1972 yılında, İsveç’in, STOCKHOLM kentinde yapılan Birleşmiş Milletler, çevre konferansında, 5 Haziran, DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ olarak kabul edilmiştir.
     113 ülkenin katıldığı toplantıda ilk kez dünyanın geleceği konuşulmuş, gelecek kuşaklar için doğal kaynakların, korunması, yenilenmesi, için gerekli tedbirlerin alınması kararlaştırılmıştır.
     Çevre, yaşamın, canlıların, insanlığın can yongasıdır. Onunla, yaşam, şekillenir, yaşanır.
     Dünya nüfusunun hızla artması, dünya çapında artan tüketim, teknolojinin, büyük bir hızla gelişmesi, yaşamın, her alanına girmesi, mazotlu, benzinli, araçların, insan sayısına yaklaşacak kadar çoğalması, kömürün, hala büyük ölçüde kullanılması, sanayileşme, kentleşme, doğal alanların, kaynakların,   giderek azalması, hatta tükenmesi, kirletilen denizler, yakılan, kesilen ormanlar, kaybolan biyolojik türler, hızla çevre kirliliğine yol açmış, çevre kirliliği, küresel ısınmaya, çölleşmeye, iklim değişikliğine yol açarak, yaşamı, insanlığın geleceğini, tehdit eder, boyutlara gelmiştir.
    İnsanlık, gelecekte yaşanacak bu büyük felaketi önlemek için topyekun seferber olmalıdır. Çevrenin önemi, yılın bir tek gününde, gündeme gelmemeli, konuşulmamalı, yılın her gününde, her yerde, her okulda, her toplantıda, her gösteride, her etkinlikte, gündeme gelmeli, konuşulmalı, yaşamın her alanında, çevre bilinci yaşama yön vermelidir.
    Çevreyi korumak, sadece kirlenmeyi önlemek değildir. Çevreyi korumak, çevreyi oluşturan, ona can veren, zenginleştiren üstündeki canlıları korumaktır. Yılanı, kurdu, dağ keçisini, sudaki balığı, üstündeki kanatlıları korumaktır. “AY” deyip, onlardan kaçmamaktır. Onları, doğanın bir zenginliği olarak görmektir. Sevmektir.
  Ne yazık ki hala, çevrenin, yaşamın, geleceğin, neler getireceğini, ne olduğunu bilmeyen, sözde insan benzerleri çok. Ellerine fırsat geçse doğadaki kınalıları, dağ keçilerini, sudaki balıkları bir seferde katletmek isterler.
    Keban baraj suyunun giderek yükselmesiyle, göldeki aynalı sazanlar, yumurtlamak için, göl kıyısındaki sığ sulara yumurtalarını bırakmak için gelirler. Hafta sonu köye gittiğimde hep tanık oldum. Göl kıyısına yığılan onlarca insan, ellerinde her türlü öldürücü aletlerle, sığ kıyıya, yumurtlamaya gelecek olan aynalıları, katletmek için dizilmişlerdi. Onların bu vahşi avlanmalarından, benciliklerinden, cahilliklerinden, doğa düşmanlıklarından, insanlık adına hep utandım.
  İnsanlık için, gelecek nesiller için bu anlamlı günü, ilimizdeki çevre kuruluşları da düzenledikleri etkinliklerle kutladılar. Günün önemini, çevrenin, doğanın yaşam için önemini, farklı alanlarda yerlerde dile getirdiler.
  Çevre Müdürlüğü, ŞAROĞLU Otelde verdikleri yemekle, günün önemini, doğaseverlerle bir araya gelerek paylaştılar Davetli olduğumuz yemeğe, barışı çok seven, Sayın Valimiz, hanımefendi eşiyle birlikte katılmıştı. Vali yardımcıları, Üniversite yetkililerinin, yanında Kurum Müdürleri, Ticaret Sanayi Odası Bakanı, halktan çevreci büyük bir katılım vardı. Diyarbakır’da meydana gelen, bütün ülkeyi üzen menfur, provokasyon, patlama nedeni ile doğacı, çevreci, belediye yetkilileri katılamamışlardı.
    DERSİM Doğasını, elindeki sınırlı yetersiz personelle, araçla korumak için çırpınan, koşturan, çevreci Haydar Bey, çevreci dostları ile bir arada olmanın sevincini yaşıyordu..
   Tolumu, sarsan, üzen, provokasyonun yaşandığı günün akşamında, doğa gününde, doğaseverlerin, bir araya gelmesi, insanlık adına bir nebze teselli, gibiydi.
   +   +    +
   NEZAKET ÖRNEĞİ
   Çalan telefonumda arayan numara kayıtlı tanıdık bir numara değildi. Öğretmen evinde, arkadaşlarla oturuyorduk. Açtım. İçeri gürültülü olduğundan Konuşmalarımız anlaşılmıyordu. Dışarı çıktım. Arayan Üniversitemizin yeni rektörüydü.
  Sayın Rektörümüz, bir gün önce her iki mahalli gazetede yayınlanan, ÜNİVERSİTEMİZİN YENİ REKTÖRÜ, başlıklı yazımı okumuş, incelik göstermiş, özel kalemini, araya koymadan, doğrudan aramıştı.
   Yayınlanan yazımda, Rektörlük özel kaleminde çalışan DERSİMLİLERİN, başka görevlere aktarıldıkları, alındıkları, duyumlarını, aldığımızı, buna inanmak istemediğimizi, Sayın Rektörümüzün, konuya açıklık getireceğini, umduğumuzu,  yazmıştım.
   Sayın Rektörümüz, nezaket göstermiş, bizi aramıştı. Rektörlükte daha önce çalışan iki personelin taşeron firmadan geçici işçi olarak alındığını, yasal olarak görevli oldukları işlerde çalışmaları zorunluluğu vardı. Buna rağmen bu çalışanları, Rektörlük binasında güvenlikçi olarak görevlendirerek, çalıştıkları yerden uzaklaştırmadıklarını ifade ettiler.
    DERSİM’E, DERSİM Halkına, Üniversitesine, hizmet etmek için bu göreve talip olduklarını, daha önceden tanıdığı DERSİM Doğasının hayranı olduğunu, üniversitenin, ihtiyacı olan personeli, ihtiyacı olan DERSİM Halkından almaları öncelikleri olduğunu, personellerine, farklı muamele yapılmasına izin vermeyeceklerini, adeta üstüne basarak samimi bir dille ifade ettiler.
   Kısa sürede tanıdığımız Yeni REKTÖRÜMÜZ hakkında yanılmamıştık. Gelen, gideni, aratmamıştı. DERSİM Halkı, güvenebileceği yeni bir dostunu, kazanmıştı.
  Tekrar hayırlı olsun.