Okulluların yarıyıl, karne tatiliydi. Okullular, dinlenip, tatil yapmalıydılar. Televizyon kanalları, sürekli Uludağ’da, 5 yıldızlı otellerde konaklayıp tatil yapan okulluları, aileleri ekranlarda verirken, bizimkiler, Uludağ’a, gitmeye gücü olmayanlar. Sokaklar işgal altında olduğundan sokaklar da oynayamadılar. Yarıyıl tatilini zorunlu olarak evlerinde geçirmek zorunda kaldılar.
     Bizimkiler, okullular, DENİZ, RONYA, ROŞFER, tutturdular. “Büyük Baba, karnelerimiz, hep pekiyiydi. Bizi, konta götürecektin. Bağa götürecektin” diye sızlandılar.
    “Tamam” dedim. “Hazırlanın gidiyoruz” dedim. Henüz okullu olmayan ARYA, atıldı. “Ben de, ben de, ben de geleceğim” dedi.
   Kasaptan, fırından aldığımız, et kırıntıları, bayat ekmeklerle, Kontun yolunu tuttuk.
   Şehre 5 Kilometre uzaklıkta, PAH Köprüsündeki YÜCEL’İN yerinde konaklanan Kontun yanına gittik. Lokantanın önündeki bahçede, adını SERFİNAZ koyduğumuz sevgilisi ile birlikte yolumuzu gözlüyorlardı. Tanıdığı beyaz arabayı görünce, trafik, dinlemeden koştular. Arabanın önüne attılar kendilerini.
   Kendilerine özgü sesler çıkararak, sevinçle bacaklarımıza, sarıldılar. Boynumuza atılmak istediler. Daha Önce kont, ARYA’YI sevmek isterken pençesi ile yere düşürmüştü. Korkmuş olan ARYA, “Büyük Baba bırakma beni, sevmesin. Beni yere düşürecek” diyerek Annesinin arkasına saklandı.
   Okulluların elleriyle verdikleri et kırıntılarını havada kapan kont ve arkadaşları, okulluları, sevince boğdular.
   Pülümür vadisini boydan boya, kat eden, vadiye can veren, yaşam veren Pülümür çayı, lokantanın yanı başında, bulanık, sessizce çevresine gülümseyerek akıyordu. Yaz Mevsiminden kalan plaj malzemeleri, Şezlonglar, bulundukları yerde yazı bekliyorlardı. Çayın karşısında meşe ağaçları ile süslü yamaçlar, bir halı gibi doğayı örtmüşlerdi. Karşı tepelerden kınalıların sesi geliyordu. Onları büyük bir dikkatle dinleyen kont, koşup gitmemek için kendini zor tutuyordu.
   Sürekli yanan bir sobanın ısıttığı lokanta salonu, okulluların adeta oyun salonu olmuştu. Ayağı sakatlanmış lokantanın kedisi, en sevimli oyuncakları olmuştu. Herkes, sobanın üstünde ısıtılmış yufka ekmekle, kavurmayı, iştahla yerken, ARYA, kedinin, başından ayrılmadı annesinin yufkaya sarıp verdiği kavurmaları götürüp kedinin önüne döktü.
   Anneleri, Büyük Anne, Büyük Babaları, ateşte demlenmiş çayları yudumlarken okullular, sıcak lokanta salonunda koşturup durdular. Yorulan okullular, bu kez bir deste iskambil kâğıdı isteyerek karşılıklı pat küt vurup, sözde oyun oynadılar.
  Kediyle konuşmaya doymayan ARYANIN dışında Okullular, oynamaya, koşturmaya doymuşlardı. Gitme vakti gelmişti. Kapının önünde bekleyen, yağan yağmurdan ıslanmış kont ta gideceğimizi anlamıştı. Kuyruğunu sallayıp etrafımızda dolanıp duruyordu.
   Kutu dereye, vadiye, pikniğe gidenler de dönüyorlardı. Lokantadakileri kornaları ile selamlayıp geçiyorlardı.
   Biz de öyle yaptık. Korna çalarak ayrıldık.
   Okullular, hafta sonunu, Bağda geçirmenin sözünü alarak, DERSİM’İN, harika doğası ile baş başa, bir tatil günü geçirmenin sevincini yaşamışlardı.
  Okulluların, okullarında, arkadaşlarına anlatacakları çok olmalıydı.
    +    +   +
  YENİ BANKA MÜDÜRÜMÜZ
   Adı üzerinde Halk için, küçük esnaf için kurulmuş banka, HALK BANKASI. Kuruluş amacı felsefesi bu olsa da, son yıllarda amacının dışında küçük esnafa değil, büyük esnafa, holdinglere, daha çok hizmet eder oldu.
   Yine de çoğunlukla müşterileri, esnaf sanatkârlar Odasına kayıtlı küçük esnaf olmuştur. İlk kurulduğu yıllarda, faizlerin yüzde, yüzlerin’  üzerinde seyrettiği yıllarda, bugünkü, üretimin, tüketimin olmadığı yıllarda, ayakta kalmak isteyen, küçük bir iş yeri kurmak isteyen esnaf için bir can simidi olmuştu. O, Bankadan aldığımız 5 bin lira ile YAYSATIN TUNCELİ Temsilciliğini almıştık.
   Küçük esnafın, Bankası, HALK BANKASI Tunceli Şubemize, yeni bir Müdür atandı. Uzak bir ilden değil, Diyarbakır’dan gelmiş. Gidip hoş geldin dedik. Hayırlı olsun dedik. Tanıştık. Genç, bankacılık mesleğinin yanında, kültürlü, birikimli, bir yönetici.
  İlimizde görev yaptığı süre içinde esnafla, iş adamları ile dia loğ kurma, ziyaret etme, gereğini duymayan, Banka Müdürlerinin yanında, ayağının tozuyla iade ziyaretimize gelmişti.
   Yeni görevi ona, ilimize, hayırlı olsun.

 

Fikri TAŞ