli ve şiiri konuştuk.

SÜREYYA ÜSTÜNEL AKBALIK
Seçim sürecine girildi, sizce Türkiye nereye gidiyor?   Türkiye'de gelecek belirsiz. Çünkü yıllardır siyasete yön vermeye çalışan toplum mühendisleri, türlü baskılar ve oyunlarla siyasetin doğal akışını engelliyorlar. Bu yüzden sahnede ne doğru dürüst bir sol parti var ne de sosyal demokrat bir hareket. Kürt hareketi zaten habire ezilip budanıyor. Bütün bunlara rağmen halk, sahip olduğu tek silahla, oyuyla toplum mühendislerine karşı direniyor ve zaman zaman onların oyunlarını sandıkta bozguna uğratıyor. Öte yandan tüm bu engeller nedeniyle değişim ve demokratikleşme kaplumbağa adımlarıyla ilerliyor. Her şeye rağmen umutluyum. Türkiye düşe kalka da olsa demokratikleşme yönünde devam edecek.

TRAJEDİDEN KOMEDİYE
l Deniz Baykal'ın istifasını İsveç'ten nasıl okuyorsunuz?
Aslında Baykal'ın çoktan siyaset sahnesini terk etmesi gerekirdi. Bir siyasi lider olarak topluma sunduğu hiçbir çıkış  yolu, hiçbir proje yok. Tek özelliği kararlı bir statükocu, değişim karşıtı olması. Böyle biri umut verebilir mi? Kalsa ne yapardı, dönüp de ne yapacak? Böyle tatsız bir olayı yaşamadan gitse, yani zamanında istifa etmesini bilse hiç değilse gidişiyle saygı uyandırırdı. Ne yazık ki bunu başaramadı ve dalda çürüyen meyve gibi düştü. Buna rağmen dönmeye can atıyor. Belki de döner, böylece trajedi de komediye döner...

l Kılıçdaroğlu'nun adaylığı...
Öyle görünüyor ki eğer Baykal aday olmazsa Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanlığı'na seçilebilir. Ama, tek başına Baykal'ın gitmesi ve yerine Kılıçdaroğlu'nun veya bir başkasının gelmesi CHP'yi değiştirmeye yetmez. Önemli olan CHP politikalarının değişmesidir. Türkiye'nin bu aşamada gerek duyduğu değişimdir, AK Parti'ye alternatif olabilecek gerçek bir sosyal demokrat harekettir. CHP konusunda umutlu değilim. Kılıçdaroğlu değişimin bayrağını yükselterek değil, ama bir 'skandal'ın ardından postu devralmış olacak. Salt direksiyona oturmakla, istese bile bu kemikleşmiş statükocu, sistemci partiye yön değiştirmesi kolay değil.

DÜŞ KIRIKLIĞI YARATTI  
l Aynı zamanda hemşeriniz olan Kılıçdaroğlu, Alevi oylarının CHP'ye dönüşünü sağlayabilir mi?

Kılıçdaroğlu'nun Alevi ve Kürt kökenli olması da kanımca bir başına değişim için yeterli güvence olmaz. Kılıçdaroğlu şimdiye kadar değişim sinyalleri vermedi. Hatta Onur Öymen'in Dersim'le ilgili demeciyle ilgili olarak bile geri adım atarak kendisinden bir şeyler bekleyenleri düş kırıklığına uğrattı. Ama Baykal'ın gölgesinden kurtulduktan sonra değişimin başını çekebilir mi, bilemem. Bunu yapabilse elbet memnun olurum. Kürtlerin ve Alevilerin beklediği de statükocu değil, sorun çözmeye çalışan bir partidir. Bu  olmadıkça salt bir Alevi Kürt genel başkan oldu diye Kürtlerin oyları oraya yönelmez, Alevilerin CHP'ye desteği artmaz.

Türkmen olsam ne fark eder ki
l Gazi Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmasında sizin
Türkmen olduğunuz iddia edildi...
Bu, ısmarlama bir araştırma idi, ciddiye almadım. Hem Türkmen olsam da ayıp olmazdı. Öyle sanıyorum ki yine sosyalist olur ve Kürtlerin özgürlüğünden yana çıkardım. Ama Kürdüm. Mensup olduğum aşiret (Şadi), ki kökleri Selahaddini Eyyubi'ye, Eba Müslim'e kadar uzanır. Çaldıran'da hatta Horasan'da bile var; ama hiçbir yerde Türkmence konuştukları görülmemiştir, dilleri Kürtçedir. Pek sayın 'araştırmacılara' duyurulur!..

