Burada evinin bir bölümünü müzik aleti üretmek için kullanan Gökcan, bağlama, mey, cura gibi 9 çeşit enstrüman üretmeye başladı.

1975 yılında gittiği İstanbul’da 40 sene plastik enjeksiyon kalıp tasarımcısı olarak çalıştığını söyleyen Gökcan, “Enjeksiyon kalıpları, bakalit, plastik, alüminyum gibi şeylerin kalıplarını yapıyorduk. 40 yıl İstanbul'da torna, plastik enjeksiyonları kalıpçılığı yaptım. Emekli oldum, emekli olduktan sonra kendi memleketimde bir şeyler yapmak istedim” dedi.

Önce kendi torna makinesini yapıp müzik aleti yapmaya başladığını ifade eden Gökcan, “Önce meyle başladım. Daha sonra zurna yapmaya başladım. Onun ardından sonra saz ve kabak kemane yapmaya başladım. Türk halk müziğinde davul hariç 9 çeşit enstrüman yapıyorum” diye konuştu.

Elazığ, Bingöl, Erzincan ve Tunceli’de ürettiği kadar enstrüman yapan olmadığın vurgulayan Gökcan, “Yapan da sadece zurna yapar ben davul hariç 9 çeşit enstrüman yapıyorum. Kullandığım malzemeleri ve kayısı ağacının birçoğunu Elazığ'ın Baskil ilçesinden getiriyorum. Islak olduğu için önce kabasını alıyorum daha sonra çatıya koyup bekletiyorum. Kuruduktan sonra kademe kademe işliyorum. Kalıp tasarımcısı olduğum için kullandığım tüm makinaları kendim yaptım. Severek yapıyorum bu işi sabah saat 5:30'da kalkıyorum bir iki saat çalıştıktan sonra kahvaltımı yapıp öğleden sonra çalışmaya tekrar başlıyorum. Kimseye bu işi öğretemiyorum. Kimsenin müziğe uğraşacak hali yok bu devirde, 100 TL harcıyorum, 50 TL kazanıyorum. Bu işi aslında para için değil de emekliyim zaman geçsin ve sevdiğim için yapıyorum. Ağaca hayat veriyorum. Önce mey ve Zurna ile başladım. Şimdi ise saz yapıyorum” şeklinde konuştu.