Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Yükseköğretim Meclisi Toplantısı’nda vakıf üniversiteleri ele alındı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar vakıf veya devlet üniversitesi ayrımını doğru bulmadıklarını ifade ederken, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise Türkiye’nin yükseköğretim açısından birçok Avrupa ülkesinden çok daha iyi durumda olduğunu ve vakıf üniversiteleri konusunda büyük bir potansiyel olduğunu söyledi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Yükseköğretim Meclisi Toplantısı, YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’ın katılımıyla Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nda gerçekleştirildi. Toplantıya TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, YÖK Yürütme Kurulu üyeleri, TOBB Yönetim Kurulu üyeleri, Meclis Başkanı Bekir Okan ve vakıf üniversitelerinin temsilcileri katıldı. Toplantıda meclis üyesi olan vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileriyle istişarelerde bulunularak, vakıf üniversitelerinin durumu görüşüldü. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar yaptığı konuşmada, “Üniversiteler öncelikle ülkenin beşeri sermayesinin nitelikli hale getirilmesi konusunda en önemli misyonu üstlenmiş kurumların başında gelmektedir. Hele hele modern hayatta teknolojinin ve bilimsel gelişmelerin hızla arttığı bir çağda bugün sanayi sektörleri çok daha nitelikli iş gücüne ihtiyaç duymaktadır. İşte bu işgücü ihtiyacı bugün büyük ölçüde nitelikli yükseköğretim kurumlarından mezun olan insanlar tarafından karşılanması beklenmektedir. Bu açıdan bakıldığında bugün modern toplumda üniversitelerin üstleneceği en önemli rolün başında nitelikli işgücü ve insan kapasitesinin artırılması gelmektedir. Bu vasfıyla üniversiteler bugün ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmesine önemli bir katkı sağlamaktadır” ifadelerini kullandı.

"Bizim için yükseköğretim kurumları açısından vakıf veya devlet üniversitesi ayrımının doğru olmadığını düşünüyoruz"

Yükseköğretim kurumlarının ülke gelişimine katkı sağlayan yegane kurumlar olduğunu kaydeden Özvar, “Üniversitelerimiz bilimsel bilgi üretimine yapacakları katkı, Ar-Ge ve inovatif çalışmalara verecekleri teşvikler ile bir ülkenin sanayi kapasitesine ve uluslararası ekonomik rekabette öne geçmesine imkan sağlayacaktır. Dolayısıyla biz de bu üç temel misyonu, yani bir ülkenin ekonomik kalkınmasına yapacağı bu üç katkı ile üniversitelerimizi bu şekilde değerlendirmek istiyoruz. Tabii bu misyonları yerine getirebilmesi için yükseköğretim kurumlarına ben burada vakıf ve devlet yükseköğretim ayrımı yapmaksızın konuşuyorum. Bizim için yükseköğretim kurumları açısından vakıf veya devlet üniversitesi ayrımının doğru olmadığını düşünüyoruz. Bir bütün olarak diyoruz ki bu misyonu gerek devlet, gerek de vakıf üniversitelerinin yerine getirebilmesi için bir eğitim ve öğretimde kalite güvencesini sağlamaları gerekiyor. Nitekim nitelikli iş ve nitelikli beşeri sermayenin artırılması konusunda üniversitelerimizin üzerine düşen en önemli görevlerin başında eğitim ve öğretimde kalite güvencesinin sağlanması gelmektedir. Bu beşeri sermayenin niteliğini muhafaza etme ve artırma noktasında en önemli sigortalarımızdan biri olacaktır” şeklinde konuştu.

Öğretim elemanı konusunda da titiz davranılması gerektiğine dikkat çeken Özvar, “Üniversitelerimizin öğretim elemanı istihdamı, öğretim elemanlarının profili üzerinde dikkatle durması fevkalade önemlidir. Bundan sonra da geçmişte olduğu gibi bugün de, gelecekte de gerek devlet gerek de vakıf üniversitelerinde istihdam ettiği öğretim elemanı profilini yakından takip edeceğimizi buradan sizlere ifade etmek isterim” dedi.

Yükseköğretim Kurulu olarak vakıf ve devlet üniversiteleri arasında herhangi bir ayrım gözetmediklerini vurgulayan YÖK Başkanı Özvar, üniversite ve sanayi işbirliğinin çok önemli olduğunu kaydetti. Özvar, üniversitelerdeki aşılama oranlarına da dikkat çekerek, öğrencilerin ve akademisyenlerin yüz yüze eğitimin sürdürülebilir kalması için aşılarını olması gerektiğinin altını çizdi.

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ise, Türkiye’nin yükseköğretim açısından birçok Avrupa ülkesinden çok daha iyi durumda olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’de uluslararası standartlarda eğitim hizmeti sunan başarılı üniversite sayısında, vakıf üniversitelerinin çokluğu da bir diğer çarpıcı gerçektir. Burada büyük bir potansiyel var. Dolaysıyla bu potansiyelin daha iyi tanıtılmaya ihtiyacı var. Ülkemiz üniversitelerinin yurt dışı öğrenciler tarafından talep edilmesinin sağlanması, ülkemizin uzun vadeli çıkarları açısından da büyük önem taşımaktadır. İşte bizler de bu alandaki ihtiyacı gördük ve 2006 yılında Türkiye Yükseköğretim Meclisimizi kurduk. Meclisimiz o günden bu yana vakıf üniversitelerimiz ile kamu sektörü arasında köprü vazifesi görmektedir. Sektörel gelişmeleri yakından takip eden Meclisimiz, sektör ihtiyaçlarını ve sorunlarını kapsamlı bir şekilde ele almakta ve çözümler geliştirerek, kamu ile istişare ederek, bunların sonuçlandırılmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla Meclisimiz, özel sektörün taleplerini kamu sektörü ile birlikte değerlendirdiği ortak bir zemin, sektörün gelişmesini teşvik edecek proje ve faaliyet önerilerinin geliştirildiği bir platformdur. Diğer yandan biz biliyoruz ki, YÖK’ün kültüründe her zaman, alınan kararları sektörle işbirliği içinde yapmak var. Dolayısıyla işbirliğimizin gelişerek süreceğine inanıyorum. Zaten hepinizin bildiği üzere Sayın YÖK Başkanımız sektörün içinden gelen, bizleri yakından tanıyan birisi. Yükseköğretimin farklı kademelerinde görevlerde bulunmasının da sektörümüz için büyük bir şans ve fırsat diye düşünüyorum.”

Daha sonra basına kapalı devam eden toplantıda vakıf üniversitelerinin temsilcileri YÖK Başkanı Özvar’a görüş ve temennilerini ileterek, yükseköğretim sistemiyle ilgili değerlendirmelerini sundu.