Silahları bırakın İmralı'dan kurtulun
l PKK dün neydi, bugün ne?
PKK'nın sahneye çıkışından bu yana 30 yıldan fazla zaman geçti. Başlangıçta çok radikal bir görünümdeydi. Bağımsız, 'Birleşik ve sosyalist Kürdistan'ı savunuyor, bunun dışındaki çözüm önerilerini ihanet sayıyordu. Yine silahlı mücadeleyi temel alıyor, siyasal mücadele biçimlerini reformizm sayıyordu.

Zaman içinde görüşleri değişti. Örneğin 1990'lı yıllarda federasyonu da çözüm sayar oldu. Öcalan yakalanıp Türkiye'ye getirildikten sonra ise, sihirli bir değnekle dokunulmuş gibi görüşleri temelden değişti. Artık ne bağımsızlık, ne federasyon ne de otonomi ister oldu. Tüm bunları 'gerici, ilkel' talepler sayarak 'Demokratik cumhuriyet' diye bir teze sarıldı. PKK da Öcalan'ın değişimine ayak uydurdu.

Öcalan yakalandıktan sonra silahlı mücadeleyi de yanlış saydı ve artık bıraktığını söyledi. Ne var ki birkaç yıl sonra İmralı'dan yeniden savaş çağrıları yaptı. 

KÜRTLER, BUGÜN SİLAHLI EYLEME KARŞI
l PKK'nın eylemleri Kürt halkına nasıl yansıyor?
Kürtler arasında bu eylemleri destekleyen de var yanlış bulan da. Oysa Öcalan yakalanıp tüm temel taleplerinden vaz geçtikten, kendi deyişiyle 'artık devletin hizmetinde olduğunu' belirttikten, PKK da buna ayak uydurduktan sonra, o ve PKK açısından savaşın anlamı kalmadı. Zaten silahlı eylemi artık bıraktıklarını da söylediler ve sınır ötesine çekildiler. Tümüyle silah bırakmak içinse genel af istediler.

Bu durum 4-5 yıl sürdü; sonra ne olduysa 2004'ten itibaren, darbe girişimi zincirinin başlamasıyla birlikte, Öcalan da müebbete mahkum olduğu, kuş uçmaz kervan geçmez İmralı Adası'ndan savaş başlatır ve yönetir oldu... Barışçı bir çözüm beklentisi içinde olan Kürtler, bu ani değişime bir anlam veremediler. Bugün de Kürtlerin çoğu, PKK'nın silahlı eyleminin çözüm olmadığı, silahları bırakmasının en doğrusu olduğu kanısındalar.

BDP, BİR YANLIŞTAN DİĞERİNE KOŞUYOR
l Türkiye'de BDP, Kürtleri ne kadar temsil ediyor?
BDP'nin, Kürtlerin küçümsenmeyecek bir bölümünü temsil ettiği açık. Yüzde 10 baraji olmasa parlamentoya çok daha fazla milletvekili sokabilirdi. Öte yandan temsil yalnızca seçmenden alınan oyla ölçülmez. Buna bakarsak AK Parti bölgeden ve batı illerindeki Kürtlerden çok daha fazla oy aldı. Geçmişte de bölgede CHP, DP, AP gibi partiler etkindi
ler. O zaman Kürtleri kim temsil ediyor? Kanımca Kürtlerin gerçek temsilcisi, onların temel haklarını kim savunuyorsa odur. Ne yazık ki bu ülkede gerçek temsilciler bir türlü sahne alamadılar.

l BDP'nin demokratik açılım ve anayasa değişikliğinde yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
DTP-BDP çizgisini birbirinin devamı ve bir bütün olarak alırsak, süreci kendi açılarından iyi yönetemediler. Her iki konuda da hükümetin projesi yetersizse, ki bence de yetersiz daha ileri önerilerle açılım sürecini ve anayasa değişikliğini desteklemeliydiler. CHP-MHP ve öteki statükocu güçlerle aynı konuma düştüler. Bunun nedeni kanımca İmralı'dan gelen işaretlere bağımlı olmalarından geliyor. Bu yüzden bir yanlıştan ötekine koşturuyorlar.

KİTLELERE GÜVENİN, KİŞİLİKLİ SİYASET YAPIN
l PKK ve BDP'ye bir çağrınız ya da öneriniz var mı?
PKK'ya çağrım şu: Silahları bir an önce bırakmalılar. Geçmişte yararı zararı neyse ne, ama bu aşamadan sonra silahın hiçbir yararı yok. Silahı bırakmak legal siyasetin işini kolaylaştırır. BDP'ye ise çağrım şu: Gözlerini ve kulaklarını İmralı'ya ya da Kandil'e dikmekten vazgeçsinler, kendilerine ve kitlelere güvensinler, özgürce, kişilikli siyaset yapsınlar.

l Barzani'ye resmi davet söz konusu. Tarih henüz netleşmedi ancak ziyarete ilişkin öngörünüz nedir?
Bence bu davet olumludur, hatta gecikti bile. Gecikmedeki neden, Türkiye'nin Irak'taki yeni federal yapılanmayı benimsemedeki sıkıntıları idi. Oysa bu gerçeği daha uzun süre yok sayamazdı.

