FDG Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Metin Bozdağ tarafından 13 Kasım tarihinde yazılan mektupta şunlar kaydedildi:

“Sayın Cumhurbaşkanı,

23.11.2011 tarihli TBMM konuşmanızda, dönemin Başbakanı olarak Dersim TERTELE’si için "Eğer

devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa, ben özür dilerim, diliyorum" dediniz.

Aynı konuşmanızda, “(...) adım adım çerçevesi çizilmiş bahaneleri hazırlanmış, (...) uçaklarla bombalayarak, gaz bombaları ve toplarla hareket eden her şey katlediliyor. Binlerce insan, kadın ve

çocuk katlediliyor, yuvalar yıkılıyor, binlerce insan batıya göç ettiriliyor, binlerce kız çocuğu evlatlık veriliyor” İfadelerini kullandınız.

Dünya Savaşı’nın gölgesinde Anadolu’da bir halka katliam uygulanıyor. Sizin de dile getirmiş olduğunuz gibi, toplam 13 bin 806 kişinin öldürüldüğünün doğru olmadığı, gerçek sayının bunun kat be kat üstünde olduğu ciddi bir araştırma ile ortaya konulabilecek tarihi bir gerçekliktir.

Konuşmanızda resmi tutanakların doğru olmadığını, „Evet değerli arkadaşlarım. Sayısı bugün dahi

bilinmeyen, tahmin edilen binlerce insan (...) katlediliyor (...)” şeklinde ifade ettiniz.

Yine aynı konuşmanızda dile getirdiğiniz gibi, dönemin Malatya Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil bir röportajda idamları şöyle anlatıyor:

„Son sözünü sorduk? Kırk liram var, oğluma verirsiniz dedi. Bu sırada Fındık Hafız asılıyordu. Asarken

iki kez ip koptu. Seyit Rıza görmesin diye ben arabanın önünü kapattım. Fındık Hafız’ın idamı bitti.

Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza, meydan insan

doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti, ‘Evlad-ı kerbalayız, bê hatayız, ayıptır, zulümdür,

cinayettir?’ diyerek darağacına yürüdü.”

O gün ve orada yalnız Sey Rıza idam edilmedi. Sey Rıza ile birlikte oğlu Usenê Sey Rızay, Usenê Seydi,

Fındıq Ağa, Hesen Ağa, Ali Ağa, Hesenê İvraimê Qızi gibi Dersim’in ileri gelenleri de idam edildiler.

Sayın Cumhurbaşkanı,

15 Kasım 1937 Dersim ileri gelenlerinin Elâzığ Buğday Meydanı’nda idam edildiği kara bir gündür.

Dersimlilerin bu kara günü unutması mümkün değil. Çünkü o gün, o meydanda hukuk kuralları

ayaklar altına alındı, insanlığın onuru çiğnendi. İdam edilebilmesi için yaşlı Sey Rıza’nın yaşı küçültüldü, yaşı küçük olan oğlunun yaşı ise büyütüldü ve tüm hukuk kurallarına aykırı bir şekilde idamlar gerçekleştirildi.

1938 sonrası doğan biz Dersimli çocuklar korkunç ve kanlı katliam, savaş hikâyeleriyle büyüdük.

Çektiğimiz tüm ağır acılara ve yaşadığımız travmalara rağmen yine de kan ve intikam peşinde değiliz.

Bizler soyumuzu yok etmek isteyen zamane kasapların çocukları veya torunlarını suçlu görecek kadar

irrasyonel değiliz. Ülkede yaratılan korku ortamından dolayı dedelerimiz-nenelerimiz, annelerimiz babalarımız 60, 70 sene Dersim-38 Katliamı’nı çokça konuşmadılar, konuşamadılar.

Dersim Tertelê’sinin 80. yılında Sey Rıza, arkadaşları ve Tertelê’de katledilen on binlerce kefensiz masum u paklarımız adına, bir kez daha soruyoruz: İdam edilen önderlerimizin mezarı nerede?

Sayın Cumhurbaşkanı,

Bugüne kadar defalarca idam edilenlerimizin mezar yerlerinin açıklanması için devlet nezdinde girişimlerde bulunduk. Devlet tarafından idam edilen bu masum u pakların, mezar yerleri devlet arşivlerinde mevcut olduğu halde bir netice alamadık.

Mezar yerlerinin kamuoyuna açıklanması, ölüm yıldönümlerinde atalarımızın mezarlarına çiçek

bırakılması, bir mum yakılabilmesi ve Dersim Tertelê’si ile yüzleşilmesi için gerekli talimatları vermenizi talep ve arz ediyoruz.”

Mektup, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Başbakan Binali Yıldırım, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a da gönderildi.