CHP İl Başkanlığı’nda düzenlenen açıklamada konuşan İl Başkanı Yılmaz Çelik, Uğur Mumcu’nun hayatı ve mücadelesinden bahsederek başladığı konuşmasında, “Muhalif düşünceleri nedeni ile 12 Mart Cunta Yönetimi döneminde, birçok aydın ile birlikte bir yıl cezaevinde kalarak ceza evi ile tanıştı. Askerlik görevini yasal olarak Yedek Subay olarak yapması gerekirken, Sakıncalı Piyade Eri olarak 2 yıl askerlik görevi yaptırıldı.

  Hukukçu kişiliği yanında, Yeni Ortam Gazetesinde, köşe yazarlığı ile yazmaya başladı. Daha sonra,  1975-1991 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesinde “GÖZLEM” köşesinde sürekli olarak ve günlük yazmaya başladı.

 1981 yılında terörün silah kaçakçılığı ile bağlarını araştırdı, ayrıca 1981 yılında, Gazeteci Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın, Papa’yı öldürme girişiminin arkasındaki güçleri inceleme ve araştırmaya başladı.

  1984 yılında Aziz Nesin ve bir gurupla birlikte AYDINLAR DİLEKÇESİ’ni hazırladı ve bunun üzerine 12 Eylül Faşist Darbesinin Generali Faşist Kenen Evren tarafından vatan hainliği ile suçlandı.  1987 yılında araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı olarak kabul edilen RABITA ve 12 EYLÜL adlı kitapları ile 1919-1925 dönemini anlatan “Kürt İslam Ayaklanmaları” adlı kitapları yayınlandı. Gün ışığına çıkan birçok konu ve gizem nedeni ile büyük yankı buldu.

1991 yılında İlhan Selçuk ve seksen gazete çalışanı ile birlikte Cumhuriyet Gazetesinden ayrıldı, yönetim değişikliği sonucu 7 Mayıs 1992 yılında, Cumhuriyet Gazetesine tekrar geri döndü. 7 Ocak 1993 tarihinde “Mossad ve Barzani” isimli bir yazı kaleme aldı. Bu yazısında İsrail’in gizli servisi Mossad ve ABD’nin gizli servisi CIA ile Barzani arasındaki bağlantıyı deşifre etti. 8 Ocak 1993 tarihinde, ÜLTİMATOM başlıklı yazısında, yakında yayımlayacağı kitabında, İstihbarat örgütleri ile Kürt Milliyetçileri arasındaki bağlantıyı açıklayacağını açıkladı. Bu arada Polis-mafya ve siyaset üçgeninin derin boyutlarını araştırıyor iken; Ülke içinde ve Ülke dışında birçok kesimlerin korkulu rüyası olmaya başladı ve köşeye sıkışmışlardı ki, nihayet;

  24 Ocak 1993 günü sabahleyin işine gitmek üzere otomobiline binip kontağı çevirdiğinde, arabaya yerleştirilmiş bulunan C4 plastik patlayıcının patlatılması sonucu hunharca şehit edildi” dedi.

Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İç İşleri Bakanı İsmet Sezgin’in “Cinayeti çözmenin Devletin Namus borcu olduğunu” belirtmelerine rağmen; bu cinayetin perde arkasındaki, Ulusal ve Uluslararası karanlık güçler ve ilişkileri hala sır perdesi olarak gizemini korumaktadır diyen Çelik, “Mücadelesinin ve araştırmalarının, tek amacı Halkını aydınlatmak olan o usta kalem, bedelini canı ile ödedi. Onu katledenler bilsinler ki o ölmedi, yüreklerde yaşıyor ve sonsuza dek yaşayacaktır.

  Saygı ve özlemle anıyorum ruhu şad olsun” diye konuştu.