RUSLARIN BİLE ÇIKARI VAR
l Uluslararası güçlerin bu süreçteki rolü nedir?
Şu anda büyük bir çekişme var her alanda, parlamento da yargıda, asker -polis arasında. 12 Eylül öncesinde de vardı. Çekişme toplumun bütün kesimlerini etkiler. Yeni bir 12 Eylül ihtimali yok o bakımdan biraz şanslıyız. Ne Amerika destekler, ne Avrupa destekler. Değişim bize gereklidir. İyi olan şu ki Amerika şu dönemde 12 Eylül öncesi gibi cuntaları istemiyor, Türkiye'nin normalleşmesini istiyor, bölgenin de istikrar kazanmasını istiyor. Yani ABD'nin çıkarı da var bunda, Avrupa'nın da var, hatta bir ölçüde herkesin var. Yani Rusların bile herhalde bunda çıkarı var.

Elim silaha değmedi ama partim yasaklı
l Anayasa paketi 12 Eylül tarihinde referanduma gidiyor. Bu sizin için ne ifade ediyor?
Referanduma sunulan bu değişiklik paketiyle, 12 Eylül darbecilerinden hesap sorulmasının da yolu açılıyor. Böyle bir oylamanın 12 Eylül'de olması, tarihin garip bir cilvesidir. Ben 12 Eylül'ün mağdurlarındanım. Benim ve partimin eli silaha değmediği halde partim yasaklı ve ben 30 yıldır yurtdışındayım. Parlamentoyu fesheden, siyasi partileri kapayan ve liderlerini zindana atan, hak ve özgürlükleri ezip budayan, yüz binlere işkence eden, can alan, aslında ülkenin en azından 30 yılını heder eden Evren ve arkadaşları ise Marmaris ve benzeri yerlerde, yalılarda, köşklerdeler; hiçbir hesap vermediler. Umarım geç de olsa verirler ve bu, ülkenin kötü kaderinde bir dönüş noktası olur.
Öte yandan, bu anayasa değişikliği paketi, bu haliyle demokrasiye hizmet etse bile, ki bence ediyor, aslolan sivil demokratik bir anayasanın hazırlanıp halk oyuna sunulması, böylece 12 Eylül'ün defterinin tümden dürülebilmesiydi. Umarım çok sürmez, buna da sıra gelir.

İLK KEZ AKŞAM'DA
Burkay, yine bir gün memleket sevdasıyla yüreğinden dökülen bu dizeleri AKŞAM okuyucularıyla paylaştı. Burkay, hiçbir yerde yayımlanmayan
'Transit'te eski dostları aradı...

TRANSİT
Dün o körfez yoluna saptım
Eski bir dostu arar gibi
Ama kederli ve buruk
Yüzümü okşayan yel
Hey transit yolcu, dedi bana
Aradığın geçmişi bulamazsın
Yıllar onu alıp gitti

Kemal Burkay'ın şiirleri hasrettir çoğu zaman, özlemdir. Keder tortusunda doğan günü beklemektir bazen. Ya da topraksız insanın ve insansız toprağın feryadı. Baharda kardelen, Munzur'un akıllarda kalan coşkusudur. Bazen bir ırgatın tarlada içtiği çay, bazen de Spartaküs'tür. Mızrapın sazın teline dokunuşudur yani. Kelimelerin bellekte süzülüp, bilinçlerde güzellemesidir. İnsandır o açar her yerde; umutta, hüzünde ve özgürlükte...

KÖYÜMÜ ÇOK ÖZLEDİM DÖNECEĞİM
- Türkiye'yi özlediniz mi ve en çok neyi?
Doğal olarak ülkemi ve insanlarımı özledim. En çok da Dersim yöresini, köyüm Dırban'ı, Munzur ve Harçik boylarını...
Eski dostlarımı...

l Dönmek için yasal açıdan bir engeliniz yok...
Dostlarımın bunu çok istediklerinden eminim. Ben de istiyorum, ama sabırlı bir insanım ve uygun ortamı bekliyorum.

l Hala şiir yazıyor musunuz?
Eskiye göre az yazıyorum, artık yaşlandık tabi onun da etkisi var zannediyorum. Bir de başka çalışmalarım var.

SÜREYYA ÜSTÜNEL AKBALIK