Bulutlu, sıcak bir gündü. Orta, Asya ve Orta doğu halklarının, Baharın gelişi ile birlikte kutladıkları, NEVRUZ Bayramının kutlama günüydü. SEYİT RIZA Parkından, şehre yayılan müzik sesi, NEVRUZ kutlamasının, izin verilen SEYİT RIZA PARKINDA, yapıldığının habercisiydi. Büyük, bir coşkunun yaşandığı alana ŞAROĞLU tarafından giriş yasaktı. Dolanarak girdiğim kutlama alanı, renkli bayraklarla süslenmişti. Kutlama alanının, güvenliği emniyet güçlerince sağlanmıştı.
  Daha önce aynı alanda yapılan NEVRUZ kutlamaların benzeri, büyük bir coşku yaşanıyordu. Bayanların, ağırlıklı olduğu alanda, müziğin eşliğinde, müziğe, eşlik ederek, büyük bir coşkuyla oyunlar, oynanıyor. Halaylar, Çekiliyordu. Baharın gelişi, büyük bir sevinçle kutlanıyordu.
    SEYİT RIZANIN, yanı başında oturanlarla, SEYİT RIZA, yaşanan bu büyük coşkuyu, pür dikkat sevinçle izliyorlardı. Tepeden, MUNZUR’U, seyredenlerde, Baharın coşkusunu, Munzur da, görmek istiyorlardı. Görememenin üzüntüsünü yaşıyorlardı. Geçen yıllarda bu mevsimde bu bayramda, büyük coşkuyla akan MUNZUR, aynı coşkuyla akmıyordu. İncelmiş, azalmıştı.
    Yaşanan coşku, NEVRUZUN simgesi, meydanda, ateş yakılarak kutlandı. Kutlanan bütün alanlarda olduğu gibi, barış, kardeşlik, birlik beraberlik, özgürlük, sloganları yankılandı.
   Günümüz koşullarında, bu anlamlı bayramın, kutlanmasına, İzin veren Sayın Valimiz, gerekli kolaylığı, güvenliği sağlan emniyet güçleri, devlet saygınlığına, yakışır, yapıcı, bir izne, kutlamaya, imza attılar.
   Baharı, gelişini, ta AFRİKADAN gelen, baharın müjdecisi, bağın sakinleri, beyaz giysili leyleklerle, kutlamak için, Muhabbet Hanımla, bağa gittik. Yuvalarında, birbirlerini seven, birlikte binlerce kilometre mesafeyi, kanat çırparak aşıp, gelip, konakladıkları, bağdaki yuvalarında, baş başa, yan yana, çevreyi seyreden baharın müjdecilerine,’ hoş geldiniz. Dedik. Bizim onları görüp sevinmemize, onlarda bizi görmenin sevincini yaşamış olmalılar. Nasılsa yavrularını, büyütüp gidecekleri güne kadar komşu olacaktık.
    Baharın geleceğinin resmi, bütün bir doğayı, kaplamıştı. Arıların vızıltısı duyulurken, kuşlarda, sevinç şarkılarını söylüyorlardı. Gökyüzünde bölük, bölük, kanat çırpan, uzaklara, gitmek için yola düşmüş kanatlılar vardı.
   Büyük bir özenle yetiştirdiğimiz meyve ağaçlarını, kemirmiş, tavşanlara, kızamıyordum. Doğada, barınmak, aç kalmamak için kemireceklerdi.
  Bizim bağa geldiğimizi, araba sesinden haber alan kedilerle, yavrulamış, dişi köpek, koşarak gelmişlerdi. Kediler sütlerini içerken, Muhabbet Hanımın onun için biriktirdiği artıkları, yiyecekleri de anne köpek. Büyük bir aceleyle, iştahla atıştırıyordu.
   Meyveler, tomurcuklanmış, çiçek açmak üzereydiler. Korkulan soğuklar yaşanmazsa, meyveler, çiçeklerini açarak, meyve vermeye hazırlanacaklardı.
   Baraj canavarı, köyümüzün önünden akan suyu, çayı, kesmiş kurutmuştu. Keban barajının, köyümüzün önüne kadar uzayan gölü çekilip gitmiş. Kaybolmuştu. Çekilen alanları, köylüler, sürmüş, ekmişlerdi.
  Bahar yüzünü göstermişti. Bin bir renge boyanıp gelecekti.