Bizi sonsuza dek terk edip gittin. Acelen neydi. CORONA Canavarı yok olup gittiğinde tekrar seninle OKEY Masasında kavga edecektik. Sensiz, biz kiminle şakalaşıp kavga ederek vakit geçireceğiz. Kiminle gülüp kahkahalar atacağız.
    Günlük olayları kiminle yorumlayacağız. Sen bu işin bilginiydin. Ustasıydın. Günlük bulmacaları kiminle çözeceğiz.
    CORONA CANAVARI, hayatımızı zaten kararttı. Yüzlerimizi kapatıp hapsetti. Dünyayı esir aldı. Bu esareti yaşarken senin yokluğun bizi daha çok yalnızlaştıracaktır.
    Gazete yerimdeki sürekli oturduğun koltuğa, hep bakıp seni arayacağım. Bulamasam bile, seni göreceğim. Sana bakacağım. Sesini duyacağım. Ara sıra GÂVUR HERİF diye kızacağım. Asla unutmayacağım seni. Yine sen hep bizimle olacaksın.
   O bir melek kadar temizdi. Saftı. GÂVUR, acımasızlığın yakıştırması, ifadesi, değildi. Dürüstlüğün, sevginin, ifadesiydi. Yakıştırmasıydı, Oda, bunu bildiği için bu yakıştırmadan alınmazdı. Rahmetli Kardeşi ALİ ERDOĞANA DA, GÂVUR ALİ derlerdi. GÂVUR ismiyle ünlüydü.
    Seni andıkça, geçmişe beraber gideceğiz. Ortaokul yıllarını, lise yıllarını, öğretmenlik yıllarını, tekrar gezip yaşayacağız. Derste kapımı tekrar çalacaksın. Yanında biriyle gireceksin sınıfa, tanıştırmayacaksın. Ben soracağım. “Cano kim bu ”diye , “Bizim Vali” diyeceksin. Valiyle birlikte tekrar güleceğiz.
   Lisede kaldığımız evin kapısını sabahleyin çalıp, bizi dışarı çıkarıp karın altında, yatan rahmetli, ŞEYH UŞEYİ, gösterip, içeri almadık diye bize kızacaksın.
   Ovacığa giderken, FIRTINA VELİ de, seninle, kadehleri tokuşturacağız.
   Ovacık istikametine gittikçe seni hep Ana Fatma’dan yaya yürüyerek gelirken, göreceğiz. Sana el sallayacağız.
   Kadehleri kaldırdığımızda, “CANO’NUNDA” şerefine diyeceğiz.
   Seni unutmayacağız. GÂVUR.
   Güle, güle git. Cennette  bize de yer ayır.