Tunceli Barosu Adli Yardım Bürosu’nda düzenlenen toplantıda konuşan Baro Başkanı Fatma Kalsen, 8 Mart’ın tarihsel geçmişine değindi.

Türkiye’de kadınların yaşadıkları yaşam hakkı ihlalleri, cinsel istismar, fiziksel şiddet, psikolojik baskılara değinen Avukat Fatma Kalsen “Devletin, hükümetlerin Anayasal birinci görevi kadın yurttaşlarının da "yaşama hakkını' korumaktır. Gelinen nokta itibarıyla ne yazık ki ülkemizde devlet kadın yurttaşların da birincil insan hakkı olan yaşam hakkını koruyamamaktadır. Kadına karşı şiddet konusunda; Tüm OECD ve AB ülkeleri arasında kadına yönelik şiddet oranlarının en yüksek olduğu ülke Türkiye'dir. "BM Kalkınma Programının "Kadın Güçlenme İndeksi' 2009 Raporu'na göre Türkiye 109 ülke arasında sondan 8. sıradadır. Ve son 9 yılda 37 sıra gerilemiştir. Dünya Ekonomik Forumu'nun 2010 Cinsiyet Uçurumu Raporu'na göre Türkiye 134 ülke arasında sondan yine 8. sıradadır” dedi.

Kadınların yaşadığı sorunlara hükümet yetkililerinin sessiz kaldığını ifade eden Kalsen, “Bu duyarsızlığın demokratik bir hukuk devletinde izahı yoktur. Kadınların ve kadın örgütlerinin beklentisi şu yöndedir. Hükümetin bu konuda bir açıklama yapıp, hiç vakit kaybetmeden bu konuda acil eylem planı oluşturarak, gerekli tedbirlerin alınması yönünde ciddi çalışmalar yapılması, kamuoyuna duyurulması, halkın bilinçlendirılmesidir. Ülkemizde kadından ve aileden sorumlu devlet bakanı var, ayrı bir yasa ile Kadının statüsünün belirlenmiş uygulamada kadın –erkek eşitliğinin sağlanması, kadın sorunlarının somut olarak tespit edilip çözülmesi için özel düzenlemeler dahi yapılmıştır. Kadın bakanımızın bu konulara duyarsız kalmasını anlamak mümkün değildir. Acaba mevcut hükümet sessiz kalmakla mevcut erkek egemen anlayışın destekleyicisi olmak taraftarımıdır ve bu anlayışın devam etmesinden yana mıdır? Eğer egemen anlayıştan yana değilse bir an evvel adım atmak zorundadır” diye konuştu.

Kadınların yaşadıkları bütün sorunların kısa vadede çözülemeyeceğini bildiklerini ifade eden Baro Başkanı Avukat Fatma Kalsen, “Devlet, yasama, yürütme ve yargı organıyla eşgüdümlü olarak bir zihniyet devrimi gerçekleştirmek durumundadır. Devlete sığınan ve koruma talep eden kadınların öldürülmemeleri, cinayetin ve tecavüz faillerinin haksız tahrik ve iyi hal indirimlerinden faydalanmamaları, diğer olası faillerinin bundan cesaret almamaları, kadın kıyafetlerinin bir suçu işlemek için gerekçe olarak ortaya koyan profesörlerin görevlerine devam ettirilmemeleri ve kadınların rencide edilmemeleri için erkek egemen zihniyetin kırılması zorunludur.   Aksi takdirde kadınların uğradığı her şiddette, işlenen her cinayette devlet sorumlu olacaktır. Ayrıca şu husus da çok önemlidir. Kız çocuğunu öldüren baba, eşini öldüren erkek, kız kardeşini öldüren ağabey veya erkek kardeş, sevgilisini öldüren erkek zihniyeti bu ülkede sorgulanmadığı ve mahkum edilmediği sürece sağlıklı bir toplum yapısına sahip olmamız mümkün değildir. Yine sağlıklı ve güvenli bir toplumun oluşturulmasında, kadının ailedeki v e toplumda üstlendiği rolün önemi dolayısıyla kadın sorunlarına duyarlılığın sağlanıp çözümlenmesi son derece önemlidir” şeklinde konuştu.

Baro üyesi bazı kadın avukatların da katıldığı toplantıda, Baro Başkanı Kalsen, tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutladı.